37. Bölüm~ Çelişkiler Kraliçesi

1.6K 187 22
                                    

Merdivenlerden çıkarken ite kaka montunun yakasını tutup çekiştirdiğim Korkunç’a omuz attım.

“Ne demek görev tamam? Ne demek hedef başarılı? Çabuk açıkla yoksa seni şuracıkta paralayıveririm!”

Benden uzaklaşıp birkaç basamak yukarı çıktı. Karşıma dikilip, “Bana soru sorma Yasemin, ben sadece bana verilen görevi yerine getirmekle yükümlüyüm.”dedi.

“O zaman sana bu görevi kimin verdiğini söyle. Söylemezsen-“

“Biliyorum, beni paralarsın ama inan umurumda değil. Canın sıkılana, ellerin ve çenen yorulana kadar parala ama umurumda değil.”

Ellerimi başımın iki yanına koydum. Aklımı kaçıracaktım. İşe gidememiştim. Zeynep’e ayrı yönetmene ayrı açıklama yapmıştım ve sanırım bir daha böyle bir durumla karşı karşıya kalırsam işimden olacaktım. Zaten zaman daralıyordu, eski kulis asistanı görevine dönmek üzereydi ve bu kısacık zamanda bile işimi doğru düzgün yapamamış olmanın ezikliği içindeydim. Önüme gelene küfretmeye başlamam an meselesiydi. İlk talihli de muhtemelen beni tüm gün bir bilinmezin içine sokan şahsiyetti. Oturduğu yerden verdiği direktiflerle beni oradan oraya sürüklediği yetmezmiş gibi bir de evde oturmuş beni bekliyordu.

Saatler evvel bin kilit vurulmuş kapı bu kez ardına kadar açıktı. İçeriden bağrış sesleri geliyordu. Ozan’ın sesini net olarak ayırt edebiliyordum ama diğer kişinin sesini çıkaramıyordum. Kapının önüne geldiğimde gergin bir şekilde içeri girdim. Sesler iyice artmıştı. Birkaç adım atarak salona geçtim. Korkunç geliyor mu diye arkama baktım ama koşarak basamakları indiğini gördüm.

Kaçıyordu tabansız adam. Beni bir kavganın ortasına bir başıma atıp, kaçıyordu.

Neler olduğunu anlamak için Korkunç’a ihtiyacım yoktu. Bunu kendi başıma yapabilirdim.

Salonda kimseyi göremeyince hudut karakoluna doğru adımlamaya başladım. Açık kapıdan ilk çıkan ve az önce sesini ayırt edemediğim Yiğit Abi oldu. Yanımdan geçerken, “Selam, Yasemin…”dedi ve hızla yanımdan uzaklaştı. Başımı açık kapıdan içeri uzattığımda bir adet Ozan ile karşılaştım. Oldukça sinirli görünüyordu. Benim varlığımı bile fark etmiyor gibiydi üstelik. Oysa burada sinirli olması gereken biri varsa, sadece ben olmalıydım.

“Seni gebertirim!” diyerek girdim kapıdan. “Seni, bana bugün yaşattığın her şey için gebertirim. Aklımı kaçırıyordum. Başına bir şey geldi sandım, seni başka bir şey için kullanıyorlar sandım-“

“Beni birilerinin kullanabileceğine gerçekten inanıyorsan, hiç durma gebert Yasemin. Kılımı bile kıpırdatmam.”diyerek sözümü kesti.

Hala olduğu yerde dağılmış saçları ve uzamış sakallarını sıvazlayarak oturmaya devam ediyordu.

“Beni aradın,”dedim birkaç adım atarak. “Bana eve girip o dosyayı kopyalamamı söyledin.”

“Ben aramadım!”diyerek ayağa kalktı.

“Ben hayal mi gördüm Ozan, yalan mı söylüyorum?”

“Yalan söylüyorsun demedim.”

“O zaman sen yalan söylüyorsun. Beni aradın. Konuştuk Ozan. Emin olmadan neden böyle bir şey yapayım?”

Yanımdan geçip hole çıktı. Arkamı dönüp göz ucuyla gittiği yere baktım. Mutfağa girip kahve makinesinin başına geçti. “Kahve?”dedi arkasını bile dönmeden. “İstemez!”diyerek bağırdım. Bu adamın tek sığınağı kahve miydi? Ota boka sinir olup kafayı kahve ile mi buluyordu?

Kafamda yine beni hiç mi hiç alakadar etmeyen bir gündem oluşturmaya lüzum yoktu. Ayrıca konumuz da kahve değildi… Biraz daha kafein içerikli düşünmeye devam edersem, kahveden soğuyacaktım…

YASEMİN (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin