25. Bölüm ~ Hayırdır İnşallah

Start from the beginning
                                    

"Biz aynı evde yaşıyoruz Toprak." Ozan. Sonra bana bakarak, "Toprak'la tanışıyoruz ve bunu merak etmesi doğal."dedi sanki sormuşum gibi. Onların ailecek birbirlerini tanıdığını hatta bu tanışıklığın sıradan bir tanışmadan ileri seviyede olduğunu biliyordum. Elimdeki tek bir kelime dahi anlamadığım menüyü masaya bıraktım. Zaten canım bir şey yemek de istemiyordu.

"Yasemin, biraz tuhaf bir karşılaşma olduğunu biliyorum," Ömer Bey dirseğini masaya dayayarak içten bir gülümseme ile konuşmasına devam etti. "İlk öğrendiğimizde şok geçirdiğimizi saklayamam ama kısa sürede bunu aştık ve hayatımıza dahil olman bizi memnun etti."

Adam bir hafta içinde benim varlığıma alışmıştı. Belki de Güliz Hanım'ın babası üç yıl önce söylediğinde öğrenmişti. Bunu merak etsem de sormayacaktım. Ne geçmiş ne de gelecekle ilgili konuşmak istemiyordum çünkü. Ben bu saatten sonra sadece an'ı yaşayacak ve sadece kendimi düşünecektim.

"Ömer Bey, sıcak yaklaşımınız için teşekkür ederim ama henüz hayatınıza dahil olmak gibi bir niyetim yok. Birbirimize alışmamız, bunu kabullenmemiz gerekiyor."

Sözümü tamamlamama müsaade etmedi. "Öncelikle bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Ben annenin eşiyim, kardeşinin de babası. O yüzden bana bu kadar resmi bir tavırla yaklaşırsan bozulurum. Biz seni şartlar ne olursa olsun aramızda görmekten memnuniyet duyacağız ve Ömer Bey diye hitap etmeye devam edersen aramıza ördüğün duvar nedeniyle aile olamayız. Ömer abi, dersen çok mutlu olurum."

Sen kim, sen ne, sen ne diyorsun bey abi? Ben daha anneme anne diyememişim senle resmiyetimi nasıl kaldırayım?

Dağdan yuvarlanan çığ gibi geliyorlardı ve maşallah hepsi de pek bir cana yakındı. Ben hariç. Ben kimsenin canına yakın falan olmak istemiyordum. Ben hariç kısmına geri dönecek olursak, cana yakın olmayan bir ben değildim. Göz ucuyla baktığım Ozan'da pek bir meymenetsizdi bu gece. Derdi her neyse ucu bana dokunmadığı sürece onu da takmaya niyetli değildim.

"Ömer, Yasemin'e biraz zaman tanı hayatım. Henüz her şey çok taze, Yasemin kime nasıl istiyorsa öyle hitap etsin."

"Sana Güliz Hanım bana da Ömer Bey demesi seni üzmüyor mu Güliz?" dedi Ömer Bey soruyu sanki bana soruyormuş gibi benle göz temasını kesmeyerek.

"Ömer, lütfen..." diyen Güliz Hanım uçuk pembe ojelerinin süslediği tırnaklarına bakarak iç çekti. "Zaman demiştik. Bunu konuşmuştuk."

"Abla?" diyen ses aradaki gerginliği böldü. "Kaç yaşındasın?"

Ozan sanki soru ona sorulmuş gibi cevap verdi. "23..."

Başımı çevirip ona baktım. Omuz silkti. Gerginliği had safhadaydı ve burada olmaktan memnun olmadığını bir alnına yazmadığı kalmıştı. Sanki onu buraya zorla getirmiştim. Benimle gelmek isteyen kendisiydi. Stresli olması gereken ben olduğum halde onun somurtmasını görmezden geldim.

"Ben de on iki," dedi heyecanla. "Altıncı sınıfa gidiyorum. Ya sen?"

"Ben okulu bitireli uzun zaman oldu Toprak."

"O zaman çalışıyorsun, öyle değil mi?"

"Hayır canım, çalışmıyorum. Uygun bir iş bulduğumda çalışacağım."

Masadaki yerinden kalkarak yanıma geldi. Dibime kadar çektiği sandalyeye oturduktan sonra menüyü eline alarak, "Sen ne yiyeceksin?" dedi.

Valla ne olduklarını anlasaydım bir şeyler yerdim belki ama yazanlardan zerre anlamadığım için su içsem yeter, diyemedim.

"Ben mantarlı ve ıspanaklı fettucini alfredo yiyeceğim. Bence sen de ondan ye, ikimiz de aynı yemeği yiyelim."

Hay senin bilmiş ağzını yiyeyim. Demek zengin bebeleri ana rahmine düşer düşmez egzantirik yemek isimlerini öğreniyordu. Fakat ben eve gidip peynirli, anne usulü erişte yemeyi tercih ederdim. Ne burada olmak ne de ismini, cismini bilmediğim fettucini bilmen ne, yemek istemiyordum. Bu ortama katlanıyorsam sebebi sadece Toprak'tı...

YASEMİN (Tamamlandı) Where stories live. Discover now