114.Bölüm

1M 36.2K 216K
                                    

Sevgili yol arkadaşlarım,

2020, maça kızının tekrar Bora'ya geldiği sene. Kaderde ne yazdığını bilemiyoruz fakat her şeyin bir zamanı var. Demem o ki, 2020 sizler için de yaşadığınız her kötü, sıkıntılı, tatsız hadisenin bir mucizeye bedellendiği zaman olsun. Zaman kalbinizi heyecanla çarptırsın, hayallerinize kavuştursun, gönlünüzden geçenleri yaşatsın, huzur ve sağlıkla dolsun. İstemekten ve inanmaktan vazgeçmeyin. İlk kez bir yılı Maça Kızı 8'le kapatıyoruz. Dilerim güzel olan tüm ilkler, 2020'de peşimizi bırakmaz.

Mutlu seneler...🎄💫

Var olun! 💛

♠️

Beyazla kaplanmış çam ağaçları geceyi aydınlatırken, Cobalt'a doğru, zırhlı bir aracın içinde yol alıyorduk. Şoför koltuğunda Selim, yanında da Bora oturuyordu. Neden benim değil, Selim'in yanında oturduğunu bilmiyordum fakat benim yanımda da içi para dolu kocaman bir bavul vardı. Havanın eksi yirmi üç derece olması gibi bir gerçekle karşı karşıya olduğumuz için, yanımıza kar maskesi de almıştık. Yakınlardaki bir hastanenin helikopter pistinde Taylor ile ayrılmıştık. Aracı, hastanenin otoparkına CIA ajanları bırakmıştı ve biz yolumuza üçümüz devam etmiştik. Eski maden ocağına çıkan köprünün üzerinde duracaktık ve ben OCTO'dakilerin, köprünün biraz ilerisindeki binalardan birisinde beklediklerini biliyordum.

En azından Bat, beni vuracağı zamanı beklemek üzere oradaydı. Yakınımıza uğramayacaktı fakat uygun bir zamanda, Sergio Morris yerine geçecek kişi geldiğinde, hepimizin dikkati dağıldığında, beni uzaktan, tahminimce bir tabanca menzilinden vuracaktı. Çelik yelek giymemiştim. Her ne kadar bunu konuşmamış olsak da bu planın gerçekçi kılınması için, omzumdan ya da karın boşluğumdan vurulmam gerektiğini kestirebiliyordum. Üzerimde geniş ve uzun bir kar montu olduğu için, çelik yelek giymemem pek dikkat çekmemişti ve zaten Bora'nın da dikkati benim üzerimde değildi. Hoş, onun kanaatinde pek endişe duyulacak bir şey olduğunu da sanmıyordum çünkü Bora, Sergio Morris'in Çınar Akbulut olduğunu bildiği için, bu akşamın sorunsuz geçeceğini düşünüyor olabilirdi.

Haklı olarak.

Vurulduğum zaman beni sevgililikten men edeceğini biliyordum ve fakat artık ortada sevgililik de kalmamıştı. Buna gelinceye kadar çoktan kavga etmiştik. Sahi, biz neden kavga etmiştik? Kavgayı cümlelerine ve tavrına sinirlendiğim için ben çıkartmıştım. Belki de bunu farkında bile olmadan, beni sevgililikten men edemesin diye yapmıştım. Bilmiyordum. Bildiğim tek şey şu an bana uzak olduğuydu.

"Yol ne kadar sürerse sürsün, gıkım çıkmaz abi," dedi Selim. Yirmi beş dakika, otuz iki saniyelik yolun yarısından beri Bora ile durmadan sohbet ediyorlardı. "Gözünü sevdiğimin kilometresi! Milden kurtulduğuma seviniyorum." Bora, küçük bir kahkaha attı. "Ben Kanada'yı sevdim. Amerika'dan çok daha iyi."

"Yaklaşık yarım saattir Kanada'dasın Selim," dedi Bora. Sesinde neşeli bir tını vardı. "Ki kuzeyindesin de şu an. Eksi yirmi üç derece amına koyayım. Allah'tan rüzgar yok bu gece. Amerika'yı ben de sevmiyorum ama Kanada'yı da tercih etmem."

"Sen burada oynamıştın değil mi abi?" diye sordu Selim, merakla.

"Amerika sınırında. Niagara'da..." dedi Bora. Birkaç saniyelik sessizlik oldu. "Casino sahibi Monte Carlo'nun saygın isimlerinden. Temsili bir casinosu var işte kendi ülkesinde de. Amerika'dayken geçmiştim buraya."

"Hotel Le Huit açılacaktı burada, olmadı o iş değil mi?" dedi Selim.

"Cık," dedi Bora, tatsız bir tavırla. "Uğraşamam. Var olanlar yürüsün gitsin işte. Ben Bay Martin değilim. Habire büyüyelim kafasına giremem. Ki zaten bence öyle değeri de yitiyor. Ender olan güzeldir, her yerde rastlayamayacağın."

Maça Kızı 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin