125.Bölüm

790K 32.8K 148K
                                    

Herkese merhaba,

Bu yola çıkarken, yani Maça Kızı 8'in ilk satırlarını yazarken, bugünü -o satırların okuruyla buluşacağı anı- düşünmedim. Bana kalırsa yazar bunu düşünmemelidir de zaten. Çünkü kendini bile düşünmediğin, yalnızca o evrene konuk olduğun ve orada anlatılanlara kulak kabarttığın, hissetmen gereken, tam içeride karşılığını durmaksızın aradığın bir şey bu yazmak süreci. İş değil. Hobi değil. Bir yaşam şekli. Yazıyorum, öyleyse varım kadar basit ve keskin.

Bugün buradayız. Nazlı, bana bir pencere açtı ve sizler de benimle beraber, o pencereden bakıyorsunuz gözümden sakındığım bu evrene. Birlikteyiz. Ve kalabalığız. Kalabalık çoğu zaman gürültüye sebep olur. Herkes kendi arasında fısıltıyla bile konuşsa ortaya kocaman bir gürültü çıkar, bu kaçınılmazdır. Bu gürültünün ahenk içindeki melodisine hayranım ben ve bu melodiyi işitmenin çok güzel tarafları var. Bunun için okurlarımın varlığına minnettarım.

Sevgi karşılıklı; Maça Kızı 8'e veyahut naçizane, Nazlı'nın açtığı pencereye sizleri de davet ettim diye bana karşı beslediğiniz sevginin karşılığı kalbimde çokça var.

Kalabalığız ve bazen ışığı gören gelir; amacı o pencereden bakmak, ne olduğunu görmek değildir. Sesleri var olan melodinin içine karışır ve artık orada hoyrat, sert, duygusuz, saygısız nefret dolu söylemler ve yuhalamalar duyulmaya başlar. Ben de bunun karşılığı yok, hiçbir zaman olmadı. Burası artık benim fısıldamayı bile bıraktığım yer çünkü ben bu dili iyi ki bilmiyorum.

Dünya, büyük bir salgınla sınanıyor. Ve pek tabii bizler de. Zaman zaman sakinliğimizi kaybettiğimiz, duyduklarımıza ve okuduklarımıza bir insan olarak çok üzüldüğümüz, aklımızda devamlı birilerinin olduğu, canımızın belki hiçbir şey yapmak istemediği ve hatta verim namına hiçbir şeyin kalmadığı günlerden geçiyoruz. Yarını düşünüyoruz. Şayet hayatta kalmayı başarabilirsek, hayatın nasıl devam edeceğini sorguluyoruz kendi içimizde.

21 Mayıs 2017'den beri düzenli olarak bölüm yayınlayan bir yazar olarak, okurlarımla kurduğum gönül bağına her zaman sadık kaldığımı ve hiçbir zaman sorumsuzluk yapmadığımı biliyorum ve sizlerin de bilmesini isterim.

61.Bölüm'ü yayınladım, iki hafta ara verdim, 62.Bölüm'ü yayınladım, tekrar görüşeceğiz dedim, sekiz ay mola verdim.

63.Bölüm'le döndüm. Maça Kızı 8'i aynı şekilde, kurduğumuz gönül bağını asla zedelemeden, düzenli bir şekilde yayınladım. 88.Bölüm'ü yayınladıktan sonra iki hafta ara verdim. 89.Bölüm'ü yayınladım, tekrar görüşeceğiz dedim. Yedi ay mola verdim. Ve eski okurlarım bilir, benim kitap yayınlama prensibim budur.

90.Bölüm'le döndüm ve gönül bağımızın düzenine yine sadık kaldım. Fakat bu dönüşümde maalesef bazı kötü şeyler de peşimi bırakmadı. Bir kez bölüm yayınlamadım, sizlerden özür dileyerek ve sağlığın her şeyden üstün olduğunu düşünerek. Gönül bağıyla yapılan bir şey karşılıklı mutluluk gerektiriyor; bunun, bölümün zaten hazır olmasıyla hiçbir ilgisi yoktu, ben de bu heyecanı yaşamaktan ötürü keyif alıyorum çünkü okurlarımla kurduğum şahane bir dostluk var. Yazdım zaten, atayım aman, okusunlar... Zannetmiyorum ki bunu yapan bir yazar olsun. Allah korusun. Başka bir bölüm maalesef şehit haberlerimizin hemen üzerine gelecekti. Sizlerden yine özür dileyerek ve acımızın ortak olduğunu düşünerek bölüm yayınlamadım.

2020 acı dolu bir yıl oluyor. Benim için 2019 da çok garipti ve oldukça sıkıntılıydı fakat şimdi, bugün, Dünya için oldukça acı dolu, üzücü, sıkıntılı günlerin içindeyiz. Eğer geçen hafta bölüm yayınlamamam gerçekten sorumsuzluk olarak algılandıysa -ki bazıları böyle düşündüklerini "özgür yorum" kisvesi altında çok güzel gösterdi- benim söyleyecek tek sözüm yok. Bölüm hazırdı evet ama ben hazır değildim ve bunun ne demek olduğunu gerçekten bilen, anlayan insanların var olduğunu bildiğim için bugün 125.Bölüm'ü okuyacağız.

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now