EVCİLİK OYUNU

By pelinnurr

3.6M 66.3K 8.7K

Aslında ilk görüşte aşk, Bir türlü itiraf edilemeyen. Biri babası için, biri annesi için. Zorla, Ama aslında... More

Tanıtım
İlk Görüş.. (1. bölüm)
Gerçek evlilik olmayacak.. ( 2. bölüm )
Duygular karışıyor.. (3. bölüm )
Alışveriş.. ( 4. Bölüm )
Bekarlığa veda.. ( 5. bölüm )
Sen ve ben.. Biz ( 6.bölüm )
Ortalık karışıyor.. (7. bölüm)
Eski dostlar... (8.bölüm)
Tesadüf... (9. bölüm)
Eğlence zamanı.. (10. bölüm)
Kıskançlık, Kırgınlık, Umutsuzluk.. (11. bölüm)
Hazırlıklar... (12. bölüm)
Anlaşma... (13. bölüm)
Aşık mı oluyorum?! (14. bölüm)
Soru-Cevap (15. bölüm)
Bana Bir Koca Lazım.. (16. bölüm)
Geveze Nikah Memuru! (17. bölüm)
Evlilikte ilk gün.. (18. bölüm)
Davetsiz misafir (19. bölüm)
Ev ev değil yol geçen hanı! (20. bölüm)
Keçiler kovalasın seni emi! (21. bölüm)
Şans öpücüğü.. (22. bölüm)
Çok mu şey istiyorum? (23. bölüm)
Düşünceli kas yığınım.. (24. bölüm)
Dünyanın sekizinci harikası.. (25. bölüm)
Ben normal değilim (26. bölüm)
Ama ben yüzme bilmiyorum ki.. (27. bölüm)
Gözün çıksın Merve! (28. bölüm)
Senden nefret ediyorum.. (29. bölüm)
Başımın tatlı belası.. (30. bölüm)
Tehlike çanları çalıyor! (31. bölüm)
Huzurun kollarında.. (32. bölüm)
Fesat kas hayvanı! (33. bölüm)
Ah bir yalnız bırakmadınız! (34. bölüm)
Çünkü kerem hatırlamıyor! (35. bölüm)
Benim korumacı kocam:) (36. bölüm)
Öpsen de yeterdi... (37. bölüm)
Peki şimdi ne yapacağım? (38. bölüm)
Seni çok özledim.. (39. bölüm)
Öküz desem? (40. bölüm)
Daha da fazlası.. (41. bölüm)
Sizin Genlerinizde Var Bu! (42.bölüm)
Kimse Beni Senin Kadar Mutlu Etmiyor.. (43. bölüm)
Aşk paylaşılmaz.. (44. bölüm)
Aşkımız üstesinden gelebilecek mi? (45. bölüm)
Yanımda Kal... (46. bölüm)
Ona bir şey olmasın yoksa yaşayamam ben.. (47. bölüm)
Ya sen olsaydın? (48. bölüm)
İki özgür aşığız biz.. (49. bölüm)
İlahi Can! (50. bölüm)
Her Şey Bir Anlık... (51. bölüm)
Yeşilin En Güzel Tonu.. (52. bölüm)
Saçmalığın olayım saçmala beni kerem (53. bölüm)
Körle Yatan Şaşı Kalkar.. (54. bölüm)
Bana Söz Vermeni İstiyorum.. (55. bölüm)
Sonunda Herkes Mutlu! (56. bölüm)
Başımız sağolsun..
Hepimiz Burada Seni Bekliyoruz... (57. bölüm)
Seni Seviyorum Zeynep (58. bölüm-Sezon Finali ;) )
Sürpriz! :D
Fragmanımsı :)
Çünkü Sevdim.. (59. bölüm)
İmkansız gibi duruyor.. (60. bölüm)
Çünkü ben aşık oldum.. (61. bölüm)
Bugün Çok Güzelsin Yine.. (62. bölüm)
Sürpriiiz! (63. bölüm)
Senin Kadar Değil... (64.bölüm)
Meğer Aşk Varmış ve Buradaymış... (65. bölüm)
Çoook ileriden bir kesit :) Babalar gününe özel..
Biri Teyzeyi Sustursun Allah Aşkına! (66. bölüm)
Sensiz olmaz (67. bölüm)
Bende Seni... (68. bölüm)
Hiçbir Hayal Senin Kadar Güzel Değil... (69. bölüm)
Çoook ileriden bir kesit 2 :) Demir'in sünneti
Çocuğumuz da Var Mıydı? (70. bölüm)
Acilen yalnız kalmamız gereken bir konu var! (71. bölüm)
Kerem Sayer ve Sürprizleri... (72. bölüm)
Yani şimdi bu kıskanç olmayan halin mi senin? (74. bölüm)
Benim sevgilim kıskanç değil, değil mi? (75. bölüm)
Hamile mi?! (76. bölüm)
Evlenmemiz gereken bir konu var. (77. bölüm)
Aşık olduğum adam! (78. bölüm)
İşte huzur bu! (79. bölüm)
Bence artık evlenelim. (80. bölüm)
3. Dünya Savaşı... (81. bölüm)
Çok Arkadaşlı Sevgili (82. bölüm)
Eğer ben de Zeynep Yılmaz'sam! (83. bölüm)
Bir bakınız^^
Sen şiir olduktan sonra.. (84. Bölüm)
Zeynep etkisi... (85. bölüm)
Hızlıca söyle ve kurtul! (86. bölüm)
Happy new years!! :)
Dua edelim de Kerem bunu fark etmesin! (87. bölüm)
Final (88. bölüm)

Unutmamışsın! (73. bölüm)

25.1K 678 147
By pelinnurr

İyi geceler benim birtanecik okuyucularım! Daha erken gelmesini planladığım bir bölümdü ama malesef bu saate kadar gecikti. Yorumlarda bazılarınıza bahsettim buradan da söyleyeyim, bölümün geç gelmesinin sebebi İsveçten gelen misafirlerimiz. 1 ay boyunca burada kalacaklar ve sene de bir kez görüşebildiğimiz için sürekli bir araya geliyoruz. pazartesi biz onlardaydık dün de onlar geldi. Bugün boştum ve hemencik size yeni bölümü yazayım dedim :) Umarım beğenirsiniz :) Bana fikirlerini sunan Buseme de buradan çoook teşekkür ediyorum! :****

Bu bölüm Melisa'ya gidiyor :D İnşallah beğenirsin canım, yorumlarını görmeyi de özledim! :D

Keyifli okumalar...

***

Tam olarak içim rahat olmasa da şimdilik yapacak bir şey olmadığı için onu dinleyip bizimkilerin yanına geri dönüyoruz.

“Yağmur! İyi misin hayatım?”

“İyiyim Can iyiyim, telaşlanacak bir şey yok”

“Hadi o zaman gidelim” diyerek elimi tutan Keremle çıkıyoruz lokantadan.

“Eee şimdi nereye gidiyoruz?” diye soruyorum. Sonuçta saat 9’a kadar vaktimiz var değil mi?

“Bilmem ne yapalım?” diye Yağmur’un da sormasıyla bizimkilere dönüyoruz.

“Hadi yürüyün bakalım, iş yine başa düştü Can, eğlendirelim şu kızları biraz”

“Nereye gidiyoruz sevgilim?” diye sormamla Kerem bir an durup dönerek yanağıma kocaman bir öpücük kondurduktan sonra cevap veriyor.

“Sürpriz!”

Ah şu Kerem Sayer ve sürprizleri yine devrede…

 

                         73. BÖLÜM

“Yaa birazcık ipucu ver en azından!”

“Güzelim sen de ne sabırsız çıktın ama. Zaten birazdan göreceksin nereye gittiğimizi”

“Of aman ya iki soru sorduk diye sabırsız da olduk, görüyorsun değil mi Yağmur?” diyerek Yağmur’a döndüğümde Canla birlikte bizi hiç takmadan fingirdeştiklerini görmemle dürtükleyiveriyorum.

“Ayıp be ayıp! Bizim yanımızda yapmayın bari!” dememle ikisi şaşkın ve utangaç halleriyle bana dönüyorlar. He şöyle ayrılın bakayım!

“Ay Zeynep ne oluyor ya!” diyor bir de Yağmur hanım. Siz oh oh burada sarılıp koklaşın biz burada kavga edelim. Where is the adalet! Neyse saçmalama Zeyno! Sıra size de gelecek elbet!

“Kızım bir akıllı uslu durun ya! Anladık yeni evlendiniz de arabada olacak şeyler değil bunlar” derken Can’ın pis pis sırıtmasıyla karşılaşıyorum.

“Ya Can! Gülmesene!” diye onu dürtükleyen bu sefer Yağmur oluyor. Eh birazcık utanmayı hatırladı kız sonunda.

Vallaha gerdek başlarına vurdu bunların, şimdi yalnız da kalamayacaklar diye buldukları yerde yapışıyorlar birbirlerine ama olmaz ki canım!

“İşte geldiiik” diyen Kerem park ediyor arabayı.

Adam, akıllı tabi ben arkadakilerle dalaşırken çabucak getirdi bizi ki ben daha fazla soru soramayayım. Arabadan inince sanki beni kaçıracaklarmış gibi elime sımsıkı yapışan Kerem’e aldırmadan geldiğimiz yeri incelediğimde ufak çaplı bir şaşkınlık yaşasam da aklıma dolan anıyla birlikte yüzümde kocaman bir gülümseme oluşuyor.

Flashback..

Geçen gün bowlinge gittik yine bizim ekip. Aslında ben gitmek istemedim ama zorladılar. Of zaten oynamasını falan da bilmiyorum yani. Sen kesin biliyorsundur. Artık uyandığında götürüsün beni ha? Söz mü?” dememle birlikte yine elimi sıkıyor.

- - - -

“O zaman bütün söylediklerimi biliyorsun?” diyorum şaşkınlıktan gözlerim kocaman açılıyor.

“Yani sanırım öyle”

“O zaman bana bir bowling borcun olduğunu da biliyorsunuzdur Kerem bey” diyorum biraz şaşkın havayı dağıtmak için ama çabam boşa oluyor.

“Bowling mi? Haa sen onu diyorsun. Valla canım biz bir ara seninle bowlinge gitmiştik diye hatırlıyorum ben. Gerçi sen pek oynamasını bilmiyordun ama benim verdiğim şans öpücüğüyle kazanmıştın” diyor göz kırparken.

“Ş-şaka? Şaka yapıyorsun değil mi?” diyorum aynı inanamayan ifadem değişmeden.

“Yoo gayet ciddiyim” diyor omuz silkerek.

Flashback son..

 

“Kerem?!” diyorum 32 diş sırıtarak ona bakarken.

“Güzelim?”

“İnanamıyorum ya! Unutmamışsın.”

“Ne oluyor ya? Bowling salonuna geldik diye niye bu kadar sevindin ki Zeyno?” diye sorarak aramızdaki –belki de romantik- sohbetimizi bölüyor canım(!) arkadaşım Yağmur!

“Evet ya, hem Zeynepçim sen hatırladığım kadarıyla bowling oynamasını da bilmiyordun” diyor Can da Yağmur’un ardından.

“Ya öyle de şimdi uzun hikâye boşverin” diyerek kestirip atıp Kerem’e geri dönüyorum.

“Bu kadar sevineceğini bilseydim daha önce yapardım bunu hayatım” diyor bir eliyle gözümün önündeki buklemi kulağımın arkasına sıkıştırırken.

“Ayy Can bize diyene bak sen, biraz daha burada dikilirsek…” diyen Yağmur, bir bakışımla cümlesinin devamını getiremiyor tabi!

“Hadi ya hadi yürüyün evlendiniz hala rahat vermiyorsunuz bize!” diyorum Kerem’in elini tutmuş içeriye çekiştirirken gülüyor o da.

Koca salona girip oyun için isimlerimizi yazdırdıktan sonra ayakkabılarımızı da değiştirip oyun başına geçiyoruz. Ben tabi bilmesem de ufak bir deneyimden en azından ne yapacağımı biliyor durumdayım, o ileride duran şeyleri deviremesem de!

Can ve Yağmur atışlarını yaptıktan sonra sıra Kerem’e geliyor. Dikkatlice onu izliyorum ki sıra bana geçtiğinde aynısını uygulayayım değil mi? Kerem cool hareketlerle toplardan birini seçtikten sonra atışa doğru ilerlerken yan taraftaki kız grubundan herkesin Kerem’e baktığını görünce sinirlerim de hopluyor haliyle!

Hemen yerimden fırladığım gibi soluğu Kerem’in yanında alınca yanağına kocaman bir öpücük bırakıp koala gibi kollarımı etrafına dolayınca tabii ki de şaşkın gözleriyle bana bakıyor Kerem.

“Zeynep?”

“Efendim hayatım!” diyorum özellikle sesli bir şekilde, bir taraftan da yan gözle az önce bu tarafa bakan kız grubuna bir bakış fırlatırken.

Kısacası bu bakış ‘Bu adam benim bulaşmayın!’ bakışı oluyor.

“Ne yapıyorsun?” diye soruyor benim şaşkın sevgilim hala durumu anlamamış belli!

“Hiiç şans öpücüğü veriyorum sevgilime!” derken ‘sevgilim’ kelimesinin üstüne basarak söylüyorum tabii ki!

“Senin buna daha çok ihtiyacın olacak güzelim, o zaman görüşürüz” dedikten sonra göz kırpıp topu alana gönderiyor ve sonuç tabii ki hepsi yerle bir oluyor!

Azıcık daha az mükemmel olsaydın ne olurdu?!

Her neyse en azından kızlardan bir kaçı bakmaktan vazgeçmiş önlerine dönmüşler! Bir kaçı!

En sonunda; “Eveet hadi bakalım güzelim sıra sende” diyor Kerem ilk atışta hepsini devirip tam puan almış yanıma gelirken.

“Oldukça cesaret verici bir hareket(!)” diyorum imayla ve sonrasında gidip en hafif topu seçiyorum ki fırlatırken onunla birlikte bende yuvarlanmayayım.

Atış için yerimi aldığımda arkamda bir adet yiyişen YağCan çifti dışında kollarını önünde birleştirmiş yüzünde harika bir gülümsemeyle beni izleyen Kerem var. He bir de yan tarafta yüzlerinde hayran bakışlarla Kerem’i izleyen kız grubu!

“Eee ne bakıyorsun yardım etmeyecek misin?” diye soruyorum umutsuz bir ifadeyle.

“Önce seni bir görelim” diyor eliyle atmamı işaret ederken. Anladım ben bunu kesin dalga geçecek sonra benimle! Ay kızlar hala bakıyor mu acaba! Aklım onda kalmışken ben nasıl konsantre olabilirim acaba?

Neyse Zeyno hadi bakalım göster kendini! Ortalamaya çalışıp attıktan sonra gayet güzel ilerleyen top son anda yana doğru kayıp sadece bir tanesini düşürüyor. Eh en azından bir tane bir tanedir canım!

Arkamdan güldüğüne neredeyse emin olduğum Kerem’e bakmadan ikinci atış için bir top seçip geri döndüğümde yanıma bir adam yaklaşıp konuşmaya başlıyor. Bu da nereden çıktı şimdi?

“İyi günler, isterseniz ben yardımcı olabilirim size. Bu oyunu pek iyi bilmiyormuşsunuz gibi geldi de” diyor gayet kibar bir biçimde.

Biraz inceliyorum da uzun boylu neredeyse yakışıklı sayılabilecek bu adamın nasıl oldu da Kerem’i fark edemediğini düşünüyorum. Hani o bebek yüzü birazdan dağılabilir de o yüzden yani ben onun iyiliği için söylüyorum.

“Bir şey söylemediniz? O zaman ben bunu evet olarak algılıyorum!” dedikten sonra bir elini belime koyduğu gibi geri çekilmesi bir oluyor. Şaşırdık mı? Tabii ki şaşırmadık!

“Ne oluyor burada?” diye soran Kerem’in bakışları oldukça sert! Vallaha ben bile korktum!

“Hanımefendiye yardımcı oluyorum” diyerek kafa tutan çocuk elveda… İyi birine benziyordun aslında!

“Sana ne?!” diyor Kerem de iki elini beline yerleştirmiş sanki her an kafa göz dalacak gibi duruyor!

“Anlamadım?”

“Belli o zaten anlama problemin var senin!”

“Siz hanımefendiyle benim arama neden giriyorsunuz ki?”

“Sen eğer biraz daha konuşursan bizim aramıza kimse giremeyecek haberin olsun! Bu da sana son uyarım hadi ikile!”

“Aaıı hayatım biraz sakin olabilir misin?” diyerek araya girme ihtiyacı hissediyorum. Yoksa buralar kan revan!

“Hayatım mı?” diye soran gözlerle bakıyor daha adını bile bilmediğim adam. Günaydın canım, günaydın!

“Bir sorun mu var abi?” diyerek Can’ın da yanımıza gelmesiyle kadro tamamlanmıştır! Yalnız +18 olmayanları dışarıya alalım lütfen, psikolojileri bozulmasın!

“Yok, Can yok arkadaşta gidiyordu zaten!” diyor benim ultra yakışıklı sevgilim!

“Kusura bakmayın ben sizin arkadaşınız olduğunu bilmiyordum!” diyerek uzaklaşıyor adam da. Şuna bak ya özrü kabahatinden büyük! Yani boş olsak gelip asılacak!

Her neyse adam yanımızdan uzaklaşınca Can da tıpış tıpış Yağmur’un yanına geri dönüyor ve Yağmur’un ‘Ne olmuş hayatım?’ sorularıyla ilgileniyor.

Yanımdaysa yüzünde bir gram gülümseme bulunmayan haliyle Kerem dikilmekte.

“Kabul böyle de oldukça karizmatik görünüyorsun ama gülmek sana çok başka yakışıyor!” dediğimde uzaklara bakan gözleri benimkilerle buluşuyor hemen.

“Yok ya, gülmesen mi acaba? Şu arkamızdaki kızlar sana çok fena bakıyor da!” dememle kafasını arkaya döndürecek oluyor ama tabii ki izin vermiyorum.

Onu hemen kendime geri çevirip tek kaşımı kaldırdığımda yüzündeki gülümsemesi genişlerken eğilip hızlıca dudağıma bir öpücük kondurduktan sonra;

“Nerede kalmıştık?” diyerek beni aldığı topla birlikte atış noktasına sürüklüyor.

“Gel bakalım, gel de öğren nasıl oynanıyormuş bu oyun” derken bir elini belime yerleştirip diğeriyle de topu tutan elimi kavrarken kusura bakmayın da hiç oyuna konsantre olamıyorum!

***

Baya bir eğlendikten sonra saat ne zaman böyle ilerlemiş anlamıyoruz bile. Bowling oyunu bittiğinde Keremle Can’ın bilardo şovundan sonra hepimiz musmutlu ayrılıyoruz oradan. Arabaya yerleştiğimizde istikamet havaalanı olduğundan Yağmur’un yüzü de düşüveriyor haliyle.

“Of yaa! Hiç gitmek istemiyorum ben” diyor çocuk gibi omuz silkerken.

“Sadece birkaç gün Yağmur sık dişini” diyorum bende birazcık teselli amaçlı ama hiç işe yarayacak gibi görünmüyor.

“Kim bilir neler yaptıracaklar bana orada!”

“Hayatım sana istemediğin bir şeyi niye yaptırsınlar?”

“Hıı Can annenden bahsediyoruz!”

“Tamam, tamam hiç laf dalaşına gitmeyin! Bence akışına bırakalım tamam mı Yağmurcum?”

“Hı hı!”

Ve daha sonrasında uzun bir sessizlik... Günün verdiği yorgunluktan mıdır yoksa önümüzdeki birkaç günün çok uzuuun olacağını bildiğimizden midir bilmiyorum ama hepimiz sessizliğe bürünüp kendimizi düşüncelerimize bırakıyoruz. Bir süre sonra Yağmur başını Can’ın omzuna koyup uykuya daldığında Can da onun gibi bırakıyor kendini uykuya.

Bense Kerem’in yanındaki koltukta ona doğru dönmüş başımı koltuğa yaslayıp onu izlerken buluyorum kendimi. O da ara sıra bana dönüp o muhteşem gülümsemelerini bahşediyor bana. Yandan gördüğüm yüz ifadeleri trafikteki ışıkların da yüzüne vurmasıyla itiraf ediyorum oldukça etkileyici, hele o çene kasları…

“Sıkılmadın mı?” diye sormasıyla bir an onun büyüsüne kapıldığımdan olsa gerek irkilerek kendime geliyorum.

“Aaıığ şey neyden?”

“Beni izlemekten”

“Dalga mı geçiyorsun? Hiçbir zaman sıkılmam herhalde” dememle birlikte arabayı durduruyor.

Karanlık gökyüzünde sadece caddeyi aydınlatan ışıklar yüzümüze vururken öylece birbirimize bakıyoruz.

“Zeynep, çok çok güzelsin” diyor bir eli yanağımı okşarken bende gülümsemekten alıkoyamıyorum kendimi.

“Ama biraz daha böyle bana bakmaya devam edersen hiç iyi şeyler olmayacak” demesiyle yüzündeki gülümseyiş farklı bir hal alınca onun düşüncelerinden ben utanıyorum resmen!

Çaktırmadan arka koltuktaki Yağmurla Can’ın hala uyuyup uyumadığını kontrol ettikten sonra hala yüzüme bakan Kerem’e eğilip, dudağına bence masum olabilecek bir öpücük bırakmayı düşünürken bu öpücük onun da karşılık vermesiyle tutkulu bir hal alıyor. Nefes almak için dudaklarımız ayrıldığında;

“Aslında biliyor musun arabada çok da güzel hatıralarımız var” diyor.

Ben hala öpücüğün etkisinde olmamdan dolayı ne dediğini kısa bir süreliğine anlayamadığımda;

“Ne hatırası?” diye soruveriyorum.

“Yine şu benim hayallerimden biri, hani aklına geldikçe anlat diyorsun ya” diyor yüzündeki gülümseme iyice genişlerken.

İçimden bir ses sakın sorma derken meraklı Zeynep’i de dizginleyemiyorum maalesef!

“Eee neymiş o?” diye sormamla bizimkide anlatmaya başlıyor.

Flashback…

Dayanamayıp o arabayı kullanırken bende eğilip yanağına upuzun, sıcacık bir öpücük konduruyorum. Hatta yetmiyor boynuna iniyor dudaklarım doyamıyorum onu öpmeye. Öyle güzel bir kokusu var ki kendine has. Ani bir frenle kenara çekip durduruyor arabayı. Hayda ne yaptım ki ben şimdi? Sanki içimdeki sesi duyar gibi cevaplıyor beni.

“Sen beni böyle öpmeye devam edersen ben nasıl araba kullanabilirim ki?” diyor o da eğilip boynuma öpücüklerini sıralarken.

Gıdıklanmaya başlamamla birlikte kıkırdıyorum, sessiz ve karanlık sokakta, arabanın içinde keremin öpüşleri karşılığında. Bir anda değişen ruh halimizle birlikte iyice kenetleniyor dudaklarımız, ayrılmak istemiyor. Her bir öpücüğümüz daha da bir şiddetlenirken doyumsuzlaşıyoruz. Her bir öpüşte daha fazla öpmek istiyoruz birbirimizi. Belki de günlerin verdiği özlemindendir bu birbirimize olan açlık. Ama yıllarda geçse ben aynı istekle öpeceğim kas yığınımı.

Kerem gitgide beni kendine çekerken bir anda kendimi onun kucağında buluyorum. Gözlerimiz bir süre bakıştıktan sonra o kollarını belime sararken ben ellerimde boynundan tutarak eğiliyorum dudaklarına. Daha önce yaşamadığım her duyguyu keremle tadıyor olmak ayrı bir zevk veriyor bana ve ben daha başka bir arzuyla öpüyorum. Kerem beni belimden tutmuş kendine daha çok bastırırken gerilen bedenlerimizle ufak bir inilti dökülüyor dudaklarımızın aralanmasıyla birlikte. Bir saniye bile olsa ayrılan dudaklarımızın daha fazla uzak kalmasına izin vermeden tekrar birleştiriyor kerem bu sefer daha hırçın. Alt dudağımı dişlerken elleri vücudumda geziyor. Bense sanki mümkünmüş gibi daha çok çekiyorum onu kendime.

Daha fazla ileriye gidemeyeceğimizi ikimizde biliyorken Kerem öpücüklerine asla ara vermeden dudaklarımdan ayrılır ayrılmaz yanağıma oradan da boynuma bırakıyor o içimi ısıtan öpücüklerini. Bense başımı onun boynuna gömmüş o harika kokusunu içime çekiyorum. Nefesimin düzene girmesini beklediğim birkaç dakika sonunda kaldırıyorum başımı keremin boynundan. Yeşilin en güzel tonuyla bakıyor gözlerimin içine.. O an gözlerinin en derinlerinde kaybolmak istiyorum. Kaybolalım istiyorum hatta yok olalım. Sonra yine nefesini yüzüme vurmasıyla kokusunun iyice içime işlenmesi için defalarca soluyorum havayı. Kokusu üzerime bulaşsın kokum üzerine bulaşsın istiyorum.

Bir anlık boşlukla birlikte kendimi arkaya atmamla direksiyonla buluşmam bir oluyor ve o an kornanın acı çığlığı kulaklarımızı tırmalıyor. Ben hala keremin gözlerinin etkisinde ve kokusunun sarhoşluğunu yaşarken Kerem beni hemen kendine çekip gülmeye başlıyor. Tabi ben kornayı çaldığımı anca kavrıyorum! Utançla hemen kendi koltuğuma geri geçerken keremse gülmeye devam ediyor. Aferin Zeyno boz böyle romantik anları sen, işin ne ki zaten! Azıcık dikkat etsen ya! Heh keremde de suç! O da ne diye çekiyor ki beni kucağına! Sanki evde yataktayız ya paşamızın keyfine de bakın! Böyle olur işte sonu. Ben kendi içimde tartışırken keremse bitmek tükenmek bilmeyen kahkahasına devam ediyor! Anlaşılan baya neşelendirmişiz öküzümüzü! Sen görürsün ama şimdi bana gülmek ne demekmiş!

“Ne gülüyorsun ya!” diyorum kızmaya çalışırken ama bende kahkahamı zor bastırıyorum! Ne yapayım yani? Bendeki kızgınlıkta bu kadar. Sizinde karşınızda bir Kerem Sayer o harika dişlerini göstererek gülse sizde dayanamazsınız! “Gülmesene!” diyorum omzuna bir tane geçirip kaşlarımı çatmaya çalışarak.

“Ahahha ama ne yapayım yüz ifaden çok komikti Zeynep ahahaha”

“Yaaa!”

Flashback son…

 

Anlatırken bir yandan yine kahkahalara boğulan Kerem’e önce kızaran bir halde bakarken sonra da bu duruma alışmış bir halde onunla birlikte gülmeye başlıyorum.

“Şşşh uyanacaklar şimdi!” diyorum kahkahamı bastırmaya çalışırken bir elimi dudaklarıma götürdüğümde.

“O an ki yüz ifadeni hiçbir şeye değişmem! Sanırım hayatım boyunca unutmayacağım!” diyor o da hala gülmeye devam ederken.

Ama “Belki başka bir gün tekrar böyle bir deneyimin olursa değişebilirsin!” dememle yüz ifadesi bir anda donup bana öyle şapşal şapşal bakarken yine gülmekten durduramıyorum kendimi.

“Ama maalesef Yağmurla Can arabadalar hadi çalıştır da gidelim” diyorum hemen arkada fosur fosur uyuyan çiftimizi bahane ederken.

Kafasını şaşkınlıkla arkaya çevirdiğinde onların orada olduğunu unutmuş olacak ki görür görmez duyamadığım bir küfür savurup “Hadi gidelim artık da bitsin bu iş hemen geri dönelim!” diyor.

Bense keyfim gayet yerinde tekrar onu izlemeye koyuluyorum. En sonunda havaalanına varıyoruz. Yağmurla Can’ı uyandırdıktan sonra arabadan inip girişte bizi bekleyen annemlerin yanına gittiğimizde hemen içeriye giriyoruz.

Bütün işlemler onaylanıp en sonunda uçağa bindiğimizde başıma neler geleceğini bilmeden etrafıma bakınıyorum. Kerem yüzümdeki endişeyi anlamış olacak ki;

“Zeynep? Korkuyor musun yoksa?” diye soruyor.

“Şeyy, bilmem. Ben daha önce hiç uçağa binmedim de” diyorum.

“Hmm yine bir ilkini benimle gerçekleştiriyorsun desene” diyor yüzünde kocaman bir gülümsemeyle.

“Yine derken?”

“Hmm şöyle ki; İlk öpücük, ilk uçağa binme, sonrasını saymamayım şimdi yüzün falan kızarır”

“Ya Kerem! Hem nereden biliyorsun ilk öpücüğümün seninle olduğunu?” diye sormamla kaşları çatılıyor. Ahahah onu böyle görmek baya eğlenceli!

“Öyle değil mi?”

“Az önce pek bir emindiniz ne oldu Kerem bey?”

“Ya şey yani ben şeyde öyle demiştin..”

“Hayalinde mi?”

“E-evet”

“İyi doğru görmüşsün” diyorum omuz silkerek sanki az önce onu kızdırmaya çalışan ben değilmişim gibi. Bir süre durakladıktan sonra;

“Bak bu iki oldu” diyor eliyle iki işareti yaparken.

“Ne iki oldu anlamadım ben?”

“Önce Selim şimdi bu, onu diyorum! Anladın sen!” demesiyle ne diyeceğimi bilemezken arkadan Can’ın sesiyle cevap vermekten kurtuluyorum. Şimdilik!

“Zeynep! Ya bu Yağmur’a yine bir şeyler oldu baksana! Koşarak tuvalete gitti” diyor endişeli bir şekilde.

Ne oluyor bu kıza anlamadım gitti?! Hızlıca yerimden kalkıp Kerem’e de cici kız bakışlarımı fırlatırken Yağmur’un yanında alıyorum soluğu. Yine klozetin başında öğürerek bulunca kafamda deli sorular dolaşmıyor da değil?!

“Yağmur?!”

“Zeynep ya midem çok fena oldu yine!”

“Ya Yağmur sen sorunun midende olduğuna emin misin?”

“Başka ne olabilir ki Zeyno ya uçak tuttu herhalde!”

“Hamile olmayasın?” dememle birlikte hızlıca başını kaldırıp korku dolu gözlerle bana baktığında bu ihtimali düşünüyor olması beni oldukça şaşırtıyor! Eh be kızım hangi ara!

Continue Reading

You'll Also Like

204K 19.8K 22
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
283K 26.8K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
531K 60.7K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
114K 13.6K 35
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.