EVCİLİK OYUNU

By pelinnurr

3.6M 66.3K 8.7K

Aslında ilk görüşte aşk, Bir türlü itiraf edilemeyen. Biri babası için, biri annesi için. Zorla, Ama aslında... More

Tanıtım
İlk Görüş.. (1. bölüm)
Gerçek evlilik olmayacak.. ( 2. bölüm )
Duygular karışıyor.. (3. bölüm )
Alışveriş.. ( 4. Bölüm )
Bekarlığa veda.. ( 5. bölüm )
Sen ve ben.. Biz ( 6.bölüm )
Ortalık karışıyor.. (7. bölüm)
Eski dostlar... (8.bölüm)
Tesadüf... (9. bölüm)
Eğlence zamanı.. (10. bölüm)
Kıskançlık, Kırgınlık, Umutsuzluk.. (11. bölüm)
Hazırlıklar... (12. bölüm)
Anlaşma... (13. bölüm)
Aşık mı oluyorum?! (14. bölüm)
Soru-Cevap (15. bölüm)
Bana Bir Koca Lazım.. (16. bölüm)
Geveze Nikah Memuru! (17. bölüm)
Evlilikte ilk gün.. (18. bölüm)
Davetsiz misafir (19. bölüm)
Ev ev değil yol geçen hanı! (20. bölüm)
Keçiler kovalasın seni emi! (21. bölüm)
Şans öpücüğü.. (22. bölüm)
Çok mu şey istiyorum? (23. bölüm)
Düşünceli kas yığınım.. (24. bölüm)
Dünyanın sekizinci harikası.. (25. bölüm)
Ben normal değilim (26. bölüm)
Ama ben yüzme bilmiyorum ki.. (27. bölüm)
Gözün çıksın Merve! (28. bölüm)
Senden nefret ediyorum.. (29. bölüm)
Başımın tatlı belası.. (30. bölüm)
Tehlike çanları çalıyor! (31. bölüm)
Huzurun kollarında.. (32. bölüm)
Fesat kas hayvanı! (33. bölüm)
Ah bir yalnız bırakmadınız! (34. bölüm)
Çünkü kerem hatırlamıyor! (35. bölüm)
Benim korumacı kocam:) (36. bölüm)
Öpsen de yeterdi... (37. bölüm)
Peki şimdi ne yapacağım? (38. bölüm)
Seni çok özledim.. (39. bölüm)
Öküz desem? (40. bölüm)
Daha da fazlası.. (41. bölüm)
Sizin Genlerinizde Var Bu! (42.bölüm)
Kimse Beni Senin Kadar Mutlu Etmiyor.. (43. bölüm)
Aşk paylaşılmaz.. (44. bölüm)
Aşkımız üstesinden gelebilecek mi? (45. bölüm)
Yanımda Kal... (46. bölüm)
Ona bir şey olmasın yoksa yaşayamam ben.. (47. bölüm)
Ya sen olsaydın? (48. bölüm)
İki özgür aşığız biz.. (49. bölüm)
İlahi Can! (50. bölüm)
Her Şey Bir Anlık... (51. bölüm)
Yeşilin En Güzel Tonu.. (52. bölüm)
Saçmalığın olayım saçmala beni kerem (53. bölüm)
Körle Yatan Şaşı Kalkar.. (54. bölüm)
Bana Söz Vermeni İstiyorum.. (55. bölüm)
Sonunda Herkes Mutlu! (56. bölüm)
Başımız sağolsun..
Seni Seviyorum Zeynep (58. bölüm-Sezon Finali ;) )
Sürpriz! :D
Fragmanımsı :)
Çünkü Sevdim.. (59. bölüm)
İmkansız gibi duruyor.. (60. bölüm)
Çünkü ben aşık oldum.. (61. bölüm)
Bugün Çok Güzelsin Yine.. (62. bölüm)
Sürpriiiz! (63. bölüm)
Senin Kadar Değil... (64.bölüm)
Meğer Aşk Varmış ve Buradaymış... (65. bölüm)
Çoook ileriden bir kesit :) Babalar gününe özel..
Biri Teyzeyi Sustursun Allah Aşkına! (66. bölüm)
Sensiz olmaz (67. bölüm)
Bende Seni... (68. bölüm)
Hiçbir Hayal Senin Kadar Güzel Değil... (69. bölüm)
Çoook ileriden bir kesit 2 :) Demir'in sünneti
Çocuğumuz da Var Mıydı? (70. bölüm)
Acilen yalnız kalmamız gereken bir konu var! (71. bölüm)
Kerem Sayer ve Sürprizleri... (72. bölüm)
Unutmamışsın! (73. bölüm)
Yani şimdi bu kıskanç olmayan halin mi senin? (74. bölüm)
Benim sevgilim kıskanç değil, değil mi? (75. bölüm)
Hamile mi?! (76. bölüm)
Evlenmemiz gereken bir konu var. (77. bölüm)
Aşık olduğum adam! (78. bölüm)
İşte huzur bu! (79. bölüm)
Bence artık evlenelim. (80. bölüm)
3. Dünya Savaşı... (81. bölüm)
Çok Arkadaşlı Sevgili (82. bölüm)
Eğer ben de Zeynep Yılmaz'sam! (83. bölüm)
Bir bakınız^^
Sen şiir olduktan sonra.. (84. Bölüm)
Zeynep etkisi... (85. bölüm)
Hızlıca söyle ve kurtul! (86. bölüm)
Happy new years!! :)
Dua edelim de Kerem bunu fark etmesin! (87. bölüm)
Final (88. bölüm)

Hepimiz Burada Seni Bekliyoruz... (57. bölüm)

32.5K 650 270
By pelinnurr

Merhabalar.. Yeni bölümü bugün paylaşmaya karar verdim artık. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur. Diğer bölümün final olduğu kesinleşti bu arada. Çok şaşıracağınız bir son sizi bekliyor haberiniz olsun.. Yorumlarınızı merakla bekliyor olacağım..

Bu bölümü gb_hanker 'e ithaf ediyorum. Keyifli okumalar..

******

-Zeynep-

Yağmur ve Can’ın gelmesiyle birlikte ortamdaki neşe daha da artıyor haliyle. Hayır yani var bunlarda bir şey ama anlayamıyorum ki ben! Hele ki Can’ı görmelisiniz, nasıl da kıvranıp duruyor yağmur’un yanında!

“Eee bakıyorum da her şey tatlıya bağlanmış” diyor yağmur sırıtarak.

“Neden geciktiğinize şaşmamalı” diyorum imalı bakışlarımı üzerine salarken.

Oh valla şuna bak sen en yakın arkadaşının arkasından işler çevir sonra hop her şey düzelsin gel. Çok zekice valla!

“Yok canım gecikmemizin sebebi çok başka”  diyor sözlerimden gram alınmayarak. “Değil mi Can?” diyerek yanında kukuma kuşu gibi her söylediğine kafa sallayıp hı hı diyen Can’a dönerek. Yok yok kesin bir şey var bunlarda! Ben anlarım.

“Eee yağmurcum nasılsın? Bizi arkadaşınla tanıştıracak mısın?” diyerek lafa jale teyzem giriyor bu sefer.

“Zaten bizde onun için gelmiştik, değil mi Can?” diye yine Can’a döndüğünde alışık olduğumuz tepki geliyor arkadaşımızdan.

“Hı hı”

 

Onun bu haline gülmemek için kendimi zor tutarken Kerem’e eğiliyorum. “Ne oluyor bunlara?”

 

“Hiçbir fikrim yok” diyor omuz silkerken ve konuşmaya başlayan Osman amcama dönüyoruz.

“Eee kızım yoksa hayırlı bir iş mi var?” diye sormasıyla Can’ı bir öksürük tutuyor ki sormayın! Yani Osman amca sorulacak en son soruyu sordun şuanda! Yazık çocuk zor nefes alıyor zaten!

“Hiii Can!” diye sırtına vurmaya başlıyor yağmur da. “Su! Su getirin!”

 

Hızlıca mutfaktan bir bardak su kapıp içeriye döndüğümde Can hala öksürük krizinden çıkmamış kıpkırmızı suratıyla elimden alıyor suyu.

“Ayy ne oldu ki şimdi? Boğazına bir şey mi takıldı!” derken ellerini birbirine çarpıyor jale teyzem. Osman amcam takıldı boğazına başka ne olacak!

Yağmur’un “İyi misin?” sorusuna karşılık Candan yine aynı tepkinin gelmesi de gecikmiyor.

“Hı hı”

 

“Yağmurcum senin bu arkadaşının dili yok mu? Niye konuşamıyor?”

 

Osman amcamın bu sorusu üzerine herkesten koca bir kahkaha koparken gülmeyen tarafsa Yağmur ve Can oluyor tabii ki! Şu amcam da olmasa vallaha gülemeyeceğiz!

“Yok amcacım yani şeyim var tabii olmaz mı hiç insanın şeyi değil mi yağmur? Bakın göstereyim isterseniz yani var” diye Can’ın konuşmaya başlamasıyla daha çok krize giriyoruz. Ay bu çocuk öldürecek bir gün beni gülmekten!

“Konuşmasan daha iyiydi Can” diyor kerem de herkes sakinleşmeye çalışırken. Uzun zamandır böyle gülmemişizdir herhalde.

“Bir dakika ya ben seni bir yerden tanıyorum sanki” diyor jale teyzem bir yandan da hatırlamaya çalışırken. “Evet evet düğünde görmüştüm!” diyor sonunda.

“Şeyy, Can benim arkadaşım” diye açıklıyor kerem hemen.

“Hı hı, şey yani evet Keremle arkadaşız biz. Baya arkadaşız yani çok severiz birbirimizi ama şey yani normal olarak. Yoksa tabii kızlardan hoşlanırım ama keremin de yeri ayrıdır şimdi bende. Arada huysuzluk falan yapar ama ne bileyim yani böyle---”

 

“Can!”

 

Can’ın bu anlamsız konuşma çabaları yağmur ve keremden aynı anda gelen sert tepkiyle sonlanırken ben yine gülmemek için zor tutuyorum kendimi.

“Sen baya komik bir çocuksun” diyor annem de sonunda birkaç kelimeyi bir araya getirerek.

Bugünkü suskunluğunun sebebini aramızın henüz yeni düzelmesine veriyorum. Oysaki benim keyfim yerine çoktan geldi! Can sağolsun!

“Yaa öyleyim değil mi, gördün mü yağmur?” diyor bizim komik çocuk.

Yağmur da garibim yüzünde sahteden bir gülümsemeyle “Çok komiktir(!)” diyor.

“Eee Can hangi rüzgar attı seni buraya?” diye kerem soruyor bir dakikalık sessizlikten sonra.

“Valla abicim bu aralar kuzeyden gelen rüzgarlar hakimmiş İstanbul’da herhalde o atmıştır” diye cevap vermesiyle hepimiz yüzümüzden okunan ıyy içsesleriyle Can’a baktığımızda;

“Şaka! Şaka canım! Şaka yaptım” diyerek toparlamaya çalışıyor durumu ama nafile.

“Gerçekten baya komikmişsin Can(!)” diyor kerem de sırıtarak. Ay yazık Can’a ya herkes ona yüklenince nasılda saçmalıyor. Neyse biraz da yağmur hanımı sıkıştıralım bakalım!

“Eee yağmurcum gecikmemizin sebebi başka demiştin?” diyerek yine o delici bakışlarımı çeviriyorum yağmura.

“Aıığğ şey, şey oldu..” diyerek Can’a dönüyor. Ay bunlar dillerini yutmak için de sıraya falan mı giriyor acaba?

“Trafik!” diye bağırıyor Can yeni bir şey icat etmiş gibi sevinerek sırıtırken. “Yaa, trafik vardı” diyor derin bir nefes alıp arkasına yaslandıktan sonra.

“Bu saatte?” diyerek kolundaki saati gösteriyor kerem de. Ehehe çift olarak hiç de fena değiliz köşeye sıkıştırmak konusunda!

“Yaa aslında şey oldu” diye lafa yağmur giriyor tekrar. Eh artık söyleyin de siz de kurtulun biz de!

“Şey…” diye gevelerken yağmur, araya jale teyzem giriyor.

“Anladım beeeen!” diyor bir parmağını havaya kaldırmış sallarken sizi gidi sizi bakışlarını YağCan çiftimize gönderiyor.

“Ne? Ne anladın jale teyze?” diye soruyor yağmur telaşla.

 Ay ne bu telaş yoksa hamile mi bu kız! Yok artık canım yağmur yapmaz öyle şey. Yapmaz değil mi? Yapamaz zaten sırada ben varım yani evli olan benim! Ben dururken ona ne oluyormuş canım? Ayy zeynep iyice delirdin kızım ne çocuğu!!!

“Siz şeysiniz bu çocukla değil mi?”

 

Ney miyiz?” diye soran Can bu sefer.

Ay vallaha kendimi komedi showda gibi hissediyorum. Ama bütün bunlar show değil, o yüzden bu kadar komik ya zaten!

“Sevgilisiniz!” diye cırlıyor jale teyzem büyük bir heyecanla. Ohooo jale teyze sende yaa bir şeyden haberin yok! Ya hani saf falan da değilsin ki sen?

“Eh yeni mi anladın jale?” diyen Osman amcam düşüncelerimi ortaya seriyor resmen. Yani amcam bile anlamış utan jale teyze utan!

“Eee o zaman ne diye kıvranıyor bu çocuklar?” diye yakınıyor teyzem tüm heyecanı kaybolurken.

“Evleniyoruz!” diyor yağmur bir çırpıda.

Herkes sus pus olurken şaşkınlıktan dilini yutan taraf biz oluyoruz bu sefer. Ne yani evleniyor mu şimdi bunlar? Hii düşündüğüm gibi hamile mi yoksa yağmur. Evlenmek zorunda kaldılar kesin! Ay kıyamam ya gencecik yaşında çoluk çocuk sahibi olacak benim arkadaşım! Hem daha benim bile yok. Acaba çalışmalara mı başlasak ya yalnız büyümesin çocuk. Of Zeyno! Toparla kızım kafanı. Resmen Can gibi saçmalama moduna geçtim yani!

Oda da ki tek ses Can’ın öksürük sesleri… Önündeki sudan tekrar bir yudum alıp sakinleşmeye çalıştığı sırada herkes ne yapması gerektiğini bilmeyerek birbirine bakıyor. Yağmursa merakla hepimize tek tek bakıp vereceğimiz tepkiyi bekliyor. Bense daha fazla dayanamayarak sessizliği bozuyorum ve yerimde kalkıp yağmura sarılarak;

“Hayırlı olsun canım benim!” diyorum sevinçle.

O da hemen bana sıkıca sarılıyor teşekkür edercesine. Benim arkamdan da kerem kalkıp Can’ı tebrik ederken diğerlerinin de yüzü gülüp tebrik etmeye başlıyorlar.

“Yine düğün var desenize” diyor Osman amcam gülerek.

“Ya öyle, ama daha var yani hemen yarın evlenecek halimiz yok ya” diyor yağmur hızlıca.

“Yok canım zaten istesek de evlenemeyiz ki yarın, yani çok istesek evleniriz yıldırım nikahı falan ama istemiyoruz biz değil mi yağmur” diye yine motora bağlayan Can nefes almak için susuyor!

“Evet hayatım öyle” diyerek geçiştiriyor yağmurda. Ay ne tatlı bir çift oldu bunlar da!

***

Uzun günün sonunda yorgunluktan bitkin bir halde eve geldiğimizde direk kendimizi yatağa atıyoruz keremle. Birbirimize yüzlerimiz dönük bir şekilde yatarken konuşmaya başlayan taraf ben oluyorum.

“Çok ani oldu bu evlilik değil mi?” diye soruyorum onunda düşüncelerini merak ederken.

“Valla şaşırmadım desem yalan olur. Candan hiç beklenmeyen bir şeydi bu”

 

“Sanki evlilik senden beklenen bir şeydi” diyerek gülmeye başlıyorum.

“Biz başkayız onu karıştırma” diyor hemen kendini savunarak.

Bir kolumun üzerinde doğrulurken tekrar konuşmaya başlıyorum. “Candan beklenmeyecek kadar romantik bir evlenme teklifi olmuş ama” diyorum yağmurun anlattıkları aklıma gelirken.

Gerçekten bir ara trafikte kaldık demesiyle Can çok da kıvırmaya çalışmamış. Yolun ortasında giderlerken bütün trafiği hiçe sayarak durmuşlar ve herkesin önünde diz çökerek etmiş evlenme teklifini. Yağmurun anlatırken ki heyecanı ve mutluluğu yüzünden okunuyordu. Kıskanmadım desem yalan.. Ben yaşamadım çünkü o duyguyu…

“Yani, daha iyisi olabilirdi” diyor kerem de küçümseyerek.

“Öyle mi?” diyorum hemen az sonra soracağım sorunun heyecanıyla. “Peki, sen nasıl bir evlenme teklifi ederdin?”

 

“Hmm bir kere öyle herkesin içinde yapmazdım çünkü bize özel bir şey bu, ama nasıl yapacağımı düşünmem gerek açıkçası” diye cevaplıyor.

“Neyse pek de düşünmene gerek kalmadı” diyorum açık olan ışığı kapatıp yastığıma iyice gömülürken. “Çok geç oldu uyuyalım artık”

 

“Bir şeyi unutmadın mı güzelim?” diyor yatakta bana doğru yaklaşırken.

Kıkırdayarak onun yaklaşmasıyla harekete geçen kollarım hemen sarmalıyor onu. O da yerini alarak hemen dudaklarıma kısa ama etkili bir öpücük bırakıp geri çekilerek gözlerimin içine bakıyor.

“Benim çocuklarımın annesi olur musun zeynep?” diye soruyor hiç beklemediğim bir anda.

“Ne?” diyorum şaşkınlıkla karışık gülerken.

“Diyorum ki, sen çocuklarımın annesi olur musun? Evlenme teklifinden daha güzel oldu sanki ha?” diyor yüzüne harika gülümsemelerinden biri yerleşirken.

Onu kendime çekip dudaklarıyla dudaklarımı buluştururken cevabımı veriyorum aslında ama tatmin olmamış olacak ki geri çekildiğinde; “Evet mi?” diye soruyor.

“Kesinlikle..” diyorum tekrar dudaklarına kayarken gözüm ve bir anda ikimizin de yorgunluğu geçiveriyor. Bundan sonrasında da bedenlerimiz dile getiriyor bir kez daha birbirimize nasıl aşık olduğumuzu…

***

Sabah gözlerimi araladığımda yine en sevdiğim şekilde uyandığımı fark etmek güne zinde başlamama neden oluyor. Keremin kolları arasında kıpırdanmaya başlayınca;

“Günaydın güzelim” diyor kerem.

“Günaydın” derken doğruluyorum ve esneyerek geriniyorum. “Sen ne zaman uyandın?”

 

“Oldu biraz”

 

“Hıı beni mi izliyordun yoksa?” diyorum sırıtmaya başlarken.

“Dinliyordum desem daha doğru olur” diyor hemen. Hii yine mi konuştum rüyamda!

“O ne demek ya?!” diyorum salağa yatarak.

“Valla güzelim bir şeyler mırıldanıp durdun ama anlayamadım tam olarak” Heh iyi bari anlamamış. Gerçi ne rüya gördüğümü bile hatırlamıyorum ki.

“Ay canım burada kalıp seninle bu konuyu tartışmak isterdim ama maalesef yetişmem gereken bir sunumum var..” diyorum yataktan çıkarken.

“Bari bir öpücük verseydin de öyle gitseydin” diyor ufak bir çocuk gibi yüzünü buruştururken. Allah’ım ne kadar da tatlı görünüyorsun sen öyle!

Hızlıca eğilip dudağına bir öpücük bıraktıktan sonra ‘bu kadarcık mı?’ bakışını atıyor.

“Şimdilik bununla idare et canım” diyorum göz kırpıp banyoya girerken.

***

-Kerem-

 

Zeynep sunum için şirkete doğru evden çıktıktan sonra bende hazırlanıp atlıyorum arabaya. Son zamanlarda epey boşladığım işlerimin başına dönmem gerek. Arabaya binip radyoya uzanıyor elim Zeynepten gelen alışkanlıkla. Şarkılar birbiri ardına sıralanırken bendeki zaman kavramı değişiveriyor sanki. Bir anlığına başka bir dünyadaymışım gibi hissediyorum. Bir rüyadayım sanki. Sonra Zeynep’in sesi geliyor kulağıma.

“Hepimiz çok özledik seni, ben bile…”  

 

Onun sesini duymamla kalbim tekliyor ve ben şaşkınlıkla önüme çıkan arabayı görmeyince direksiyonu sağa kırmak zorunda kalıyorum. Allahtan hiçbir şey olmuyor ve yoluma devam edebiliyorum ama ben hala kulağıma doluşan o sesin etkisindeyim. Bu da nereden çıktı şimdi? Uykusuzluktan olsa gerek.. Ya da Zeynep’i çok özlediğim içindir.

Sonunda şirkete yaklaştığımda derin bir nefes alıp arabayı park ettikten sonra iniyorum. Odama çıkıp masanın üzerinde biriken dosyalara baktığımda içimdeki oflama hissini bastırıp işlerin başına geçiyorum…

-Zeynep-

 

Toplantı salonundan çıkıp derin bir oh çektiğimde harika geçen sunumla birlikte içimde rahatlıyor. Özgeyle gülüşüp odaya geldiğimizde kendimize ödül olarak kahve söylüyoruz.

Ya özge gerçekten ne kadar teşekkür etsem sana az canım ya” diyorum masalarımıza geçip oturduğumuzda.

“Saçmalama canım ya ne olacak ne güzel hallettik işte” diyor o da bana göz kırparken ve kapı açılarak kahvelerimiz geliyor.

İkimizde tekrar önümüzdeki bilgisayara dönerken kahvelerimizi yudumluyoruz. Şuan o kadar rahatlamış durumdayım ki bir işin daha hallolması beni çok mutlu ediyor.

Bir süre sonra çalan telefonla birlikte bakışlarımı bilgisayardan çekerek cevaplıyorum telefonu.

“Alo?”

 

“Zeynep!” diyor melis karşıdan cırlarken. Bu hiç iyi bir ses tonu değil!

“Sana da merhaba canım nasılsın?” diyorum imalı bir şekilde

“Ya geç şimdi onları yağmur evleniyormuş ha?! Hem de ben bunu akselden duyuyorum! İnanamıyorum size yaa!” diye yakınmaya başlıyor. Yandın sen yağmurcum nasıl melis faktörünü atlarsın ki?

“Ya canım bizimde dün haberimiz oldu zaten çok ani gelişti her şey” diyorum durumu toparlamaya çalışarak.

“Bunu akşam görüşeceğiz sizinle!” diyerek tehditler savurmasıyla kapatıyor telefonu yüzüme ve eminim ki yağmuru aramak için tuşluyor! Ah melis ah…

İşleri bitirip mesai saati de dolunca eve doğru yol alıyorum bende. Evime gelir gelmez derin bir oh çekip kendimi koltuğa bırakırken elim de televizyon kumandasına gidiyor. Televizyonu açıp kanallarda dolaşıyorum ve sonunda sıkılarak rastgele bir kanalda bırakıp izlemeye başlıyorum. Eğlenceli bir şeye benziyor böyle çocuklar penguenler falan. Dur bakayım adı neymiş ‘babamın penguenleri’. Böyle film mi olur be? Evde penguen beslenildiği nerede görülmüş? Anca böyle filmlerde yaparsınız işte. Ay ben yine saçmalama moduna geçtim yaa kerem gelse de kurtarsa beni şu durumdan.

-Kerem-

 

Karmakarışık geçen günün sonunda koşar adımlarla eve geliyorum resmen. Birkaç gündür beni takip eden özellikle bugün sabahtan beri olan bu tuhaflık bir türlü peşimi bırakmıyor. Sürekli gaipten sesler duyuyormuşum gibi geliyor ama bunu birkaç günün yorgunluğuna veriyorum.

Eve girmemle televizyonun karşısında oflayıp duran Zeynep’i görmem bir oluyor. Hemen onun yanına gidip alnına uzun bir öpücük bıraktıktan sonra sıkıca sarılıyorum. Ellerimin arasından kaybolup gidecekmiş hissine kapılıyorum.

“Birileri beni fazla özlemiş galiba” diyor hemen halinden memnun bir şekilde.

“Birileri de hiç özlememiş galiba?” diyorum imayla.

“Özlemez olur muyum hiç! Çok özledim” derken kollarını boynuma dolayıp sımsıkı sarılıyor.

“Sunumun nasıldı?” diye soruyorum aklıma gelmesiyle.

“Harika! Özge sağolsun ya o olmasa yapamazdık”

“Sevindim, eee sen ne yapıyorsun?”

 

“Ne yapayım ya sıkıntıdan patladım televizyon izliyorum, ay inanır mısın evde penguen besliyorlar” diyor gözlerini kocaman açıp.

“Ne?” diyorum gülmeme engel olamadan.

“Aman boşver çok saçma bir şey zaten kimin aklına geldiyse bu penguen beslemek falan!”

 

Omzuma başını yaslayıp ayaklarını da toplayarak iyice yerleşiyor koltuğa. Bende huzuru buluyorum her zamanki gibi. Şu içimdeki his de bir kaybolsa.

“Kerem, çok az zamanımız kaldı artık…” diyor yine yankı halinde bir ses. Ama Zeynep’in sesi bu kesinlikle.

“Efendim canım?” diyorum engelleyemediğim tepkiyle.

“Kerem?”

 

“Bir şey söyledin?”

 

“Hayır, ben bir şey demedim şu saçma penguenleri izliyordum” diyor eliyle televizyonu göstererek. Allah’ım kafayı mı sıyırıyorum artık?!

Artık uyanman gerek kerem…”

Al işte yine aynı ses! Zeynep’imin sesi.

“Zeynep bak şaka falan yapıyorsan hiç komik değil!” diyorum yerimde doğrulurken.

“Ne?” diyor zeynep alnı kırışmış şaşkın halde bana bakarak. Hiç şaka yapıyor gibi bir hali yok.

“Hepimiz burada seni bekliyoruz..”  diyor yine Zeynep olduğuna emin olduğum ses ve kafamın içi uğuldamaya başlıyor.

Hızlıca ayağa kalkıp ne oluyor diye bir sağa bir sola dolaşmaya başlamamla birlikte gözlerim kararıyor ve kendimi ince bir çizgide gibi hissediyorum. Kulağıma garip garip sesler gelmeye başlıyor. Birinin kalp atışları… Bir hızlanıp bir yavaşlıyor o kadar dengesiz ki. Gözlerimi kapatıp açmamla etrafımda bir sürü insan görüyorum sonra yine birden Zeynep’in bana tuhaf bakışlarını.

“Kerem iyi misin ne oluyor?” diye soruyor ama sanki dilim tutulmuş cevap veremiyorum ona..

Hareket de edemiyorum sanki olduğum yere çakılmış gibiyim. Bir süre sonra karşımda duran Zeynep’i de göremez oluyorum sadece sesler var..

“Odayı boşaltmalısınız” diyor tanımadığım bir erkek sesi. Bu arada atan kalp atışları epey bir azalıyor çok az duymaya başlıyorum…

“Asla çıkmam ben!” diyor Zeynep’in sesi yine yankı halinde. “Baksanıza ilk defa elimi bu kadar sıkı tutuyor!” sesinden ağlamaklı olduğunu anlıyorum. Ağlama, üzülme demeye çalışıyorum ama olmuyor ki. Neye üzülüyor onu bile anlamıyorum.

“Peki, kız haricinde herkes çıksın odadan!” diyor tekrar aynı adam.

Daha sonra bir baskı hissediyorum vücudumda. Gözlerimi açıp karşımda oturan Zeynep’e bakıyorum ama sadece gülümsüyor bana. Allah’ım nasıl bir kabus bu? Yoksa rüyadan kabusa mı uyanıyorum? Neden dağınık olan her şey sanki normale dönüyor hem de en tuhaf bir biçimde.

“Seni seviyorum” diyor karşımda oturan Zeynep veda eder gibi. Neden böyle olduğunu bilmiyorum ama iki zeynep varmış gibi geliyor. Biri elimi sımsıkı tutan..

“Bende seni seviyorum güzelim” diyorum gülümseyerek gözlerimi kapatırken. Sanki kendimi huzurlu bir uykunun kollarına bırakıyormuşum gibi geliyor.

“Kerem! Kerem ne olur bırakma bizi!” diyor elimi tutan zeynep. Ne demek istiyor anlamıyorum? Ben buradayım işte. Ama lanet olsun ki konuşamıyorum da! Elimle cevap vermeye çalışıyorum. Birkaç denemeden sonra parmaklarını sıktığımda bağırıyor hemen zeynep.

“Ce-cevap veriyor!” diyor yanındakine.

“Sanırım artık uyanıyor” diyor yanındaki tanımadığım ses de.

İçimdeki kıskançlık dürtüleri beni yoklarken gözlerimi açmak için zorluyorum kendimi. Uzun uğraşlar sonucu birazcık aralayabildiğimde odadaki ışık gözlerimi yaksa da kapatmamak için inat ediyorum. Elimi daha sıkı tutan Zeynep’in de payı büyük bunda.

“Kerem!” diyor zeynep gözleri dolu dolu neredeyse ağlayacak! Bense ne olduğunu anlayamıyorum… Neden buradayız? Ben neden bu yatakta yatıyorum? Sanki çok uzun zamandır burada yatıyor hissinin nedeninin sırtımdaki ağrılardan kaynaklandığını düşünüyorum. Boynumu hareket ettirmeye çalıştığımda ise büyük bir sancının girmesiyle yüzüm buruşuyor.

“Hey hey sakin ol, yavaş hareket etmelisin” diyor deminden beri sesini duyduğum adamı beyaz bir önlük içinde gördüğümde doktor olduğunu düşünüyorum.

Gözlerim tekrar Zeynep’in gözleriyle buluşuyor. Her şey gözümün önünden birer birer geçerken kendimi birden burada bulmak iyice meraklanmamı sağlıyor. Ve ben tüm sorularımın cevabına ulaşmak için sanki ilk kez konuşuyorum.

“Z-zeynep?”

Continue Reading

You'll Also Like

146K 13.9K 26
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
237K 25.8K 21
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!
40.5K 2.1K 20
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
43.7K 6.2K 30
Babasının istediği için ondan iki yaş küçük olan ve zorbalık yaptığı çocuk ile kendi rızasıyla evlenen minho, jisung ile kendi arkadaşlarının olduğu...