EVCİLİK OYUNU

By pelinnurr

3.6M 66.3K 8.7K

Aslında ilk görüşte aşk, Bir türlü itiraf edilemeyen. Biri babası için, biri annesi için. Zorla, Ama aslında... More

Tanıtım
İlk Görüş.. (1. bölüm)
Gerçek evlilik olmayacak.. ( 2. bölüm )
Duygular karışıyor.. (3. bölüm )
Alışveriş.. ( 4. Bölüm )
Bekarlığa veda.. ( 5. bölüm )
Sen ve ben.. Biz ( 6.bölüm )
Ortalık karışıyor.. (7. bölüm)
Eski dostlar... (8.bölüm)
Tesadüf... (9. bölüm)
Eğlence zamanı.. (10. bölüm)
Kıskançlık, Kırgınlık, Umutsuzluk.. (11. bölüm)
Hazırlıklar... (12. bölüm)
Anlaşma... (13. bölüm)
Aşık mı oluyorum?! (14. bölüm)
Soru-Cevap (15. bölüm)
Bana Bir Koca Lazım.. (16. bölüm)
Geveze Nikah Memuru! (17. bölüm)
Evlilikte ilk gün.. (18. bölüm)
Davetsiz misafir (19. bölüm)
Ev ev değil yol geçen hanı! (20. bölüm)
Keçiler kovalasın seni emi! (21. bölüm)
Şans öpücüğü.. (22. bölüm)
Çok mu şey istiyorum? (23. bölüm)
Düşünceli kas yığınım.. (24. bölüm)
Dünyanın sekizinci harikası.. (25. bölüm)
Ben normal değilim (26. bölüm)
Ama ben yüzme bilmiyorum ki.. (27. bölüm)
Gözün çıksın Merve! (28. bölüm)
Senden nefret ediyorum.. (29. bölüm)
Başımın tatlı belası.. (30. bölüm)
Tehlike çanları çalıyor! (31. bölüm)
Huzurun kollarında.. (32. bölüm)
Fesat kas hayvanı! (33. bölüm)
Ah bir yalnız bırakmadınız! (34. bölüm)
Çünkü kerem hatırlamıyor! (35. bölüm)
Benim korumacı kocam:) (36. bölüm)
Öpsen de yeterdi... (37. bölüm)
Peki şimdi ne yapacağım? (38. bölüm)
Seni çok özledim.. (39. bölüm)
Öküz desem? (40. bölüm)
Daha da fazlası.. (41. bölüm)
Sizin Genlerinizde Var Bu! (42.bölüm)
Kimse Beni Senin Kadar Mutlu Etmiyor.. (43. bölüm)
Aşk paylaşılmaz.. (44. bölüm)
Aşkımız üstesinden gelebilecek mi? (45. bölüm)
Yanımda Kal... (46. bölüm)
Ona bir şey olmasın yoksa yaşayamam ben.. (47. bölüm)
Ya sen olsaydın? (48. bölüm)
İki özgür aşığız biz.. (49. bölüm)
İlahi Can! (50. bölüm)
Her Şey Bir Anlık... (51. bölüm)
Yeşilin En Güzel Tonu.. (52. bölüm)
Saçmalığın olayım saçmala beni kerem (53. bölüm)
Körle Yatan Şaşı Kalkar.. (54. bölüm)
Bana Söz Vermeni İstiyorum.. (55. bölüm)
Sonunda Herkes Mutlu! (56. bölüm)
Başımız sağolsun..
Hepimiz Burada Seni Bekliyoruz... (57. bölüm)
Seni Seviyorum Zeynep (58. bölüm-Sezon Finali ;) )
Sürpriz! :D
Fragmanımsı :)
Çünkü Sevdim.. (59. bölüm)
İmkansız gibi duruyor.. (60. bölüm)
Çünkü ben aşık oldum.. (61. bölüm)
Sürpriiiz! (63. bölüm)
Senin Kadar Değil... (64.bölüm)
Meğer Aşk Varmış ve Buradaymış... (65. bölüm)
Çoook ileriden bir kesit :) Babalar gününe özel..
Biri Teyzeyi Sustursun Allah Aşkına! (66. bölüm)
Sensiz olmaz (67. bölüm)
Bende Seni... (68. bölüm)
Hiçbir Hayal Senin Kadar Güzel Değil... (69. bölüm)
Çoook ileriden bir kesit 2 :) Demir'in sünneti
Çocuğumuz da Var Mıydı? (70. bölüm)
Acilen yalnız kalmamız gereken bir konu var! (71. bölüm)
Kerem Sayer ve Sürprizleri... (72. bölüm)
Unutmamışsın! (73. bölüm)
Yani şimdi bu kıskanç olmayan halin mi senin? (74. bölüm)
Benim sevgilim kıskanç değil, değil mi? (75. bölüm)
Hamile mi?! (76. bölüm)
Evlenmemiz gereken bir konu var. (77. bölüm)
Aşık olduğum adam! (78. bölüm)
İşte huzur bu! (79. bölüm)
Bence artık evlenelim. (80. bölüm)
3. Dünya Savaşı... (81. bölüm)
Çok Arkadaşlı Sevgili (82. bölüm)
Eğer ben de Zeynep Yılmaz'sam! (83. bölüm)
Bir bakınız^^
Sen şiir olduktan sonra.. (84. Bölüm)
Zeynep etkisi... (85. bölüm)
Hızlıca söyle ve kurtul! (86. bölüm)
Happy new years!! :)
Dua edelim de Kerem bunu fark etmesin! (87. bölüm)
Final (88. bölüm)

Bugün Çok Güzelsin Yine.. (62. bölüm)

30.5K 643 100
By pelinnurr

Bugün uzun bir bölüm yazmaya çalıştım sizler için :) Umarım beğenirsiniz, bir önceki bölümde de dediğim gibi 3 günlük bir zaman atlaması yaptım bakalıl nasıl bulacaksınız? Yorumlarınızla beni çok mutlu ediyorsunuz bunu bir kez daha dile getirip teşekkür etmek istiyorumm :) multimedyada hastaneye giden Zeynep'i görebilirsiniz :)

Bu bölüm ExTribute'ye gidiyor, umarım beğenirsin canım keyifli okumalar :) 

****

3 gün sonra… 

 

 

** Zeynep **

 

Aylardır beklediğim adam artık uyanmış hatta uyanmasının ardından günler bile geçmişti. Sanki o uyandığından beri öyle hızlı akıyor ki zaman ben ev ile hastane arasında gidip gelmek dışında başka bir şey yapmasam da kendimi tuhaf bir biçimde mutlu hissediyorum.  Onunla birlikte uyanmış, gözlerimi dünyaya tekrar açmış gibiyim. Benden yayılan neşe etrafımdakilerin de dikkatinden kaçmıyor tabii ki. Yağmurla Melis’in beni sürekli sıkıştırmaları da cabası. Hayır, yani anlamıyorum öğrenseler ne olacak? Evet, ben Keremden hoşlanıyorum hem de deli gibi desem ne olacak? Ne değişecek ki? Ben öyle hoşlandığımla kalacağım ve Kerem kendi hayatına devam edecek. Bende aptal aşık olarak tarihe karışacağım…

Yine de bu benim duygularımı değiştirmediği gibi beni keremden de uzak tutamıyor. Bir şekilde sürekli bir bahaneyle onun yanında buluyorum kendimi. Hoş o da bu durumdan hiç şikayetçi değil tabi ama hangi adam kendisiyle böyle ilgilenen bir kadından şikayet eder ki? Ayrıca şu üç gündür Selin’in de yine gelip gittiği yok. Deli gibi merak da etsem ağzımdan tek kelime çıkmıyor onunla ilgili. Kimse de sormuyor bu Selin nerede diye?! Keremin halinden memnun olması tabii benimde işime geliyor. Ben uyandığında onları hep Selinle dip dibe olacaklar diye düşünürken tam tersi bir şekilde benimle bu şekilde olması ayrı bir memnuniyet veriyor tabii ki bana.

Bugünkü bahanem ise Kerem’in başlayacak olan fizik tedavisi. Aylardır yattığı yataktan bugün çıkacak sonunda. Üç gündür bizi de doktoru da ne kadar bezdirse de yataktan çıkmasına izin verilmedi. Vücudu daha yeni toparlıyormuş. Yine de doktor, üzerindeki aşırı baskıyla aslında bir hafta sonra yapılacak olan fizik tedaviyi birkaç gün öne almaya mecbur kaldı.

Hızlıca üzerimi giyinip saçlarımı da elimle uçuşturduktan sonra aynadaki yansımama bakıp gülümsüyorum. Günler sonra saçlarım bile bana küsmüşken canlanıyorlar. Demek ki insanın duyguları da görünüşüne epey yansıyor.

Yatağımın üzerinde duran çantamı da aldıktan sonra boynuma geçirip merdivenlere yöneliyorum. Aşağıya inerken Jale teyzem, Osman amcam ve annemin mutfaktaki sohbetlerini duyuyorum.

“Gerçekten baya değişti ama öyle deme Demet, farkında değil misin Zeynep’teki değişimin?” diye soruyor Osman amcam. Annemin bir önce ne dediğini merak etsem de sessizce dinlemeye başlıyorum devamında gelecek cümleleri.

“Günlerdir neredeyse yemek yemiyordu ama son günlerde iştahı da epey düzeldi” diyor Jale teyzem de Osman amcamı destekleyerek.

“Yüzüne bile renk geldi, nasıl canlandı” diye ekliyor amcam.

“Bence yine de tesadüf ne alakası var canım Keremle? Hem hatırlamıyor musun Jale neler çektirdi bana evleneceksiniz dediğimde” diyor annem karşı çıkarak.

“Bence bu tesadüf olmak için fazla Demet, haftalardır yüzü doğru düzgün gülmeyen bir Zeynep Keremin uyanmasıyla gidiyor ve yerine capcanlı bir kız geliyor”

Ne kadar güzel anlatmıştı Jale teyzem. Demek bu kadar belli oluyordu dışarıdan ha? Vay halime benim! Gerçekten nasıl da değiştirmişti Kerem beni.

“Ayrıca her gün de yataktan çıktığı gibi hazırlanıp hastanede alıyor soluğu” diyor Osman amcam.

“Kalabildiği kadar da kalıp eve yüzü düşük geliyor sırf yanında kalamadığı için”

Jale teyzemin bu son sözüyle birlikte mutfağa dalıyorum ve sanki onların anlattıklarında en ufak bir gerçeklik payı yokmuş gibi alayla konuşmaya başlıyorum.

“Jale teyze sen ne zamandır başkalarının duygularını okuyabilir hale geldin? Ama eğitim şart! Bak yanılabiliyorsun böyle arada”

 

“Ooo birileri gizli gizli konuşmaları da mı dinlemeye başlamış?” diyerek o da alayla karışık sitem ediyor.

“Kulak misafiri oldum diyelim” diyorum ona neşeyle göz kırpıp dolaptaki meyve suyunu çıkartırken.

“Yine hastaneye mi gidiyorsunuz küçük hanım?” diye soruyor amcam neşemden etkilenip gülümseyerek bana bakarken.

“Hı hı, bugün fizik tedaviye başlayacağız” diyorum bahanemi öne sürerek.

“Başlayacağız?” diyor Jale teyzem imalı bir bakış fırlatarak. Bense hiç umursamayarak sanki onu duymamış gibi meyve suyunu doldurduğum bardağı dikiyorum kafama.

“Bir türlü tanışamadım Keremle de, iyice merak etmeye başladım şu çocuğu” diyor Osman amcam tekrar dikkatimi çekerek.

“İstediğin zaman benimle gelebilirsin, hem Kerem de seni çok merak ediyor” diyorum.

“İyi bakalım hadi sen git de daha fazla bekletme şu oğlanı” diyor amcam da aynı Jale teyzeminki gibi bir imayla.

“Sen yapma bari amca ya!”

“Hadi, hadi çatlak kız konuşturma beni daha fazla” diyor gülümsemesi iyice genişlerken dönüp bizim kızlara göz kırpıyor.

Bense daha fazla kalıp burada iyice her şeyi belli etmektense hızlıca yola koyulup biran önce özlediğim o yeşil gözlere kavuşmak için can atıyorum. Ama tam kapıya geldiğim sırada Jale teyzemin anneme yönelttiği soruyla çivileniyorum sanki yerimde.

“Eee Demet peki çocukları evlendirme işi ne olacak?”

***

** Kerem **

 

Uyanmamın üzerinden henüz iki saat geçmiş olmasına rağmen daha dün akşam vedalaştığım Zeynep’i arıyor gözlerim. Bencil bir şekilde hep yanımda olsun diye bahaneler üretip duruyorum. Dün akşam da bugünkü fizik tedavi için onu sıkı sıkı tembihlemiş, geç kalmaması için uyarmıştım. Allah’tan tüm bu ısrarlarıma hiç karşı çıkmıyor ve beni yalnız bırakmıyor.

Uyandığımdan beri dır dır başımda konuşan Can’a kayıyor gözüm tekrar. Zeynep yokken kimse beni yalnız bırakmıyor, sürekli yanımda olduklarını hissettiriyor hepsi. Bir süre sonra artık içimde tutmak istemediğim duyguları Canla paylaşmaya karar veriyorum.

“Yani kısacası ben akselle konuştum abi o halledecek” derken;

“Can ben Zeynep’e aşığım” diyiveriyorum alakasız bir şekilde.

“Yani abicim şimdi bundan normal bir şey yok. Yani bir erkek bir kadından hoşlanabilir. Mesela ben, bak Yağmurdan hoşlanıyorum hatta ben seviyorum abi! Evlenme bile teklifi ettim yani, o da beni seviyor ki kabul etti. Ama sen şimdi bana senden hoşlanıyorum desen olmazdı. Hem zaten bende yağmuru seviyorum abi sana bakmazdım yani. Ama zeynep olur bak onda sakınca yok” diye arka arkaya saçmaladığı cümleleri sıralarken bende bir an pişman oluyorum Canla konuşmaya çalıştığıma.

Hayal kırıklığı ile Can’a bakarken o da ne olduğunu anlamaya çalışır bir ifadeyle süzüyor beni ve bir süre sonra başının üzerinde bir ampul yanmış gibi parlıyor gözleri ve “Haaa!” diyerek onaylıyor ağzı da.

“Abi yani sen şimdi Zeynepten?”

 

“Evet, Can evet!”

 

“Hangi ara abi ya, hızına da yetişilmiyor senin ha! Daha dün bir bugün iki”

 

“İşte senin düşündüğün gibi değil o işler Can” diyorum bu dediğimi bir de onun anlamasını umarak.

“Nasıl yani öyle değil mi?” diyerek umudumu söndürüyor.

“Hayır, öyle değil. Can ben üç ay boyunca Zeynep’i her gün yanımda hissettim hatta rüyamda onunla evlendim bile. Uyandığımda bile onu karım sanacak kadar tutunmuşum bu rüyaya ve ben aslında uyurken aşık olmuşum Zeynep’e” diye açıklıyorum.

“Vay bee! Kerem Sayer gerçekten aşık oldu demek ha?”

 

“Aynen öyle! Ama görüyorsun ki bu sefer elimden hiçbir şey gelmiyor.”

 

“Ben hiç öyle sanmıyorum abicim” diyor Can bu sefer dikkatimi çekerek kendinden baya emin konuşuyor.

“Açık konuş Can!”

 

“Yani ben diyorum ki Zeynep de sana karşı boş değil. Abi farkında değil misin kız her gün buraya gelip seninle ilgileniyor akşama kadar, of bile demeden.”

 

“Orası öyle de ben sürekli bahane buluyorum gel diye. Bugün de fizik tedavi için gelecek. Ben iyileştiğimde arkasına bakmadan kaçacak herhalde.”

 

“Kerem sen uyurken acaba biraz salaklaştın mı?”

 

“Caaan!”

 

“Ya hadi diyelim ki senin dediğin gibi Zeynep mecburiyetten buraya gelip gidiyor. Peki ya sen uyurken ki üç ay? Ya var ya nereye gitsek, ne yapsak her yerde Kerem diyordu başka bir şey demiyordu. Hepimizden çok seni o düşünüp o üzülüyordu inan bana”

 

Can’ın bu söyledikleriyle içimdeki umut daha da büyürken yüzümdeki sırıtmanın da genişlemesine engel olamıyorum. Gerçekten beni bu kadar fazla önemsediğinin farkına varmak bambaşka bir şey! Kapının açılıp içeriye kendisinden önce giren o kokusuyla bile dünyanın en mutlu adamı yapabiliyor beni Zeynep…

** Zeynep **

 

“Selam!” diyerek giriyorum içeriye sabahki neşemle ve karşımda da en az benim kadar mutlu görünen bir adet Sayer duruyor.

“Hoş geldin!” diyor yüzündeki harika gülümsemesiyle birlikte.

“Hoş da buldum! Keyifler yerinde sanki?” diyorum çantamı bir köşeye bırakıp Kerem’in yanında yerimi alırken.

Bu artık alışkanlık oluyor bizde. Her geldiğimde hemen Kerem’in yatağının yanında yerimi alıp ellerini tutuyorum. O da hiç yadırgamıyor sanki çok normal bir şeymiş gibi sıkı sıkı tuttuğu elimi mecbur kalmadıkça bırakmıyor.

“Baya yerinde!” diyor hala sırıtmaya devam ederek ve bende bunun nedenini merak etmekle yetinip sormuyorum.

“Eee Can sen nasılsın bakalım?” diyorum bu sefer ona dönüp. O ise şaşkın bir halde bir bana bir Kerem’e bakıp;

“B-ben? Ben iyiyim canım. Sizi sormalı, yani s-seni, sen nasılsın?” diyor tuhaf bir halde.

Can’ın bu tavırlarına o kadar alıştık ki artık pek yadırgamasam da bu işin içinde başka bir şey varmış gibi geliyor.

“Bende iyiyim Can” diyorum Kerem’e dönüp ‘ne oldu’ dercesine bakarken o da bana ‘yok bir şey’ der gibi kafasını sallıyor. Tabi gördüğünüz gibi beden dili konuşmalarımızda Can sayesinde gelişmiş bulunmakta!

“Eee fizik tedavi ne zaman başlayacak?” diye soruyorum bu sefer Kerem’e dönüp.

“Bilmiyorum ki doktoru bekliyoruz” diyor omuz silkerken.

Can’ın telefonunun çalmasıyla birlikte ona dönünce yüzündeki sırıtmadan arayanın Yağmur olduğu epey belli olurken o da bize dönüp konuşmaya başlıyor.

“Abicim Zeynep de geldiğine göre gideyim ben artık, bir şey lazım olursa ararsınız gelirim” diyor kapıya doğru yönelirken.

“Bay baay!” diyor Kerem de arkasından el sallayarak ve gülümsememle ona dönünce yine o muhteşem gözlerinde takılıyorum. Ne güzel de parlıyor!

Bugün çok güzelsin yine” diyor ben bakışlarındaki yeşillikte kaybolmak üzereyken.

“T-teşekkür ederim” diyorum karşısında domatese dönerken. Onunsa sırıtışı genişliyor.

Öyle derin derin bana bakmaya devam ederken tam eriyip buhar olacağımı düşündüğüm anda kapı açılıyor ve doktor giriyor içeriye beni bu durumdan kurtardığını bilmeden.

“Evet, Kerem bey bugün nasıl hissediyorsunuz kendinizi?” diyor doktor her zamanki sıcakkanlı tavrıyla.

“Baya iyiyim!” diyor eliyle elimi sıkarken.

“Buna sevindim. Çünkü bugün sizi biraz yoracağız” diyor ve bir hemşire olduğunu düşündüğün bir kadın tekerlekli sandalyeyle odaya giriyor.

Ah bu hemşire neden sarışın olmak zorunda peki? Bunun böyle biraz daha esmeri yok muydu? Yok yok biraz daha yaşlısı daha iyi olurdu! Kızım sen gidip defilelere katılsana ne diye manken gibi fizikle buralara düştün sen?

Yatağın yanına getirdiği sandalye ile başımda dikilirken benim kalkmamı gerektiren bir bakış atıyor ama yemezler canım!

“Gel canım ben yardım ederim sana” diyorum elimi tutan Kerem’in doğrulmasına yardımcı olurken.

 O ise büyük memnuniyet ve sırıtışla bana bakarken hemşire gözlerini devirerek Kerem’in diğer tarafına geçip destek oluyor. Hay Allah’ım ya illa açıkça söyleyeyim mi yani?!

Kazasız belasız ben kızı yolmadan Kerem yerine yerleştiğinde o şıllak! [;)] benden önce davranıp tekerlekli sandalyenin arkasına geçerek odanın çıkışına doğru ilerletiyor. Eh bana da yanlarından yürümek düşüyor!

Sessizce hastane koridorunda ilerlerken bir odaya giriyoruz. Oda da iki yanı demir olan bir tane yürüme boşluğu dışında anlayamadığım bir kaç tane daha makine var.

“Eveet, bugün birkaç yürüme egzersizi yapacağız” diyor doktor gülümsemesiyle birlikte yanındaki sarışın şıllağı gösteriyor. “Aslı hanım size bu konuda yeterince yardımda bulunacaktır” diyip çıkmasıyla başımdan aşağıya kaynar sular dökülüyor! Hemşire değil fizik tedavi doktoruymuş demek ha!

Ben burada sinir küpüne dönmek üzereyken Kerem’in de pişmiş kelle gibi sırıtması bana hiç de yardımcı olmuyor!

“Merhaba Kerem bey” diyor elini uzatıp kendini tanıtırken. “Doktorunuzun da dediği gibi ben Aslı ve bundan sonra tedavi boyunca size yardımcı olacağım”

Hah bu tedavi ne kadar sürecek acaba?! Yok yook bu böyle olmayacak acaba bu kadın ben yokken de gelip Keremle ilgileniyor mudur? En iyisi ben daha sonra gidip şu gerçek hemşireleri bir kontrol edeyim. Böyle de olmaz ki canım aaa!

“Memnun oldum Aslı hanım” diyor Kerem de elini sıkarak karşılık verirken.

“Aslında bu tür çalışmalarımı hastalarımla yalnız yapmayı tercih ederim ama bu seferlik size bir ayrıcalık tanıyabilirim” diyor bana dönüp.

“Efendim?” diyorum alayla gülüp anlamayan bakışlarla ona bakarken.

“Siz isterseniz şöyle kenara geçip oturun, yorulmayın hiç boşuna burada ayakta diyorum” diye açıklıyor birde yelloz! Benimse daha fazla uzatmaya niyetim yok.

“Valla canım bu hastamız var ya hani, uyurken geçirdiği tüm krizlerde doktorun müdahale yapması gereken sırada beni çıkartamadılar yanından. Bu yüzden sende hiç boşuna uğraşma!” diyorum gayet ciddi ve kesin bir ses tonu ile.

“Neyse biz vakit kaybetmeden başlayalım o zaman” diyerek benimle yarışamayacağını anlayıp Kerem’e geri dönüyor.

Kerem ise büyük bir sırıtma eşliğinde bizi izlemekle meşgul! Eh be Zeyno tutamıyorsun kendini sonra böyle rezil oluyorsun işte çocuğa!

Oturduğu tekerlekli sandalyeden biraz zorlanarak kalkıp yürüme egzersizinin başına geçtiğinde yüzündeki acıdan zorlandığını anlamamla içimin sızlaması bir oluyor.

“Kerem? İyi misin?” diyerek yanına gidiyorum hemen.

“İyiyim merak etme” diyerek gülümsemeye çalışıyor o da.

“En azından şöyle kenarda durabilir misiniz hanımefendi lütfen?” diyor bana dik dik bakarken, şıllak! Benim hala orada dikilmiş çatık kaşlarla ona baktığımı fark ettiğinde “Kerem bey’in hızlı bir şekilde iyileşebilmesi için” diyor.

Eh ne yapalım el mahkum biraz geriliyorum ama her hangi bir duruma karşı atağa geçmek içinde mesafemi koruyorum. İyice kafayı sıyırdım iyi mi? Selin bitti şimdi tüm kadınlardan kıskanmaya başladım bu adamı. Hayır, yani akıl sağlığım için iyi değil bu durum ama ne yapayım, elimde değil ki!

Böyle uzaktan Kerem’in yürümeye yeni başlamış ufak çocuklar gibi tutuna tutuna yürüme çabalarını izlerken gülmemek için kendimi ne kadar zor tutarsam tutayım yüzümdeki gülümsemeye engel olamıyorum. Onun da attığı her adımdan sonra sanki çok büyük bir ilerleme yapmış gibi kafası kaldırıp zafer gülümsemesiyle bana bakması beni daha çok gülümsetiyor.

Bir süre sonra telefonum çalmasıyla çıkan sesle birlikte Aslı yellozu bana dönünce bende hızlı adımlarla odadan dışarıya atıyorum kendimi ama aklımda içeride kalmıyor değil. Şimdi ben çıktım diye hemen yapışmaz inşallah Kerem’e! He zeynep he kadın da zaten bekliyordu senin telefonun çalsın da çocuğa yapışayım diye! Offf! İyice aklımı kaçırdım ben, gelmişken bir psikologa mı uğrasam acaba? Neyse önce bir telefona bakayım da!

“Alo?” diyorum kim olduğuna bakmadan.

“Nerede olduğunu sormayacağım, kesin hastanedesindir sen” diyerek direk lafa giriyor Melis olduğunu anladığım ses.

“Evet, ne oldu Melis? Neden aradın?” diyorum ben de beni Kerem’in yanından çıkarmak zorunda bıraktığı için neredeyse kızgın bir şekilde. Hayır, yani ne zaman zamanlaması iyi oldu ki bu kızın?

“Ya biz düşündük de…”

 

“Siz kim?”

 

“Ya kim olacak işte Aksel, Can, Yağmur ve ben” diyor bıkkın bir halde.

“He muhteşem dörtlü yani! Yine ne çıkacak bakalım bunun altından?”

 

“Aman canım bir kere de söylenme! Biz diyoruz ki akşama Kerem’e sürpriz yapalım hastaneye gelelim”

 

“Eee benimle ne ilgisi var Melis? Gelin işte.”

 

“Ya anlasana kızım yardım et işte. Hem Kerem için biraz değişiklik olur, uyandığından beri orada sıkılmıştır o da. Bu kadar kalabalık olmamıza izin verir mi doktor?”

 

“Yok ya bir şey olmaz, zaten buradakilerle gayet iyi anlaşıyoruz, sorun çıkaracaklarını sanmam”

 

“Tamam o zaman, bu arada Kerem’e söyleme sürpriz yapacağız. Ayrıca sakın sen de bir yerlere kaybolma bak orada ol kesinlikle!” diyor hevesli hevesli.

Onun bu haline gülerek “Tamam” diyorum ve hızlıca veda edip tekrar içeriye girmek için acele ediyorum.

Kapıyı açtığımda şıllak kadın Kerem’in bir koluna girmiş onu tekrar tekerlekli sandalyesine oturturken hızlıca yanlarına gidip Kerem’e dönerek konuşmaya başladığımda onu bariz bir şekilde yok sayıyorum!

“Nasılsın canım? Çok yoruldun mu?”

 

“Daha iyiyim! Şu hastaneden bir çıksam daha iyi olacağım ama çok sıkıldım artık!” diyor bıkkın bir yüz ifadesiyle.

Ay kıyamam yaa.. Hadi yine kedi olalı bir fare tuttun Melis, akşama birazcık olsun keyfi yerine gelir Kerem’inde.

“Çok fazla bir şey kalmadı artık birkaç güne çıkarsın” diyorum ona moral amaçlı gülümseyip göz kırparken.

“Size teşekkürler, biz odamıza kendimiz gidebiliriz artık” diyerek Kerem’i sandalyeyle çıkışa doğru sürdüğüm gibi o şıllağa da söz hakkı vermeden ilerlemeye başlıyorum. Oh olsun. Daha da bizim yanımızda ne diye dikiliyorsa yani. İşin bitti git işte!

Koridorda az önceki tavrımdan sonra çekinerek ilerlerken Kerem’in sorusuyla o an yerin dibine girmek istiyorum.

“Zeynep, sen Aslı hanımı pek sevmedin galiba?”

Her ne kadar yüzünü bana çevirmemiş de olsa güldüğü ses tonundan belli oluyor. Hadi bakalım Zeyno ne cevap vereceksin?

“Aaa öyle mi?”  zaman kazanma çabaları vol1

“Hı hı, birazcık gıcık olmuş olabilir misin ona karşı?”

 

“Hah! Ben? Yok canım! Hem ben ne diye gıcık olacakmışım ona, o kimmiş ki? O bana gıcık olsun!”

“Ahahha Zeynep ya!”

 

“Ne gülüyorsun be?!” diyorum yüzünü görmek için tekerlekli sandalyeyi bırakıp önüne geçerek.

“G-gülmüyorum! Ben şey, şey oldu da” diye toparlamaya çalışıyor, tabii benden bu tepkiyi beklemiyordu herhalde şaşırdı!

Eee kerem bey hayalinizdeki Zeynep yok karşınızda! Bakalım bana ne kadar katlanabileceksin?

“İyi!” diyerek onu orada bırakıp yürümeye devam ederken onun arkamdan adımı haykırışlarına sessizce gülerken hiç istifimi bozmadan ilerliyorum.

“Zeynep? Zeynep dursana! Ya beni niye bıraktın şimdi burada!” derken bir yandan arkamdan sürmeye çalıştığı tekerleklerle birlikte söylenmeye devam ediyor. “Hay Allah’ım ya ne dedim ki şimdi ben!”

 

Oh olsun sana! İşte böyle de üste çıkarım! Bakalım bir daha bu konuyu açabilecek misiniz Kerem bey? Ahahah çok kötüyüm! Neyse yine iyi yırttım!

Kerem’in de arkamdan yetişmesiyle odaya girerken bana fırlattığı ters bakışlar, içeride gördüğümüz kişiyle şaşkınlığa dönüşürken tekrar birbirimize bakıyoruz.

“Merhaba…”

Continue Reading

You'll Also Like

34.4K 1.7K 26
Her şey salak kardeşimin yalanıyla başladı.. Siz: Delikanlıysan konum atarsın...
111K 13.7K 59
Seungmin ve Chan eski sevgililerdir. Chan'ın yeni sevgilisi Seungmin'e "saçma" mesajlar atınca Seungmin Chan'a yazar.
74.8K 8.1K 11
jjk: affedersin, tavşanımı hamile bırakan senin tavşanın mı? semetae / texting+18 (ağırlıklı) / text ~ #1-taekook {020524} #1-vkook {120424} {030524}...
53.7K 7.6K 12
taehyung'un en yakın arkadaşına karşı duyguları vardı.