98.Bölüm

931K 38K 177K
                                    

Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi,

Bu hafta bana çok uzun geldi, neden bilmiyorum. Şükür, bir kez daha kavuştuk... Sizleri çok seviyorum. Var olun... ❣️

♠️

CIA'in binasından içeriye ilk girdiğimde, cebimde çocukluğumdan kalma hayallerim vardı. Ajan olmak beni tümüyle büyüleyen ve zekamın son kırıntılarını dahi bu uğurda harcayabileceğim yegane hayaldi. İnsan, kendi sınırlarını kendisi belirliyordu ve ben kendimi hep sınırsız olarak tanımlıyordum. Nasıl ki hayallerimin ucu bucağı yoksa, yapabileceklerimin ve başarabileceklerimin de yoktu. Lisedeki matematik hocam, "Sen bu ülkede harcanırsın..." dediği günden beri, bir gün Türkiye'yi terk edeceğimi biliyordum. Bunu annemi ve babamı kaybettiğim için de Anıl'dan uzaklaşmak için de arzuluyor olabilirdim fakat insanın bilinçaltına bir şekilde işlenen kodlar vardı ve CIA ajanı olma hayalim de bunlardan birisiydi.

Kartımı on yedi gün evvel önünde Bora'yı gördüğüm turnikeye okuturken, bu sefer yanımda o da vardı. Yine, misafir turnikesinden giriş yapmıştı ve Anton, Bay Ortiz'in yanına kadar eşlik etmek için yanımızda bekliyordu. Kendimi nasıl hissettiğimi bilmiyordum ama içimi kaplayan kasvet dağılmamıştı. İç huzursuzluğum öyle baskındı ki adımlarımı zar zor atıyordum. Biraz sonra olacakları tahmin edebiliyordum ama gardımın ne kadar sağlam olduğunu kestiremiyordum.

Bay Ortiz'in ofisinin bulunduğu kata geldiğimizde, hızlı adımlarla yürümeye devam ettik. Anton, Bay Ortiz'in odasının tersi yönünde ilerlediğinde, onu takip ettik. Geniş bir cam bölmenin önünde durduğunda, kapı içeride bulunan bir kadının bastığı düğme sayesinde açıldı.

Kadın sempatik bir şekilde bizi selamladı ve bakışları gözlerimde durdu. "Nina Adams?" dedi, alacağı cevaptan emin bir şekilde. "Silahınızı size teslim edeceğim."

Bakışlarım Anton'a takıldığında, "İncelemek için Taylor'dan almıştık. Yeni telefonun da kutunun içinde olmalı..." dedi. Kadının uzattığı kutuyu aldığında, parmaklarını şifreli bir şekilde hareket ettirmiş ve bana telefon vereceğini söylemişti. Muhtemelen OCTO tarafından gönderilen ekstra bir telefondan bahsediyordu. "Kutu burada kalsın," diye ekledi Anton. "Toplantı sonrası alabilirsin."

"Sizin de silahınızı toplantıdan evvel almam gerek," dedi kadın, Bora'ya. Bora, belinden çıkardığı silahı kadına uzatacakken, Anton erken davrandı. Bora'nın silahını da bana ait kutunun içine koydu ve kutuyu kadının masasının üzerine bıraktı. "Ben birazdan geleceğim," dedi, bilgi vermek ister gibi. Bora'nın tüm bu ön girişlerden hoşlanmadığı mimiklerinden belli oluyordu. Anton, yolu gösterir gibi elini uzattı ve yürümeye devam ettik. Biraz ilerideki odanın kapısını açtı ve geçmemiz için, tekrar eliyle işaret yaptı. "Bay Ortiz birazdan burada olur," dedi ve kapıyı kapattı.

Sabah evde olduğu gibi, hastanede olduğu gibi, arabada olduğu gibi, şimdi de burada Bora ile yalnız kalmıştık. Suskunluğumuzun sebebi asaletimiz miydi bilinmez, belki de konuşacak hiçbir şey bulamıyorduk. Büyük toplantı masasında ben rastgele bir yere otururken, Bora pencerenin kenarına ilerleyip dışarıyı izlemeye başlamıştı. Ağrı kesici almıştı fakat buna rağmen baş ağrısı geçmemiş olmalıydı. Uyku ilacı ile uyuduğunun farkında olmadığı için ve hatta nasıl bu kadar çok uyuduğunu sorguladığı için, huzursuz hissettiğini anlayabiliyordum ama yine de ağzını açıp bununla alakalı tek kelime etmemişti.

Kapının açılmasıyla, bakışlarımız odaya giren Taylor'a çevrildi. Bora'yı başıyla selamladı ve gözleri bana odaklandı. Yüzünde hafif mesafeli fakat içten bir tavır vardı.

"Nasıl oldun?" diye sordu. Ses tonundaki ince kaygı, her şeye rağmen benim için endişelendiğini ve beni merak ettiğini fazlasıyla belli ediyordu.

Maça Kızı 8Where stories live. Discover now