126.Bölüm

794K 31.6K 110K
                                    

Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi,

Umut, umut, umut...

Artık kötü haberleri belki de yakın çevremizden duymaya başladık ama yine güneşli günlerin geleceğine inanmaktan vazgeçmeyelim.

İçinizde sağlık çalışanı olan okurlarım var; ailesinde sağlık çalışanı olan ve endişeyle onların yollarını gözleyen okurlarım var; hastanede şu koşullarda yakını tedavi gören ve hastanede kendini virüsten korumaya çalışarak yakınına refakat eden okurlarım var; ailesinde pozitif vaka görülen okurlarım var; çalışmak zorunda olan, sokağa çıkmak zorunda olan, her gün korka korka işe giden okurlarım var. Dualarımdasınız. Allah yardımcımız olsun. Dilerim, bu zor günleri bir an evvel atlatırız.

Sağlıklı ve tedbirli günleriniz olsun, sizleri çok seviyorum. 🌸🙏🏻💛

♠️

"Neyin?" diye fısıldadığında, nefesi yüzümü yalayıp geçmiş ve içimdeki aşkın ateşini sanki mümkünmüşçesine daha da körüklemişti.

"Nina Adams'la tanışmanın," dedim.

Kapkara gözlerinde esrarengiz bir duyumun heyecanı belirirken, "Birbirimizle devamlı tanışacağız sanırım," dedi. Sesinin tınısındaki memnuniyet beni de heyecanlandırmıştı. "Matruşka gibi!"

Kaşlarımın çatılmasını engelleyemedim. "Matruşka mı?" diye sordum. Baş parmağı nabzımın attığı yere yerleşirken, benliğim, bahçedeki ışıkların, sık ağaçlardan dolayı loş bir ortam yarattığı garajın köşesindeki, ahşap üstü açık çardakta, sırtı bana dönük bir şekilde oturan adamı tanımaya çalıştığım güne gitti. "Neden?" diye sordum, merakla. "Neden birbirimizi tamamlayan bir puzzle parçası gibiyiz seninle?" Sorduğum soruyu beklemediği ve yadırgadığı belliydi. "Neden sıradan bir aşk değil yaşadığımız?"

Öyle bir güldü ki, bir bilsem dedi sanki, duydum. "İyi ki değil sevgilim." Dudaklarıma tutku dolu bir öpücük kondurdu. "Tanışalım bakalım Nina Adams'la... Madem zamanı gelmiş... Bunu gerçekten istiyorum."

Dudaklarım tişörtünden açıkta kalan köprücük kemiğine değerken, "Zamanı gelen bu değil," diye fısıldadım.

"Neyin zamanı geldi o zaman?" diye sorduğunda, benden biraz uzaklaşmış ve merakla gözlerimin içine bakmıştı.

"Nazlı'nın dönüşünün sevgilim," dedim.

Kirpikleri kırpışırken gözleri kısılmış, kapkara bakışları dalgalanmıştı. "Nasıl yani?" diye sordu.

İçime sığdırmaya çalıştığım nefes karmakarışıktı. "Öyle..." derken buldum kendimi. Baş parmağı nabzımın attığı yeri yavaşça okşarken, kelimeleri nasıl bir araya getireceğimin telaşına kapılmıştım. "İçimdeki öfke beni yoruyor artık. Bitsin istiyorum."

Yumuşacık sesi, kırılabilecek bir nesne olduğumu düşündürüyordu. "Ne kastettiğini anlamadım sevgilim."

Kapkara gözlerine dikkatle bakarken, "Günlerdir düşünüyorum," dedim. Bora, yüzümün kenarına düşen saçları kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Eren'e, Gürkan Abi'ye, yengeme, ona, buna, şuna... Her fırsatta bir şeyler söylüyorum... Ama kimse beni anlamıyor. Beni anlamadıkları gibi, kendilerini anlatmaktan da vazgeçmiyorlar..." İç çektim. "Her defasında dumur oluyorum ve dağılıyorum. Yarın bir başkasıyla karşılaşınca da yine aynı şekilde kalakalmak istemiyorum. Öfke beni yoruyor. Bana iyi gelmiyor."

"Ve?" dedi Bora, ben susunca.

Dudaklarım bilmiyorum dercesine büzülürken, omzumu kaldırıp indirdim. "İçimde çok fazla birikmiş kelime var. Hepsi sitem dolu. Bunlardan kurtulmak istiyorum. Bu yükü artık taşımak istemiyorum. Düşünmek de istemiyorum. Ufacık bir şeyde her şeyin aklıma gelmesini mesela... İstemiyorum. Tüm yaşananlarla barışmak istiyorum. Onlar için değil ama kendim için... Aşmak istiyorum bazı şeyleri..." Bora'nın bakışlarında beni anladığını gösteren açık bir ifade vardı. "Geride bırakmam gerek. Evet, Mehmet Şahindağ öldükten sonra Nazlı özgür olacak... Boşuna olmayacak yaşadığı şeyler... Ama hangi şeyler? 1 Mart 2017'den sonra yaşadığı şeyler... Öncesi? Öncesi ne olacak?"

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now