⚘kırk • son

En başından başla
                                    

Thomas, buna hiç alınmayarak sırıttı. "İşaret edip ıslık çalarsa da ısırıyorum." Ardından başını bana döndürdü. "Hadi güzelim, hedefe şu piçi koy da komutunu yerine getireyim."

"Dennis için endişelenen gerçekten sadece ben miyim?" diye homurdandım.

"Yo, biz de endişeleniyoruz." dedi, Zach. "Ama oturduğumuz yerden."

İç çekerek ayaklandığımda Thomas arkamdan gelmek için ayaklandı, ardından hızlı kalkışından dolayı masaya çarptı. Zach ve Gavin'in üzerine dökülen içkilere bakarak kahkaha attı. "Yenisini alırsınız artık. Koltuğa döktüğünüz için de üç katı ödeyin. Bilirsiniz, arkadaşa destek falan hani."

Arkadaşlarının küfürlerini iltifat gibi karşılayarak mutlu oldu ve hızla yanıma geldi. "Bak, benim kötü kardeş ve onların da kötü arkadaş olduğunu düşünüyor olabilirsin... Ama babamla Dennis konuşurken aralarına girmek en büyük hata olur."

"Sadece Dennis'i kontrol edecektim. İyi mi diye..." dedim sakince.

Chalsea'nin Veronica'ya söyledikleri aklımda dönüp dolaşıyordu. Bazılarımız kötü olayları içine atabiliyor, tek başına üstesinden gelebiliyordu ama diğerlerine... Biraz destek lazımdı; bunda kötü bir şey yoktu ki. Belki ortada bir olay bile yoktu.

"Pekala, bu seni rahatlatacaksa öyle olsun."

"Teşekkür ederim." dediğimde otomatik olarak gülümsediğini gördüm.

Ofise yaklaşırken daha birkaç gün önce burada attığım gergin adımları ve ardından gelen nefes kesici olayı anımsamıştım. Nefesimi kontrol altına almaya çalıştım ama eli sırtımdayken bir anlığına titrediğimi anlayam Thomas'ın parmak uçlarının artık daha farklı daireler çizdiğini hissettim.

"Amacından şaşma, Thomas." dedim ama sesim boğuk çıkmıştı.

"Benim amacım hep aynı, Nita." Elini yavaşça belime sardı ve yürürken başını hafifçe eğerek sesini alçalttı. "Sen yani."

Bir anlığına ne yapmaya çalıştığımı unuttum. Nefesimi tuttum, ona döneceğim sırada bir kapının hışımla açıldığını duydum ve olduğum yerde sıçradım. İkimiz de o yöne baktık ve Dennis'i gördük.

Gözleri telefondaydı, ardından Thomas'ın cebindeki telefonun titremesiyle başını kaldırdı ve ikimizi gördü. Telefonu kapatıp cebine koydu. Tekdüze bir tonda konuştu: "Harika. Demek buradasın. Konuşmamız gerek." Gözleri bana kaydı. "Yalnız olsa daha iyi olur."

"Onu aşağıdakilere şu an emanet edemem."

Biraz durdu, ardından hafifçe omuz silkti. "Siz bilirsiniz."

İkimiz de içeri girdiğimizde tüylerim ürpermişti adeta. Koltuklardan birine yerleştim. Thomas ayakta kaldı, Dennis ise masaya doğru ilerledi ama oturmadı. "Babam aradı. Bir hafta önce. Conan'ı öğrenmiş; gerçi bunu bekliyordum. Elinde sonunda öğrenecekti zaten. Hazırlıklıydım. Ona buranın ne kadar iyi işlediğini göstermeye çalıştım ve bunu başarmak üzereydim." Haline gülüyormuş gibi acı bir kahkaha attı. "Burayla ilgilenirken bir şekilde sizi öğrenmiş."

Sessizlik oldu.

Thomas bana baktı, gözlerinde belirip kaybolan endişe içimi daralttı.

"Ardından neler geldiğini tahmin edebilirsin. Hakaretlerin çoğu seni kontrol edemeyen banaydı gerçi. Sanki benden yaşlarca küçükmüşsün gibi. Sanki siktiğimin bekçisiymişim gibi." Tekrar güldü, eliyle çenesini sıvazladı ve birkaç derin nefes alarak bekledi. "Burayı kapatmamız gerekecek. Muhtemelen bizi geri çağıracak."

"Ona karşı çıkabilecek kadar büyüğüz ve onsuz da yaşayabiliriz."

"Gerçekten babamla bunun kavgasını yapmak istiyor musun? Düzenini değiştirecek misin?" Başını ovaladı. "Annemi bu işin içine sürüklemeyelim, Thomas. En ufak sıkıntıda hastalandığını biliyorsun. Akışına uy sadece. Bu bir kaçamaktı zaten, biteceğini biliyorduk."

"Ben bir yere gitmiyorum, kardeşim. Sen istediğini yapabilirsin."

"Şimdilik daha fazla bu aptal konuyla ilgili -özellikle seninle- konuşmak istemiyorum." dedi, Dennis. Kısaca bana baktı. "Üzgünüm, Bella."

Kapıdan çıktığında Thomas arkasından gitti. Seslerini duyabiliyordum. Hemen kapının dışındalardı ve kapı da açıktı. "Ona aşığım, Dennis. Babama bunu söyleyebilirim ve elbet kabul edecektir. Bir yolunu bulurum."

"Babamın Bay Hill'e karşı olan utancını düşün, onun açısından bak. Anlamadığın çok şey var."

Thomas bir süre bekledi. "Buna karşı çıkmıyorum. Senin buradaki hayatını da etkilediğimin farkındayım ama bana zaman ver. Bu senenin sonuna kadar burada kal."

Dennis'ten bir cevap gelmedi, gittiğini duydum. Thomas içeri girdi. Sarsılmış görünüyordu ama başını kaldırıp bana baktığında daha çok telaşlı olduğunu söyleyebilirdim. "Bellanita," diye başladığında boğazımda bir yumru oluştu. Bellanita. "Bu üstesinden gelemeyeceğim bir şey değil, tamam mı?"

Tam ne demek istediğini soracakken dilim tutuldu.

Thomas gitmemi bekliyordu. Daha önce yaptığım gibi kaçmamı bekliyor ve adeta bunu engellemek istercesine kapıya yakın duruyordu. Telaşı duyduklarından değildi, benim olası tepkimdendi.

"Thomas..." Adını söylerken sesim kısıldı. Özür dilerim. Böyle düşünmene sebep olduğum için özür dilerim. "Ben buradayım."

Başını kaldırdı ve elini yüzüne koyarak derin bir nefes aldı. Ayaklanarak ona doğru ilerledim ve sarıldım. Bu, eskiden uyurken sarıldığım yastıklardan çok daha büyük ve sertti ama hepsinden daha rahat hissettirmişti.

"Baban öğrenecek." dediğinde geri çekilerek yüzüne baktım.

Omuzlarımı yavaşça kaldırıp indirdim. "Farkındayım. Belki çoktan biliyordur da, ama notlarımda değişiklik olmadığı sürece pek sorun edeceğini sanmıyorum." Yanaklarım hafifçe renklendi.  "Yine de anneme aşık olduğumu söylersem kalp krizi geçirebilir."

"Benimki de kesin geçire- ha? Hım." Duraksayarak gözlerini kırpıştırdı. "Biliyordum! Ah işte cazibem, canım cazibem, sonunda sana söyletti."

"Sözcüklere ne ara bu kadar takılır oldun?" diye dalga geçtim ama kalbimin hızlanmasını da durduramadım.

"Seninkileri duymaya başladığımdan beri."

Yanaklarım iyice kızardı. "Pekala hızlı görev paylaşımı yapalım. Dennis ve babanı her şeyin yolunda olduğuna mı ikna etmen gerekiyor?"

"Tez canlı olmayı seviyorsun değil mi?" diyerek hafifçe başını sola eğdi. İç çekti. "Kısmen evet."

"Baban sende, Dennis bende o zaman."

"Hiç sanmıyorum. Seni bir kurdun önüne göz göre göre atmayacağım."

Kendimi beğenmiş bir şekilde gözlerimi kırpıştırdım. "Kaplanla savaştım ben. Kazandım da."

"Nasıl- nerede?" diye sordu şaşkınca, sonra durdu. "Aa... Benden bahsediyorsun."

"Hadi ama... Anlaştık mı?"

"Dennis sende, babam bende." Bana doğru büyük bir adım attı ve çenemi kaldırarak alnını alnıma yasladı. "Onu bunu siktir et. Ben seni alsam?"

"Burası iyi bir seçim değil."

Dudak büktü. "Eve çok uzun yol var ama."

"Evden bahseden kim?" Gözlerimi kırpıştırdım. "Araban yeterince büyük."

Yavaşça sırıttı. "Sen hayalimin bile ötesindesin, Nita."

masum ve yasakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin