22:41

54.5K 4.4K 1.7K
                                    

Araştırmalara göre mantının çıkış yeri Çin'di. Orta Asya'da çekik komşularıyla içli dışlı olan atalarımız, onlardan gördükleri bu yemeği kendi lezzetleriyle yüceltip daha iyisini ortaya koymuşlardı. Keşke yapmasalardı.

Önümdeki hamuru katlarken derin bir nefes alıp bıraktım ama az kalmıştı. Hem mantıların bitmesine hem de boyun fıtığı olmama. Sırtımı dikleştirip yumruk yaptığım elimle omuzlarıma hafif hafif vurdum.

Abim mantıyı çok severdi ve bunun ceremesini ben çekiyordum. Oturup kendi yapmaya çalışsaydı eminim o da yemek zevkini daha basitleriyle değiştirirdi. Geri kalan hamurları katlamaya devam ederken tencerenin yarısını doldurmuş olan sarmalara baktım. Halbuki annem içini daha yeni kavurmuştu. Cidden yemek işinde iyiydi. Yaprakları bir makine edasıyla yuvarlayıp dizmesi dakikasını bile almıyordu.

Ona kaçamak bir bakış attığımda kendini kaptırdığını gördüm. Şaşılacak bir durum değildi. Oğlu geliyordu ne de olsa. Abim, birkaç günlük izne ayrılmıştı ve söylediğine göre bir gününü bize ayıracaktı. Farklı şehirde yaşadığı için yolları da hesaba katarsak iki gün diyebilirdik. Nedense onun gelişi bende ufacık bir his bile uyandırmıyordu. Bu duruma karşı tamamen nötrdüm.

Aslında abimle bir sorunum yoktu. Onu severdim. Kardeş işte kan çekiyordu ama hiçbir zaman çok sıkı fıkı bir ilişkimiz olmamıştı. Dünyayla benden on beş yıl daha fazla haşır neşir olması, bizi birbirimize yakınlaştırmak yerine aramıza kuşak farkı sokuyordu. Annem ve babam bir oğulları olduğu için nasıl sevindirik oldularsa artık ikinci çocuk yapma planları on beş yıl sonra akıllarına gelmişti. Belki de hiç gelmemeliydi.

Mantıları bitirdikten sonra dirseklerimi masaya dayayıp "Anne," dedim yumuşak bir tınıyla. Elindeki yaprağı tencereye bırakırken koca gözlerini yüzme doğrultup ne var der gibi başını salladı. Göz şeklimi ondan almıştım ve uzun kirpiklerimi. Kıvırcık siyah saçları ve kancalı burnuyla ise alakam yoktu. Geri kalan özelliklerim tamamen karmaydı. Aile büyüklerinden kimseye benzetilmezdim.

"Günün birinde damat kriterlerine uyan biriyle tanışırsam eğer onu kabul eder misin?"

Sorumla birlikte yüzünü buruşturdu ve bana bakmadan "Nereden çıktı bu?" diye homurdandı.

"Hiç, merak ettim. Eder misin?"

"Etmem," diyerek kestirip attı bu kez. 

"Sen hiç haber izlemiyor musun? Günde kaç kız sevgilileri tarafından bıçaklanıp öldürülüyor. Tanımayız etmeyiz, it midir kopuk mudur. Her zaman bildiğin insanlar en iyisidir."

Bildiğim insanlardan kastının Murat olduğunu anlayınca beni düşürdüğü durumu bir kez daha hatırlayıp dişlerimi sıktım. Seçimlerimin onun nezdinde hiçbir değeri yoktu. Sanırsın kızı değil, kuklasıydım. Kafasından bir yol çizmişti ve benden sorgulamadan yürümemi bekliyordu.

"Ben tanıyor olacağım ama?" diye üstelediğimde "Bir insanı bir kaç günde tanıyamazsın Asu," diye tersledi.

"Birkaç yılda bile tanıyamazsın. Hem sınav senende ne bu sorular? Biri mi var yoksa?"

Kaşlarını çatarak bana döndüğünde başımı iki yana sallayıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Benim yerime karar verme hakkının olduğunu düşünmesi canımı sıkıyordu ve her seferinde düşüncelerimi hiçe sayması. Gözlerimin dolmak üzere olduğunu hissedince kendimi sıkıp akacak yaşları engelledim.

"Bir kez olsun, sadece sözde olsa bile beni destekleyeceğini söyleyemez misin?"

Sarma işine ara verip yüzüme baktı. Ses tonum fazla suçlayıcı çıkmıştı, en azından bunu anlamış gibi görünüyordu. Bakışlarımı ısrarla gözlerinde gezdirdiğimde "İşim gücüm var Asu. Ne saçmalıyorsun?" diye sordu.

01:28| TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now