164.Bölüm

362K 19.9K 44.3K
                                    

Sevgili yol arkadaşlarım,

Yorumlarınız, oylarınız, tweetleriniz ve mesajlarınız için ve en çok da Maça Kızı 8'i sevgiyle bağrınıza bastığınızı bana her an hissettirdiğiniz için çok teşekkür ederim!

Ne güzel bir yol katettik beraber. Acısıyla, tatlısıyla, bazen birbirimize kızarak, ama her zaman da birbirimizi sarıp sarmalayarak... Geçtiğimiz hafta, üstelik kendimi de hiç iyi hissetmediğim bir anda, içinizden tanımadığım birinin bir mesajıyla kalbim öyle çok çarptı ki... Tanışmadan da birbirimizi ne kadar iyi tanıdığımızı anladım, yine.

Aynı satırlarda hep birlikte buluştuk ve aynı satırlarda farklı şeyler hissettiniz çoğu zaman... Ve iyi ki de öyle oldu. Hayatın ta kendisi öyle gri ki ve hiçbir sorunun tek bir doğru cevabı öyle yok ki, fikirlerin çatışması, bir konunun üzerine saygı çerçevesi içinde uzun uzun tartışmak, baktığın pencereyi değiştirip herkesin kendince haklı olduğu yanları keşfetmek öyle kıymetli ki. İyi ki beraber yürüdük bu yolları sizinle, iyi ki yazdınız kalbime değen ve bana "iyi ki yazıyorum" dedirten düşüncelerinizi!

Öyle işte...

İçimden size kocaman sarılmak geldi bu akşam!

Sizleri çok sevdiğimi bir kez daha söylemekten, bir kez daha bölümün başına bir şeyler karalıyor olmaktan yana çok mutluyum.

Bir kez daha burada, sizinle olmaktan.

İyi ki varsınız, hep var olun.

Yorumlarda buluşmak üzere... ✨🌻

♠️

"Eğer ondan nefret etseydin yanımızda olmana ses çıkarmazdım, dedi. Gelemezsin, dedi. Ama döndüğünde, ablanın sana çok ihtiyacı olacak, dedi."

Bir hayal kurmuştum.

Sevdiğim adamın, birlikte büyüdüğü, anne ve babasının da içinde olduğu ortak anılar biriktirdiği, belki odasına kadar paylaştığı, belki de doğduktan saatler sonra ilk çektirdiği fotoğrafta aynı kadrajda olduğu; ilk dişi çıktığında, ilk kez yağmurla tanıştığında, ilk kez kar yağışı gördüğünde, ilk kez düştüğünde, ilk kez yüzdüğünde, ilk kez bisiklete bindiğinde, ilk kez yalan söylediğinde, ilk kez düşük not aldığında, ilk mezuniyetinde, liseyi kazandığında, üniversiteyi kazandığında, anne ve babasını kaybettiğinde ve hatta öldüğü gün dahi yanında olan hayran olduğu ve çok sevdiği ablasına kavuşmasının hayalini.

Bu hayali kurduğumda sevdiğim adam benden kilometrelerce uzaktaydı, beni sevdiğini bilmiyordum ve onu sevdiğim kadar ondan nefret de ediyordum. Kız kardeşi için beni harcadığını düşünürken, ablasının yaşadığı gerçeğiyle yüzleşmiştim ve benim bunu hazmetmem bile Bora'nın bunu hazmetmesinden uzun sürmüştü.

Yine de bir hayal kurmuştum.

Çok sevdiği, kollarında can veren ama onu kaybettiği günden beri içinde bir yerlerde ablasıyla yaşayan sevdiğim adamın hayatında bir mucize gerçekleşsin diye. Tüm dünyasının başına yıkılacağını, doğru bildiği her şeyin nasıl da yanlışa evrileceğini, kandırılmanın onu derinden sarsacağını, bu gerçeğin ona asla iyi gelmeyeceğini ve ablasına kavuşunca tamamlanmış değil aksine eksilmiş hissedeceğini biliyordum ama yine de o hayali kurmuştum.

Bir gün, Tarabya'daki evlerindeler. Begüm, Beyza, Leo, Gökhan, Aydın ve Bora büyük yemek masasında akşam yemeği yiyorlar. Bora müebbet yediği hücreden nasıl çıkmış bilmiyorum, Beyza kurtarır onu. Herkes birbiriyle yüzleşmiş, aşmışlar olan biteni, belki birkaç yıl geçmiş aradan. Çok neşeliler, çok güzel bir sohbet hâlindeler, belki de hayatlarındaki en mutlu gün.

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now