123.Bölüm

991K 35.1K 243K
                                    

Maça Kızı 8 Ailesi, çok özledim!

Sevginiz, ilginiz, heyecanınız için... 💛

Var olun. 🍀

♠️

Kara'nın yapacakları bunlarla da sınırlı değildi.

Henüz yattayken benden yardım istediğinde, detaylıca konuşmuş, birlikte artı ve eksi değerlendirmesi yapmış ve bambaşka bir plan daha kurmuştuk.

Sokak kapısının açıldığını duyduğumda, kendime düşen görevi yerine getirmenin gururuyla Bora'ya döndüm.

Yattan ayrılmadan evvel, birbirimize bir söz vermiştik: Hiç durmadan, cesur fakat temkinli bir şekilde saldıracak, birbirimizi devamlı kollayacak, birbirimizin hep yanında olacak, ne zaman bunalırsak da muhakkak kaçacak bir fırsat yaratıp, beraber dinlenecektik.

"Merhaba," dedi Nagihan Akbulut. Sergio'nun gözleri gözlerimi bulurken, Begüm elindeki telefonu bırakmış ve şaşkınlıkla abisine bakmıştı.

Gökhan, memnuniyetsiz bir tavırla, "Nereden çıktı lan bunlar?" diye mırıldanırken, Bora ayağa kalkmıştı.

"Hoş geldiniz..." dedi. Fakat konuşan Bora mıydı yoksa Kara mıydı, işte onu ayırt etmekte zorlanıyordum.

"Beni kırmadığınız için teşekkür ederim," dedim. Benim de Bora'dan bir farkım yoktu ve belki ikimizin de en başarılı olduğu şey, oyun oynamaktı. "Hoş geldiniz." İyi bir ev sahibi olmanın birinci kuralı, konukları geldiklerine en baştan pişman etmemek olabilirdi.

"Bu daveti beklemiyordum..." dedi Nagihan Hanım. Yüzüne içten bir tebessüm yayıldı. "Demir'i göreceğiz diye öyle sevindim ki!" Bakışları Begüm'e çevrilirken, gözbebeklerinden özlem okunuyordu. "Keşke doğumuna gelme şansım da olsaydı... Halbuki Çınar'a çok söyledim ama dinlemedi beni."

"Sevim Hanım'a söyle, kahve yapsın..." dedi Bora, Begüm'e. Eliyle, bahçe kapısını işaret etti. "Buyurun dışarıda oturalım öncelikle. Demir uyuyor henüz. Hem Nagihan Hanım sigara kullanıyor, daha rahat eder..."

Nagihan Hanım gülümsedi ve başıyla Bora'yı onayladı. Bir salon hanımefendisi olduğunu belli eden küçük adımlarıyla, Bora'nın açtığı bahçe kapısına doğru ilerlerken, Gökhan'a küçük bir bakış atmıştı. Sergio da önümden geçip bahçeye çıktığında, Bora'nın kapkara gözleri, sorar gibi Gökhan'ın üzerindeydi.

"Ne işim var ya onlarla benim?!" dedi Gökhan, ters bir tavırla. "Çıkın siz!"

"Saçmalama da yürü," dedi Bora, Gökhan'a itiraz hakkı tanımadan. Elime uzandı. "Yürü Gökhan!"

Gökhan'ın da arkamızdan bahçeye çıkmasıyla beraber, herkes masada kendisine bir yer bulmuştu fakat Bora ayakta kalmayı tercih etmişti. Ya da Kara. İçime derin bir nefes çekerken, aynı Nagihan Hanım gibi sigara yaktım.

"Size İstanbul yolu görünüyor Nagihan Hanım," dedi Bora, beklemeden. Nagihan Hanım'ın kaşları çatıldığında, hızla devam etti: "Hakkı Akbulut'un cenazesi için..."

"Öldü mü?!" diye sordu Nagihan Hanım, şaşkınlıkla. Sergio da aynı Gökhan gibi, şaşkın bir şekilde Bora'ya bakıyordu. "Nasıl?" diye sordu Nagihan Hanım. "Ne zaman?!"

"Henüz ölmedi," dedi Bora, sakince. "Ama fazla yaşamayacak..."

"Neredeymiş?" diye sordu Sergio. Şaşkınlığı yerini bir sinir harbine bırakırken, "Nasıl buldun yerini?!" diye devam etti. "Ben deli gibi aradım onu!"

"Bunu bir tek Kara'nın yapabileceğini biliyordum," dedi Nagihan Hanım, gururla. Sigarasını kül tablasına bıraktı. "Helal olsun sana!" dedi, içtenlikle. "Babanın oğlusun sen de!"

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now