88.Bölüm

1M 37.9K 164K
                                    

Sevgili yol arkadaşlarım,

Geldik 2.Kitap finalinden evvel ki son durağa... Durak ki ne durak, 88... Zaman öyle hızlı geçiyor ki, ne ara geldik ben de bilmiyorum açıkçası... Şu an ne dediğimi bilmediğim gibi!

89.Bölüm'ü (2.Kitap finalini), 15 Aralık Cumartesi, saat 18:00'de okuyacağımızı ve bölümün çooookça uzun olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim.

Sonrası malum, kısa bir mola... Aslında bu mola sizler için çünkü ben çok sabırsızlandığım 3.Kitabı yazmaya tam gaz devam ediyor olacağım. Ardından yine kavuşacağız, nasipse daha yolumuz uzun...  💚🖤

Varlığınıza müteşekkirim. İyi ki kocaman bir aileyiz. Kocaman öpüyorum. Sizleri çok seviyorum!

♠️

Gözlerimi her açtığımda ve gözlerimi her kapattığımda gözümün önüne gelen yüz, şimdi kapının yanındaki ekranda görünüyordu.

Zil bir kez daha çaldı; sanki kalbimi çalar gibi.

Kapıyı açtım; hayatımıza, yepyeni bir sayfa açar gibi.

Şimdi günlerdir yaptığımız gibi onunla tekrar tanışacaktım. Başka şartlar altında karşılaşsaydık, ilk günden onun evinde yaşamaya başlamazdım. Onu, olması gerektiği gibi evimde ağırlayacaktım. Ellerimle hazırladığım yemekleri birlikte tadarken, ona yeniden aşık olacaktım. İyi ki diyecektim her geçen saniyede.

İyi ki, bir elinde bir şişe kırmızı şarabı, diğer elinde de bordo şakayık buketini tutan adam, benim.

Kollarımı boynuna doladım. Elleri dolu olduğu için bana tam olarak sarılamıyordu fakat ben bunu umursamıyor, dünyada sadece ikimiz varmışçasına ve eğer ondan ayrılırsam ölürmüşçesine ona sarılıyordum. Şakayık buketi sırtıma değerken, şarap şişesini belimde hissetmiştim. Bergamot kokusu. Sanki nefessiz kalmıştım ve nefes alıyordum. Bora'yı o kadar çok özlemiştim ki, kokusunu içime ne kadar çekersem çekeyim yetmeyecekti.

Dudaklarına özlemle kapandım. Dudaklarım, dudaklarını parçalamak istercesine tadarken, hızlıca, ayağının tersiyle hala açık olan kapıyı kapattı. Şakayık buketi ellerinden düştü. Şarap şişesini dresuarın üzerine bırakırken, geriye doğru adım atmıştı ve ben de onunla yürümüş, ellerimi bir an olsun kollarından ayırmamıştım. Elleri, nihayet belimi sımsıkı kavradığında beni az evvel kapattığı kapıya yasladı. Soluğum kesilene dek, ayrı geçirdiğimiz her bir saniyenin acısını dudaklarından çıkarttım.

Ayrı geçirdiğimiz beş gün boyunca dudakları arasından dökülen kelimelere aç kalmıştım ve bu açlıkla dudağını ısırdım. Boğazından çıkan küçük iniltiyle beraber, dudaklarını dudaklarımdan uzaklaştırdı fakat yüzü hala yüzüme çok yakındı. Nefesi yüzümü yakarken, dudakları ezberini bozmadı ve boynuma ilerledi. Kokumu içine çeker gibi, bir şarabı içer gibi, özlem giderir gibi adının yazdığı yeri öpüyordu.

Ellerim saçlarına ulaştı ve saçlarına asıldım. Dudaklarımı kulağına yaklaştırdım. "Eğer bir daha... Benden habersiz bir şey yaparsan... Yemin ederim seni affetmem!" dedim, öfkeyle. Nereden çıktı bu öfke şimdi Naz? Dudaklarını boynumdan ayırdı ve başını hafifçe kaldırarak, kapkara gözlerini gözlerime kenetledi. "Eğer bir daha... Beni kendinden ayırırsan, araya kilometreleri sokarsan... Seni affetmem!"

Maça Kızı 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin