54.Bölüm

1.4M 46K 219K
                                    

♠️

"Teşekkürler, tabii yemek yeriz beraber." diyordu Bora. Kime dediğini bilmiyordum. Arabanın kapısını açmış fakat binmekle binmemek arasında kararsız kalmış gibi davranıyordu. "Teşekkürler." dedi tekrardan, sıkıldığını belli edercesine bir ifadeyle. "Tabii... İletirim." diye devam etti ve derin bir nefes alıp, sıkıntılı bir nefes verdi. "Sonunda..." dedi sitemle ve eğilip telefonunu bana uzattı.

"Yedi kez teşekkür ettin." dedim, gülerek. Ceketini çıkarttı ve onu da bana uzattı.

"Konvoy yapacakmışız." dedi Gökhan, Bora'nın yanına yaklaşarak.

"Önden ben çıkacağım." dedi Bora ve arabaya bindi.

"Mekanda görüşürüz." dedi Gökhan ve Bora'nın kapısını kapattı. Bora arabayı çalıştırırken, bir yandan da papyonunu çıkartıyordu. Ceketini özenli davranarak arka koltuğa bıraktım. Önce geriye doğru gitti, sonra dönüş aldı ve ardından gaza basarak dış kapıya doğru ilerledi. Papyonunu arkaya fırlattı. Dış kapı açılırken, kol düğmelerini çıkartıyordu. Bora birazdan soyunacak sanırım Naz? Çıkardığı kol düğmelerini torpidoda rastgele bulduğunu yüz ifadesinden anladığım boş bir kutuya attıktan sonra, gömleğinin kollarını katladı.

"Kaç arabayla konvoy yapacağız?" diye sordum, meraklı bir ifadeyle. Bora, yakasındaki düğmeyi açmaya çalışıyordu.

"Kaç arabaya bölünürlerse, o kadar." dedi, düz bir sesle. Gömleğinin düğmesini açamadığı için biraz sıkılmış ve on yedi saniyedir onunla uğraşıyordu.

"Yardım edeyim." dedim, gülümseyerek. Bora'ya doğru yaklaştım ve yakasındaki düğmeyi açtım. "Yeni gömleklerde bazen böyle olur, tek elinle açamazsın." dedim, boynu aklımı başımdan alırken. İki düğmesini açmamla ortaya çıkan köprücük kemiğinin çekiciliğine dayanamadım ve dudaklarımı değdirdim.

"Araba kullanıyorum." dedi Bora, yutkunarak.

"Evet. O yüzden düğmeni ben açtım." dedim, derin bir nefes alarak. Artık senin tenine temas etmene dayanamayacak durumda Naz. Benim de ondan bir farkım yoktu; hiç yanmadığım kadar yanıyordum. Aklım başımda zaten olmamakla beraber, heyecandan da ölüyordum kokusunu duydukça. Saatler geçtikçe gerginliğimin azalması gerekiyordu fakat gitgide daha çok geriliyordum. Yeniden yerime geçtiğimde Bora'nın bakışları birkaç saniyeliğine bacaklarıma kaymıştı.

"Düzgün otur Nazlı." dedi, hafif sert çıkan bir sesle. Benim de bakışlarım bacaklarıma kaydı. Kemerden sarkan tül şeritler iki yana açılmış ve mini elbisenin izin verdiğince kapanan bacaklarım tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmişti. Nişan elbisemi çıkarmama Hande izin vermemişti. Yeri süpüren uçuş uçuş tüller ve ben, bizim için kapatılan gece kulübüne ancak böyle gidebiliyorduk. Eminim ki hâlâ göğsümde takılı olan çeyrek altınla da çok komik görünüyordum.

"Yabancı mı var?" dedim, düz bir ifadeyle. Sen çok fenasın Naz, senden korkuyorum!

"Araba kullanıyorum!" dedi Bora, sıkıntılı bir nefes vererek.

"Yadırgadın sen bugün bu durumu..." dedim, muzur bir ifadeyle. "Keşke ben kullansaydım bu kadar sorun olacaktıysa sana... Benim de artık arabam var." dedim, mırıldanarak. Camı açmış, biraz oksijen dileniyordum zira bergamot kokusu beni sarhoş ediyordu. Nisan'ın gelişiyle havalar da birden ısınmış mıydı emin değildim ama kıştan beri gördüğüm en sıcak akşamdı sanırım bu akşam.

"Eminim ki arkadaki arabaların seni sollamasına izin verirdin, sırf kaç tane olduklarını sayabilmek için." dedi Bora.

"Aşk olsun! Ne alakası var canım? Mümkün değil beni sollamalarına izin vermem... En başta, ben hız severim bir kere. Çok hızlı kullanırım." dedim, haksız olduğunu ve beni okuyamadığını hissetmesi için. Ve pek tabii haklı Naz! Ona şüphe yoktu. Bora, hızlıca başını bana doğru çevirdiğinde korkuyla yutkundum. Arabana veda et Naz... "Yani şey... Hız severim dediysem... Az hız. 30-40 falan." dedim, toparlamaya çalışarak. Başını yeniden yola çevirdi. İnşallah arabanı kullanmanı yasaklamamıştır Naz, konuyu değiştir sen. "Saati beğendin mi gerçekten?" diye sordum.

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now