16. Bölüm ~ Taşlar Yerine Oturuyor

Comenzar desde el principio
                                    

"Sebep?"dedi, bağırmamaya çalıştığı ve zoraki çıkan sesiyle.

"Sebep, kar yağıyor ve biz Çiçek'le beraber evin önünde kartopu oynayacağız."

Vermesi gereken cevap kesinlikle, "Allah Allah..."değildi.

"Sadece kapının önüne ineceğiz Ozan... Bir yere gittiğimiz yok. Üstelik ben hiçbir yeri bilmiyorum. Yasaklar sokağı da kapsamıyor her halde?"

"Kapsıyor efendim... Sana kapıdan dışarı bile çıkmak yasak. Oturun pencereden izleyin karı."

"Çocuğun yanında tartışma benimle. Sanki kapıdan çıkınca karşıma felaketler silsilesi çıkacakmış gibi davranmayı da kes lütfen."

"Çocuğun yanında tartışan sensin bir kere ben değil, ayrıca verdiğin sözleri durmadan çiğnediğin ve kurallara uymadığın için bunun bir yaptırımı olacağını da yaz bir kenara."

Tam ağzımı açmış karşılık verecektim ki Çiçek'in sesi beni engelledi. Ellerini beline koymuş ve bilmiş bir ifade yerleştirmişti o sevimli suratına. Elini alnına vurarak, "Off..."dedi. "Siz de yakında annemle babam gibi boşanırsınız..."

Gözlerimi daha ne kadar kocaman açabilir ve ağzımı nasıl normale döndürebilirdim bilemedim. Boy hizasına eğilerek, "Çiçekçim, biz Ozan abinle evli değiliz. Hem ben dün sana açıklamıştım ya. Sadece arkadaşım o benim."

"Arkadaşlar dışarı çıkarken birbirine karışmaz Yasemin. Sadece karı koca olanlar karışır."

E çocuk haklıydı. Karışmak ya da müdahale etmek karı koca arasında bile olmaması gereken bir durumdu. İnsanlar evlilik adı altında birbirlerinin yaşamına bu kadar basit mevzular yüzünden müdahale edemezdi.

Ayağa kalktım. Ozan'a, 'Bak çocuk neler söylüyor' dercesine kaş göz işareti yaptım. Yüzündeki değişimden pes ettiğini anlamıştım. Elimdeki montu sırtıma geçirerek arkamı döndüm. Ozan'ın yanlardan patlamış botlarımı görmesini istemiyordum. Eğilip iplerini bağladım ve arkamı dönmeden, "Görüşürüz Ozan, sana iyi çalışmalar..."diyerek, elini tuttuğum Çiçek'le beraber merdivenleri inmeye başladım.

Kapıdan çıktığımızda kar şiddetini arttırmış ve yerler tam da kartopu oynanacak kadar çok karla kaplanmıştı. Çiçek çığlıklar atarak etrafında dönmeye ve düşen kar tanelerini yakalamaya çalışıyordu. Montunun cebinden sarkan eldivenleri eline geçirdim. Kırmızı ponponlu beresinin de iplerini sıkıca bağladım. Yerden onun avucuna sığacak kadar bir kar parçası alıp top haline getirdim.

"Hadi at bana..."

Önce kartopuna baktı. "Ama çok tatlı bu, kıyamam ki..."dedi.

Fazla sıkmadan yaptığım ikinci kartopunu onun ayağına atarak, "Hadi ama kartopu oynamak istemiyor muydun? At bana..."dedim. Ve kafama inen kocaman kartopu ile iki adım geriye sendelemek zorunda kaldım. Hızlıca etrafıma bakındım. Ortalıkta kimseler yoktu. Ben bakınırken bu kez omzuma yeni bir kartopu isabet etti. Tam çirkefliğe başlayacaktım ki, "Nasıl, çok eğlenceli değil mi?"diyen ve tam bir pislik gibi gülen Ozan'ı gördüm. Terasın kısa duvarına yaslanmış yaptığı yeni kartopunu atmaya hazırlanıyordu.

"Ne yapıyorsun sen ya!"diye bağırmam yarıda kaldı. Havaya diktiğim yüzüme, tam burnumun üstüne bir kartopu daha attı.

"Nasıl da çok işin varmış... Hani sen proje yetiştirecektin? Ne diye terasta durmuş oyunumuzu bozuyorsun?"diye bağırdım. Sesime çıkan Ferit usta bir bana bir de terasta kahkaha atan Ozan'a bakıyordu. Islanan ayaklarıma aldırmadan birkaç adım attım. Başımı iyice havaya dikip, "Cesaretin varsa aşağı gel de alayım ifadeni. Oradan bakıp gafil avlamak neymiş gösteririm ben sana..."

YASEMİN (Tamamlandı) Donde viven las historias. Descúbrelo ahora