64.Bölüm

680K 42.8K 123K
                                    

Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi...

Ben yola çıkarken her ayın 8'i, 18'i ve 28'i demiştim ama sizler "Yetmez!" dediniz. Öyleyse, haftada bir görüşelim; cumartesi günleri...

Fakat ben de sizlerden, yeni bölümü beklerken oy ve yorumlarınızdan Maça Kızı 8'i mahrum bırakmamanızı rica ediyorum.

Seri kitap biraz otobüs yolculuğu gibi... Konforu düşük olsa da, yol uzun olsa da, içinde olmak ve akıp giden zamanı camdan izlemek çok keyifli. Sadakat ister, sevgi ister, saygı ister ve sabır ister.

Hala otobüste olan ve benimle yolculuk yapmaya devam eden okurlarıma inançları için minnettarım. Onlar bana güvendiler ve Maça Kızı 8'in en iyi yere gelmesi için hasretle beklediler.

Aramıza yeni katılan okurları da heyecanla kucaklıyorum; hoş geldiniz. Zamanla sizlerle de kaynaşır, birbirimizi tanır ve sohbet ederiz.

Bildiğiniz üzere kitabın özeti gibi, kapağımız da yenilendi. Kimilerinin aklı eski kapakta kaldı, kimileri ise yeni kapağımızı çok sevdi. Değişiklik her zaman iyidir, biraz da bunu kullanalım. Belki daha sonra yepyeni bir kapağımız olur, belki de eski kapağımıza döneriz.

Söylemek istediğim bir şey daha var; instagram'daki soru cevap oyunlarımız. "macakizi8" hesabını takibe alırsanız, orada da sürekli etkileşim halindeyiz.

Hepinizi çok seviyorum. İyi ki varsınız.

♠️

Caddeden yirmi yedi araba geçti. On yedisi beyaz, altı tanesi siyah, iki tanesi kırmızı, bir tanesi gri, bir tanesi yeşildi. Dördü sarışın, altısı esmer, yedisi kumral on yedi kadın; on dördü esmer, biri kumral on beş erkek; üçü esmer, birisi kızıl dört çocuk gördüm.

Yetmiş bir tane küçük ve kırk dört tane büyük yatın bağlı olduğu marinadan geçerken, adı "Le Pique" olan yatın önünde durmuştum.

Güzel günler denizin üzerinde sallanırken, bir kez daha kendimi terk ettiğimi hissetmiştim.

♠️

"İyi geceler Nazlı Hanım," dedi Selim. Sanki arabadan iner inmez bahçede benimle karşılaşacağını biliyor gibiydi.

İmalı bir ifadeyle, "Hoş geldin..." dedim. Selim'e ima yapmaya hiç ama hiç hakkın yok Naz!

"Bir şeye ihtiyacınız var mı?" diye sordu Selim, vazifesini bana hatırlatır bir ifadeyle.

"Sigaram bitmişti... Ama sen olmadığın için ben sahile indim. Çarşıya... Tek başıma dışarı çıkmamın problem olduğunu zannediyordum... Bu kadar gecikeceğini bilmiyordum... Neredeydin?"

"Bora Bey'le beraberdim," dedi Selim. İki saniye gözlerimin içinde bir tepki aradıktan sonra derin bir nefes aldı. "Yemek yedik... Yatta... Ara sıra biraraya geliriz zaten fakat bu akşam, Özgür için veda yemeği yedik." Hiçbir tepki vermeden Selim'i dinliyor ve bakışlarımı gözlerinden çekmiyordum. "Ay sonuna kadar yanında kalmasını istemişti Bora Bey... Bora Bey'in otelle alakalı toplantıları vardı, beraber geldiler. Özgür zaten burada, memleketinde yaşayacak artık eşiyle birlikte."

"Özgür... Bodrum'lu mu?" diye sordum şaşkınlıkla. Memleketlinin, memleketlisini hiç tanımadan seveceğine inanmazdım ama galiba sen Özgür'ü bu yüzden sevdin Naz!

"Evet," dedi Selim, tebessüm ederek. "Bitez'li... Üç sene evvel evlendi Özgür. Evlenince okulu da bıraktı. Ben yerleştirdim Bora Bey'in yanına onu... Tahsili yok ama çok efendi çocuk... Dört buçuk aylık bebekleri var, yeni baba oldu. Şimdi işsiz kalınca, İstanbul'da geçinmesi zor, iş bulması zor... Babadan kalma eve yerleştiler karısıyla beraber. Balıkçılık baba mesleğiymiş..." dedi, buruk bir şekilde gülümseyerek. Vicdan azabı çekmen için mükemmel bir gece Naz!

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now