8.Bölüm

1M 45.6K 89.7K
                                    

"Senin de buna bayılmadığını, oyun gereği öptüğünü biliyorum." dedim. Neden onu da kendi düşünceme yancı ilan ettiğim hakkında bir fikrim yoktu.

"Oyunu bozmamak için mi karşılık verdin?" diye sordu, düz bir biçimde.

"Evet." dedim. Sen yalancının önde gidenisin Naz! Kısa bir an için durup, yeniden devam ettim. "Bora, birbirimizi sevdiğimize milleti inandırmak zorunda olduğumuzu biliyorum ama bu çok fazla... Yani ben... Ben, senden yapacağım sevgili rolü karşısında para aldım, işin içine temas girerse, durumun rengi ve benim sıfatım değişiyor. Anlatabiliyor muyum? Kendimi-"

"Ne demek istediğini anladım Nazlı!" diye lafımı kesti. Buz gibiydi şimdi bakışları. Tanıdıktı.

"Yani sen, kim olduğu fark etmeyen kişilerle öpüşebilirsin, ilişkiye girebilirsin belki, yani senin için normal bir şey olabilir bu... Ama benim için değil."

"Bir daha beni öpemezsin...mi diyorsun yani?" diye sordu. Eğer beni bir daha öpersen, hikayemin akışı değişir Bora ve ben bu olasılığı hiç düşünmemiştim.

"Amacım sana karşı gelmek, sözünü dinlememek, anlaşmamıza itaatsizlik etmek falan değil. Senin kurallarına saygı duyuyorum. Ben sana böyle bir şey diyemem." dedim. O kurallara baş kaldıran Naz mı söylüyordu bunu? Çünkü evden çıkarken buna dayanamayacağımı düşünüyordum. "Evet beni öpemezsin." diyeceğim yerdeydik, neden diyemiyordum?

"Lafı dolandırma Nazlı." dedi. Beni bir daha öpme demenin nesi zor Naz? Diyemedim. Öylece baktım. Baktım. Baktım...

"Anıl'ın 1'de ameliyatı başlayacak. Eren'le iletişim içinde olmak istiyorum. O vakte kadar da biraz dinlensem iyi olacak. Artık gidelim mi?" dedim; "Beni bir daha öpme." demek yerine.

Bora, hiçbir şey söylemeden, başını yola çevirip, gaza yüklendikten 28 dakika sonra, hiç konuşmadan eve varmıştık...

♠️

Duştan çıktıktan sonra, saçlarımı aheste aheste kuruturken, hiçbir şey düşünmemeye çalışıyordum. Bora beni öpmemişti, hele ben hiç karşılık vermemiştim. Keyif almak mı? İnsan yaşamadığı bir şeyden keyif de alamazdı!

Siyah eşofman takımını giydikten sonra, çalışma masamın rafındaki şiir kitabının sayfaları arasındaki Anıl'ın fotoğrafını elime aldım. Çalıştığı barın arkasında, yüzüne en yakışan gülümsemesiyle, turkuaz mavisi gömleğinin kollarını katlamış, elindeki shakerla bana poz vermişti. Fotoğrafa bile yansıyan mavi gözlerindeki umutları düşündükçe, karnıma ağrılar giriyordu. İyi olmak zorundasın Anıl! Bu ameliyatı atlatmak zorundasın. Yaşamak zorundasın çocuk; dünyanın senin gibi güzel insanlara ihtiyacı var.

Elimde tuttuğum şey, bir fotoğraftan çok daha fazlasıydı; çocukluğumdu, hayallerimdi, hayatımın odağıydı sanki. 242 gün sonra terk edeceğim bu diyarlarda, son bir kez sesini duymaya, yüzünü görmeye, iyi olduğunu bilmeye ihtiyacım vardı.

Saat 1'i 5 geçe, sigaramı alıp, küçük ve sessiz adımlarla terasa çıktım. Terastaki salıncağa oturup, salıncağın üzerindeki ince battaniyeyi omuzlarıma aldığımda Eren, WhatsApp'dan yazdı.

"Allah yardımcımız olsun Naz."

"Herhangi bir şey olursa, mutlaka haber ver. Ameliyat bitinceye dek uyumayacağım."

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now