16. Bölüm ~ Taşlar Yerine Oturuyor

Start from the beginning
                                    

"Çocukla çocuk olmaya niyetim yok, sana iyi oyunlar..."deyip sinsi sinsi güldü. Yine son sözü o söylemişti. Gözden kaybolduğunda hıncımı alamadığım için ayağımı yere vurdum. Ayaklarım iyice ıslanmış ve buz gibi olmuştu. On dakika sonra eve girip ısınmayı planlarken birkaç dakika evvel yanımda olan Çiçek'in ortada olmadığını fark ettim.

Bir çocuğa bile sahip çıkamamış ve ilk dışarı çıkma eylemimizde onu kaybetmiştim. Hızla sokağın iki ucuna da baktım. Görünmüyordu. Panikle sağa sola koşturmaya başladım. Karın içine bata çıka Galata Kulesine kadar gelmiştim. İlk yakın tanışmamızın bu şekilde olmasını asla arzu etmezdim. Korkudan titreyen elim ayağım birbirine dolanmaya başlamışken Çiçek'in adını seslenmeye başladım.

Evin önüne geldiğimde kalbim yerinden sökülecek gibiydi. Apartmanın kapısının önüne beni yanındaki leopar desenli kürkü olan bir kadına işaret eden Çiçek ile derin ve rahatlamış bir nefes aldım. Ben oldukça rahatlamıştım ama bu kadın niye bana öldürecek gibi bakıyordu anlam veremedim.

"Çiçekçim, saniyeler içinde gözümün önünden nereye kayboldun? Çok korktum..."dedim.

Çiçek'in konuşmasına müsaade etmeyen leopar desenli kürklü kadın çatılı kaşlarıyla, "Böyle mi bakıyorsun sen torunuma? Bu ne sorumsuzluk!"diye bağırmaya başladı.

Latife bebek, ay aman Latife babaanne olduğunu anladığım kadın bana konuşma fırsatı vermeden, "Eve çıkalım da konuşalım. Bu sorumsuzluğunun hesabını vereceksin."dedi.

Başım öne eğik, birazdan olacakları tahmin ederek peşine düştüm. Çiçek deli gibi mutluydu. Konuşulanlardan ya bir anlam çıkaramamıştı ya da babaannesinin otoritesi nedeniyle araya girmeye cesaret edememişti.

Eve çıktığımızda üstündeki kürkü bile çıkarmadan salonun ortasında kızgın bir tavus kuşu gibi bana bakmaya başladı. Hayır, baktığı ben değildim. Gözünü bile kırpmadan ıslak çoraplarıma ve ardımda bıraktığım ayak izlerine bakıyordu. Utancımdan yer yarılsa da dibine girsem diye geçti aklımdan. Daha fazla bakıp beni kahretmesin diye, "Otursaydınız, ayakta kaldınız."dedim.

Mümkünmüş gibi daha fazla çattığı kaşları ve bu sebeple kırışan alnına aldırmadan, "Oturmak için senden icazet alacak değilim."dedi.

Akıllısı beni bulmaz, delisi kıçımdan ayrılmaz deyimini an be an yaşıyordum.

"Siz bilirsiniz?"dedim ve birkaç adım atarak tam karşısında durdum. Havadaki gerginliğin farkında olan Çiçek, "Yasemin abla,"dedi... "Babaannem bize sürpriz yapmış." Aman ne hoş sürpriz diyecektim ki Latife Hanım lafı ağzımdan aldı.

"Aman ne sürpriz... İyi ki habersiz çıkıp gelmişim de bu rezilliği görmüşüm. Yoksa el kadar çocuğu kaybedeceklermiş."dedi yüzüme nefret dolu gözlerini dikerek.

"Kaybetmediğimi siz de biliyorsunuz Latife Hanım. Kapının önündeymiş zaten. Anlamadığım, o kadar seslenmeme rağmen neden cevap vermemesi."

Bu kez direkt Çiçek'e bakarak, "Neden kapının önünde olduğun halde ses vermedin Çiçekçim?"diye sordum.

Çiçek mahcup gözlerini halının üstüne sabitleyip başını öne eğdi. "Ben aslında sana seslenecektim ama babaannem beni iyice kapının önüne çekerek 'sakın konuşma' dedi."

Çocuktan al haberi diye buna derim ben. Fakat neden böyle bir şey yapmıştı bunu anlamanın tek yolu vardı. "Peki, ama neden böyle bir şey yaptınız?"dedim leopar Latife'ye bakarak.

"Neden mi?"dedi küstahça gülerek. "Sen çocukla ilgilenmek yerine çatılardan sarkan adamlarla fingirdeştiğin için. Böyle düşük seviyeli bir bakıcının torunuma bakması olacak şey değil. Çocuk alıp başını uzaklaşsa ruhun duymayacak. Çünkü senin çok daha mühim işlerin var, fingirdeşmek gibi..."

YASEMİN (Tamamlandı) Where stories live. Discover now