EVCİLİK OYUNU

By pelinnurr

3.6M 66.3K 8.7K

Aslında ilk görüşte aşk, Bir türlü itiraf edilemeyen. Biri babası için, biri annesi için. Zorla, Ama aslında... More

Tanıtım
İlk Görüş.. (1. bölüm)
Gerçek evlilik olmayacak.. ( 2. bölüm )
Duygular karışıyor.. (3. bölüm )
Alışveriş.. ( 4. Bölüm )
Bekarlığa veda.. ( 5. bölüm )
Sen ve ben.. Biz ( 6.bölüm )
Ortalık karışıyor.. (7. bölüm)
Eski dostlar... (8.bölüm)
Tesadüf... (9. bölüm)
Eğlence zamanı.. (10. bölüm)
Kıskançlık, Kırgınlık, Umutsuzluk.. (11. bölüm)
Hazırlıklar... (12. bölüm)
Anlaşma... (13. bölüm)
Aşık mı oluyorum?! (14. bölüm)
Soru-Cevap (15. bölüm)
Bana Bir Koca Lazım.. (16. bölüm)
Geveze Nikah Memuru! (17. bölüm)
Evlilikte ilk gün.. (18. bölüm)
Davetsiz misafir (19. bölüm)
Ev ev değil yol geçen hanı! (20. bölüm)
Keçiler kovalasın seni emi! (21. bölüm)
Şans öpücüğü.. (22. bölüm)
Çok mu şey istiyorum? (23. bölüm)
Düşünceli kas yığınım.. (24. bölüm)
Dünyanın sekizinci harikası.. (25. bölüm)
Ben normal değilim (26. bölüm)
Ama ben yüzme bilmiyorum ki.. (27. bölüm)
Gözün çıksın Merve! (28. bölüm)
Senden nefret ediyorum.. (29. bölüm)
Başımın tatlı belası.. (30. bölüm)
Tehlike çanları çalıyor! (31. bölüm)
Huzurun kollarında.. (32. bölüm)
Fesat kas hayvanı! (33. bölüm)
Ah bir yalnız bırakmadınız! (34. bölüm)
Çünkü kerem hatırlamıyor! (35. bölüm)
Benim korumacı kocam:) (36. bölüm)
Öpsen de yeterdi... (37. bölüm)
Peki şimdi ne yapacağım? (38. bölüm)
Seni çok özledim.. (39. bölüm)
Öküz desem? (40. bölüm)
Daha da fazlası.. (41. bölüm)
Sizin Genlerinizde Var Bu! (42.bölüm)
Kimse Beni Senin Kadar Mutlu Etmiyor.. (43. bölüm)
Aşk paylaşılmaz.. (44. bölüm)
Aşkımız üstesinden gelebilecek mi? (45. bölüm)
Yanımda Kal... (46. bölüm)
Ya sen olsaydın? (48. bölüm)
İki özgür aşığız biz.. (49. bölüm)
İlahi Can! (50. bölüm)
Her Şey Bir Anlık... (51. bölüm)
Yeşilin En Güzel Tonu.. (52. bölüm)
Saçmalığın olayım saçmala beni kerem (53. bölüm)
Körle Yatan Şaşı Kalkar.. (54. bölüm)
Bana Söz Vermeni İstiyorum.. (55. bölüm)
Sonunda Herkes Mutlu! (56. bölüm)
Başımız sağolsun..
Hepimiz Burada Seni Bekliyoruz... (57. bölüm)
Seni Seviyorum Zeynep (58. bölüm-Sezon Finali ;) )
Sürpriz! :D
Fragmanımsı :)
Çünkü Sevdim.. (59. bölüm)
İmkansız gibi duruyor.. (60. bölüm)
Çünkü ben aşık oldum.. (61. bölüm)
Bugün Çok Güzelsin Yine.. (62. bölüm)
Sürpriiiz! (63. bölüm)
Senin Kadar Değil... (64.bölüm)
Meğer Aşk Varmış ve Buradaymış... (65. bölüm)
Çoook ileriden bir kesit :) Babalar gününe özel..
Biri Teyzeyi Sustursun Allah Aşkına! (66. bölüm)
Sensiz olmaz (67. bölüm)
Bende Seni... (68. bölüm)
Hiçbir Hayal Senin Kadar Güzel Değil... (69. bölüm)
Çoook ileriden bir kesit 2 :) Demir'in sünneti
Çocuğumuz da Var Mıydı? (70. bölüm)
Acilen yalnız kalmamız gereken bir konu var! (71. bölüm)
Kerem Sayer ve Sürprizleri... (72. bölüm)
Unutmamışsın! (73. bölüm)
Yani şimdi bu kıskanç olmayan halin mi senin? (74. bölüm)
Benim sevgilim kıskanç değil, değil mi? (75. bölüm)
Hamile mi?! (76. bölüm)
Evlenmemiz gereken bir konu var. (77. bölüm)
Aşık olduğum adam! (78. bölüm)
İşte huzur bu! (79. bölüm)
Bence artık evlenelim. (80. bölüm)
3. Dünya Savaşı... (81. bölüm)
Çok Arkadaşlı Sevgili (82. bölüm)
Eğer ben de Zeynep Yılmaz'sam! (83. bölüm)
Bir bakınız^^
Sen şiir olduktan sonra.. (84. Bölüm)
Zeynep etkisi... (85. bölüm)
Hızlıca söyle ve kurtul! (86. bölüm)
Happy new years!! :)
Dua edelim de Kerem bunu fark etmesin! (87. bölüm)
Final (88. bölüm)

Ona bir şey olmasın yoksa yaşayamam ben.. (47. bölüm)

39.1K 722 135
By pelinnurr

Selamlar canlarımmm :) yepyeni bir bölümle karşınızdayım yine umarım beğenirsiniz :) bu sefer baya uzun da oldu birazcık da bu yüzden gecikti valla kendimi kaptırmış öyle bir yazıyordum ki DUR! dedim kendime yoksa baya 3 bölümlük uzunlukla bir bölüm gelecekti :D ve ve hepinize yorumlarınız ve voteleriniz için çok çook teşekkürler :) o kadar mutlu oluyorum ki onları okuyunca bunu kelimelerle anlatmam yetersiz! 

Bu bölümü Melisa'ya ithaf ediyorum.. umarım beğenirsin canıım :)

ve bölüm şarkımız Model'den Antidepresan gülümsemesi.. başka bir okuyucumda Vega'dan İz bırakanlar unutulmaz şarkısını önermişti onuda kırmak istemem ikisini de dinleyebilirsiniz :))

 Bu arada benim çook sevdiğim arkadaşım buse yeni bir hikayeye başladı :) ben bir fikir verdim ve biraz teşvik etmemle giriştik böyle bir işe okumanızı kesinlikle tavsiye ederiim :) Ya Sen Olmasaydın?

****

Yanlış düşünebilir, yanlış anlayabilir, yanlış yapabilirsin. Ama yanlış hissedemezsin…

 

 

 

-Zeynep-

 

 

“Kereemm” diyorum hasret kaldığım kokusunu içime çekerken o da bana sımsıkı sarılıp;

“Zeynep’imm” diyor. İçim öyle bir ısınıyor ki buz tutmuş kalbimin her zerresinde hissediyorum ateşi ve eriyen buzla birlikte içim kıpır kıpır oluyor.

Sonra birden yok oluyor keremin elleri ve bomboş kalıyor vücudum. Bembeyaz oda da yalnız başıma kalıyorum. Tekrar üşümeye başlıyorum ve kalbim buz tutmaya dönüyor yine. Keremsiz olmak istemiyorum. Bu kalbim dayanamıyor daha fazla onsuzluğa bağırıyorum arkasından..

“Kereeeemmm!”

Ve gözlerimi açmamla bir çift yeşil gözle karşılaşmam bir oluyor. Kollarıyla beni sarmalamış olmasının verdiği huzurla doluyor içim. Tüm korkularım siliniyor yine ve yine ısınıyor kalbim.

“Rüya gördün sanırım, iyi misin?” diye soruyor kerem endişeyle.

“İ-iyiyim” diyorum yerimden hiç kıpırdamadan.

Çekmesin kollarını üzerimden birazcık da olsa böyle kalalım istiyorum. O kadar özlemişim ki onu… Sanki o da beni duymuş gibi birkaç dakika boyunca kıpırdamıyor. Benim başım göğsünde onunsa bir kolu belimde öylece konuşmadan uzanıyoruz yatakta. Ağzımı açıyorum bir şey diyecek oluyorum ki geri kapatıyorum sonra. Çıkmıyor kelimeler, dökülmüyor dudaklarımdan.

Bir süre sonra doğruluyorum yerimde ve kerem hemen bana çeviriyor bakışlarını. Gözlerimizle konuşuyoruz resmen. Neden kalktın dercesine bakışları delip geçiyor beni.

“Ş-şey işe geç kalacağım” diyorum çıkarken yataktan.

“Aaııığğmm bugün Cumartesi ama?” diyor yüzündeki hafif tebessümle bana bakarken bir elini de ensesindeki saçlarına götürüyor.

Tabii ya bugün cumartesi! İş yok ki… Bir süre öylece kaldıktan sonra kendimi toparlayarak konuşmaya başlıyorum.

“Iıı şey doğru ben ııı zaten şeyle buluşacaktım hah yağmurla!” Eh zeynep yani bir kıvırmayı beceremiyorsun!

“Hıı hazarlıklar için mi?” diye soruyor kerem sırıtarak bana bakarken anlıyor tabi kıvrandığımı karşısında nasıl da hoşuna gidiyor!

“Hı hıı”

 

“Bir şey için yardıma gerek olursa..”

 

“Ararız biz” diyorum hemen bir çırpıda odadan çıkarken arkamda bir adet sırıtan ve beni o imalı bakışlarıyla benden alan kocamı bırakarak.

Kendimi banyoya atar atmaz musluğu açıp yüzüme su çarpıyorum. Son on dakika içinde olanları düşününce tekrar hızla atmaya başlıyor kalbim. Önce rüya sonra keremle öylece uzanışımız şimdi de bu anlamsız konuşma ve keremin imalı bakışları! Neler oluyor? Yumuşuyor muyuz? Eriyor mu kalbimi donduran o buzlar? Belki de konuşmaya hazırızdır artık…

Kendime geldiğimde yüzümü kurulayarak çıkıyorum banyodan. Odaya girdiğimde keremi göremeyince içimi bir telaş kaplasa da hemen arkamdan içeriye giriyor o da elinde ütü ve gömlekle. Onun bu haline gülmemek için zor tutuyorum kendimi.

“Iıı şey üzerini mi değiştirecektin?” diye soruyor çekingen bir tavırla.

“Hı hı ne oldu?”

 

“H-hiiç ben.. ben de giyinecektim de gömlek bulamadım”

 

“Elinde tuttuğun?” diyecek oluyorum ama sözümü keserek hemen;

“Ütüsüz” diyor gözlerimin içine bakarak. Ah canım ya kıvranma sırası sana mı geçti. Eh uğraş bakalım azıcık.

“Anlıyorum”

 

“Şey zeyneep?”

 

“Efendim?”

 

“Senin acelen var mıydı?”

 

“Neden sordun?” ne fenayım ama nasılda uzatıyorum :D

“Şey diyecektim?”

 

“Ne diyecektin?”

 

“Eğer şey of zeynep şunu ütülesene ya!”

 

“Anlamadım?”

 

“Yani ütüleyebilir misin?”

 

Gülmemek için birbirine bastırdığım dudaklarımla ona doğru ilerlerken elinden gömleği ve ütüyü alıyorum hiçbir şey demeden. Yandaki neredeyse boş sadece ıvır zıvırların bulunduğu odaya geçerken keremse arkamdan öylece bakakalıyor. Gün geçtikçe daha fazla irtibat kuruyor olmamız içten içe beni mutlu etse de hala aklımdaki soru işaretlerinden kurtulmadan içim rahat etmeyecek gibi.

Ütü işini hallettikten sonra tekrar odaya girdiğimde karşımda üstsüz, yarı çıplak seksi kocamla karşı karşıya gelince afallamam çok normal oluyor tabi! Bunu bilerek yaptığına da adım gibi eminim! O tüm kasları bana bak der gibi öylece açıkta kalırken kerem yüzünde kocaman gülümsemesiyle teşekkür ediyor ve elimden ütülü gömleğini alıyor.

Eh inat değil mi bende dolabın önüne geçip içinden tayt pantolon ve yarım kollu t-shirt çıkardıktan sonra onları yatağın üzerine bırakıp üstümdekileri çıkarmaya başlıyorum. Üst kısmımdaki pijamamdan kurtulduğumda yan gözle kereme baktığımda hiç ilgilenmiyormuş gibi görünsene yan gözle beni izlediğini anlıyorum. Tabii tüm vücudumu heyecan kaplarken hiç belli etmemeye çalışsam da titriyorum. Birden hızlanıp hemen üzerimi giyindikten sonra bir şey demeden yine arkamda şaşkın bir kerem bırakarak aşağıya doğru iniyorum.

Hızlıca telefonda yağmurun numarasını tuşlarken hemen açması için dua ediyorum ki ilk çalışta açıyor benim canım arkadaşım!

“Efendim Zeyno?”

 

“Nasılsın yağmurcum?”

 

“İyiyim hayırdır? Ses tonun benden bir şey isteyecekmişsin gibi çıkıyor.”

Anlıyor tabi hemen ses tonumdan zilli. Eee yağmurcum şimdi sana da diyemem ki kereme yağmurla buluşacağım diye yalan söyledim diye.

“Asıl senin bir ihtiyacın var mı diye aramıştım ben ama yok herhalde neyse kapatayım ben…”

 

“Dur dur kapatma olmaz mı hiç?!”

 

“Ben de öyle düşünmüştüm” diyorum yüzümdeki gülümseme genişlerken. İşte bu kadar!

“Biz doğum gününün olacağı mekandayız hatta melis de burada hadi çık gel sende” melisle yağmur da benle görüştüklerinden çok görüşür oldular yani!

 

“İyi de siz ne yapıyorsunuz ki orada?”

 

“Ne yapacağız canım işte süslemelerle falan uğraşıyoruz.”

 

“E bıraksanıza işi bilenlere yapsınlar”

 

“Olmaz canım kendi ellerimde yapacağım ben her şeyi!”

 

“Ay aman yesinler! Tamam, ben bir saate kadar gelirim.”

 

“Tamam, canım hadi görüşürüz”

 

Telefonu kapattıktan sonra kendim için hazırladığım tostu alarak kapıya yönelirken kerem de merdivenlerden iniyor.

“Çıkıyor musun?”

 

“Evet”

 

“Şey bende çıkıyorum.. İstersen bırakayım seni?” demesiyle kalıyorum olduğum yerde.

Ne yapmaya çalışıyorsun kerem ya. Bu bir adım mı oluyor yani. Aynı evin içinde hemen hemen hiç konuşmazken birden nasıl da gelişiveriyor her şey.

“Tamam, olur” diyorum uzun bir sessizliğin ardından. O da sanki derin bir nefes veriyor heyecanla ne diyeceğimi beklemiş gibi.

Tostumdan koca bir ısırık daha aldıktan sonra çıkıyorum dışarıya kerem de arkamdan çıkıyor ve o kapıyı kilitlerken tosttan bir parça daha koparıyorum. Birlikte park alanındaki arabaya doğru yürürken karşı komşumuzun ufak kızı Duygu annesinin eteğini çekiştirerek bizi gösteriyor. Ben hemen ufak kıza el sallarken keremde benim baktığım yöne bakınca gülümsüyor.

“İyi günler Zeynepçim nasılsınız bugün?” diye soruyor güler yüzlü komşumuz Zehra abla.

“İyiyiz siz nasılsınız?” diyorum bende hemen duyguya bakıp göz kırparken.

“Bizde iyiyiz. Duygu seni görünce çekiştirip durdu. Seni çok seviyor” deyince dayanamayıp duyguyu kucağıma alıyorum ve yanağına kocaman bir öpücük bırakıyorum.

“Sen ne tatlı şeysin öyle. Bende seni çok sevdim” diyorum ufak kıza.

Duygu bu sefer de hemen yanımda duran kereme gülücükler gönderiyor ondan da karşılık bekler gibi. Kerem de eğilip bir güzel öpüyor ufaklığı. Kıskanmadım desem yalan olur! Ne zamandır beni böyle öpmüyor, ağlayacağım şimdi!

“Neyse biz gidelim artık” diyorum duyguyu kucağımdan indirirken. “Başka bir gün yine görüşelim tamam mı?” diyorum yanağından makas alarak ve o da başıyla onaylıyor beni.

Arabaya bindiğimizde keremde bende gülümsüyoruz. Sanki bir şeyler söylemek istiyor gibi ama susuyor. İştahla devam ettiğim tostta yarısına gelince keremin sabah bir şey yemediği aklıma geliyor.

“Şeyy.. Aç mısın?”

 

“Ben şirkette atıştırırım bir şeyler” diye yanıtlıyor düz bir ses tonuyla.

Yok, olur mu öyle şey al bu tostu ye” diyorum ona uzatarak

“Sen ye işte araba kullanıyorum ben”

“Ben doydum” diyorum inatla ve yemesi için ağzına tutuyorum. Önce anlamayarak bana bakıyor ama birkaç saniye sonra belli etmek istemediği gülümsemesi yüzüne yayılarak koca bir ısırıkta o alıyor. İşte şimdi içim rahat ediyor. Bende gülümsemeye başlayınca daha da mutlu oluyor. O mutlu oldukça bende mutlu oluyorum.

Yağmurun verdiği adrese geldikten sonra kerem durduruyor arabayı. Bir şey söylemelim miyim yoksa hemen insem mi diye içimde çelişkiye düşerken kerem konuşmaya başlıyor.

“Benim işim çok yok bugün şirkette sizin hazırlıklarınız bitince gelir alırım eve geçer hazırlanırız” diyor kerem günün planını yaparak.

“Tamam, olur” diyorum bende kısaca ve iniyorum arabadan. Kerem arabasıyla gözden kaybolunca soluğu telaşla sağa sola koşturan yağmurun ve sıkılmış görünen melisin yanında alıyorum.

“Selam! Ben geldim” diyorum günlerdir olmayan neşemle.

“Ooo kimler gelmiş! Sonunda gelebilmiş!” diyor yağmur hemen bana laf sokarak.

“Ne oldu ya işte hemen geldim konuştuktan sonra” diye karşı çıkıyorum.

Sen bakma ona canım çatacak yer arıyor. Hani evlensen bu kadar stres olmazsın ben anlayamadım bunu” diyor melis de kıkırdayarak. Bende gülmeye başlayınca yağmur yine yapıştırıyor lafı.

“Ne o Zeynepçim yüzünde güller açıyor hayırdır?”

 

“Hi-hiiç” diyorum ama yemiyorlar tabii.

“Barıştınız mı yoksa?!” diye atlıyor melis.

“Hayır ya o da nereden çıktı” diyerek itiraz ediyorum ki zaten öyle!

“Neyse hadi şimdi daha önemli işlerimiz var” derken ilgimizi başka tarafa çekiyor yağmur. Daha önemli(!) işlerimiz varmış!

***

Akşam-doğum günü partisi

 

 

-Zeynep-

 

Bütün gün yağmurla uğraştıktan sonra sonunda kerem gelerek kurtarıyor beni yağmurun şerrinden ve eve gelip hazırlanıyoruz. Kerem üzerine lacivert bir gömlek ve kot giyerken bense açık mavi dizlerimin üzerinde biten dirsek kol bir elbise tercih ediyorum. Saçlarımı tamamen salık bıraktığımda elbiseyle çok güzel tamamlanıyor ve biz keremle gayet uyumlu bir çift oluyoruz.

Yağmurun özene bözene sabahtan akşama kadar uğraştığı mekandan içeriye girerken keremle yan yana yürüyüp de elinden tutmuyor olmak her ne kadar içimi acıtsa da sesimi çıkarmıyorum. Heyecandan eli ayağı tutulmuş yağmur ne yapacağını bilemeden ortada dolaşırken onun yanına gidiyorum.

“Canım sakin olsana biraz. En uzaktan bile anlaşılıyor stresli halin.”

 

“Ay zeynep ne bileyim ya anlamamıştır can dimi?”

 

“Yok, nereden anlayacak” diyorum ve kerem konuşmaya devam ediyor.

“Yok yok anlamamış merak etme” diyor kerem biliyor gibi.

“Sen nereden biliyorsun?”

 

“Dün yanıma geldi de. Saçmaladı baya bizim klasik can işte” derken bir elini yine ensesine götürmesiyle hayran bakışlı moduma dönmem bir oluyor. “Geldi yarın çok güzel bir gün falan dedi. Biliyor muyum diye ağzımı aramaya çalıştı.”

 

“Bir şey söylemedin değil mi? Anlamadı yani!”

 

“Hayır hayır hatta baya sinir oldu bana” derken yine en tatlı gülümsemesiyle bana dönüyor. Ah kerem yapma bana şunu! Bir yandan da üzülüyorum. Eğer burada yağmura anlatmıyor olsaydı haberim olamayacaktı. Bunları oturup konuşamıyoruz bile. Birlikte canın bozulmalarına gülemiyoruz.

Eee peki buraya nasıl gelecek?” diye soruyorum sessizliğimi bozarak. Biraz daha kereme öyle bakarsam iyice şımaracak!

“Aksel gitti birazdan burada olurlar.” Diye yağmur cevaplıyor beni. Tam o sırada koşarak melis geliyor yanımıza.

“Yağmur!” diyerek duruyor yanımızda. “Aksel mesaj attı beş dakika içinde burada olacaklarmış.”

 

“Ne! Hemen toplansın herkes geçsin yerine hadi!” diye koşuşturmaya başlıyor yağmur tekrardan. Etrafımdaki kalabalığa bakarken şaşırıyorum. Bu kadar arkadaşımız var mıydı ki bizim? Kerem şaşkınlığımın farkında olacak ki kulağıma eğilip;

“Buradakilerin çoğu bizim eski liseden. Yağmur rica etti bende çağırdım” diyor.

Nefesinin boynuma değişiyle bir an için ürpersem de kendimi toparlayıp ona dönüyorum ki o anda ışıklar kapanıp her taraf karanlığa bürünüyor. Belimde hissettiğim ellerin kereme ait olduğunu adım gibi bildiğimden içimi kıpır kıpır yapan o heyecanı yaşıyorum. Ah şimdi düşüp bayılabilirim!

Bir kapının açılıp kapanma sesinden sonra tüm ışıklar yanıyor ve herkes hep bir ağızdan;

“Sürpriiiiiz!” diye bağırıyor.

Tabii can baya bir süre kendine gelemiyor. Hepimize tek tek şaşkın ördek gibi baktıktan sonra;

“Ha-hatır-hatırlıyorsunuz!” diye haykırmasıyla hepimiz kahkahalara boğuluyoruz. Can sevinçten ne yapacağını bilemeden sağa sola bakınıp duruyor. Sonra karşısında ona bakan yağmuru gördüğünde yanına koşup sımsıkı sarılıyor ona ve devamlı teşekkür edip duruyor. Herkes yavaş yavaş kendi âlemine dönerken bizde keremle sessizce etrafımıza bakıyoruz. Bir çift bize doğru yaklaşırken kereme selam veriyor.

“Kerem? Nasılsın abi?”

 

“Vaaay kardeşim! İyiyim sen nasılsın?”

 

“İyi ya ne olsun. Yıllar sonra seni görmek… Hem de evlenmişsin!” diyor bana bakarak tanımadığım çocuk sanki imkânsızmış gibi!

“Evet ya sorma bize de sürpriz oldu” diyor kerem dönüp bana bakarken. Bense sadece gülümsemekle yetiniyorum.

“Bende evlendim, eşim Mine” diyor adını hala öğrenemediğim adam eşini gösterirken. Keremde hemen elini belime yerleştirip;

“Zeynep” diye tanıtıyor. He canım benimde ağzım yoktu zaten! Dilsizim ben! Nezaketen elini sıkıyorum ikisinin de.

“Memnun oldum Levent ben de” diyor adam gülümseyerek.

Eşiyle ikisine bakıyorum. Ne kadar da çok yakışıyorlar birbirlerine. Öyle ki her hareketlerinde birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlar. Özellikle kız… Adam bir hareket etse hemen duruşunu ona göre değiştiriyor. Nasıl bir aşkla bağlıysa. Özeniyorum bir an. Kereme olan aşkımı tartıyorum ama hayır kimse onu beni onu sevdiğim kadar sevemez! Bunun verdiği rahatlıkla kereme dönüp bakıyorum. O ise arkadaşıyla koyu bir sohbete dalmış…

Bir süre sonra mekanın ortasına üzerinde mumlarla bir pasta geliyor ve canda başına. Kendimi bir an 10 yaşındaki bir çocuğun doğum gününde hissetsem de bunu kendime saklıyorum tabii ki! Hiç azalmayan mutluluğu ve heyecanıyla pastayı üfleyip kesiyor can. Ve yine aynı heyecanla hediyeler için teşekkür ediyor.

Ve sonra yavaştan müzik çalmaya başlıyor, ortamdaki ışık loş bir hal alıyor. Herkes çiftleriyle teker teker dansa kalkarken bense ne yapacağımı, nereye bakacağımı şaşırıyorum. Kavga ettiğimiz günden beri keremle hiç böyle bir ortama katılmadığımız için böyle bir durumda oluşmamıştı. Ben kendi kendimi yerken kerem bir elimden tutup;

“Dans edelim mi?” diye sormasıyla beni piste çekiştiriyor. Hiç sesimi çıkarmıyorum tabii ki… Çalmaya başlayan şarkının sözlerine ve ritmine bırakıyoruz kendimizi.

Ah ne tatlı sözler hazırladım kim bilir kaç aydır


Kimse seni dinlemiyorken konuşmak kolaydır

Kafamda durmadan bağırıp çağıran bir yabancının sesi

Yüzümde kocaman yalandan bir antidepresan gülümsemesi

Böyle gitme ne olur, böyle gitme ne olur


Biraz yanımda otur diyemedim

Başımı yaslasaydım omzuna, ağlasaydım

Öpüp koklasaydım, yapamadım

Yapmadım, utandım

 

Sen bana bakma parçalı bulutluyum,


Sen mutluysan ben mutluyum


Eksi iyi bir dostum yalnızca bu gece nasıl olsa

Kafamda durmadan bağırıp çağıran bir yabancının sesi

Yüzümde kocaman yalandan bir antidepresan gülümsemesi

Böyle gitme ne olur, böyle gitme ne olur

Biraz yanımda otur diyemedim

Başımı yaslasaydım omzuna, ağlasaydım

Öpüp koklasaydım, yapamadım

Böyle gitme ne olur, böyle gitme ne olur

Biraz yanımda otur diyemedim

Başımı yaslasaydım omzuna, ağlasaydım

Öpüp koklasaydım, yapamadım

 

Yapmadım, utandım

Her canın yandığında ara derdim yine beni

Yapabilseydim gözyaşlarını yine silerdim, diyemedim

 

Biz farkında olmadan sarmaş dolaş dans ederken şarkının sonlanmasıyla kendimize geliyoruz. Ah hayır bir daha çalın! Ben ayrılmak istemiyorum kopmak istemiyorum keremden. Ama yüzümde kocaman yalandan antidepresan gülümsemesiyle yerimize geri dönüyorum. Ne yapabilirim ki? Bir süre sonra yağmurla can yanımıza geliyor el ele…

“Nasıl gidiyor eğleniyor musunuz?” diye soruyor yağmur. Başımla onaylıyorum onu.

“Çok güzel canım”

 

“Abi sen de hiç belli etmedin ama ya! Korkulur senden!” diye kereme sataşıyor can. O da gülümseyerek cevap veriyor ona.

“Yüz ifadeni görmeliydin ama zor tuttum kendimi gülmemek için!”

Hepimiz bunun üzerine gülüyoruz. Daha sonra lavaboya gideceğimi söyleyerek uzaklaşıyorum oradan. Ben hala dansımızın etkisindeyim… Kapıdan içeriye girdiğimde aynanın karşısına dikilip kendime bakıyorum. Öylece amaçsızca duruyorum orada. O kadar sıkıldım ki bu durumdan. O kadar özledim ki… Artık bitmeli bu aramızdaki her neyse! Bir şekilde konuşup anlaşmalıyız. Hızla geri çıkıp içeriye dönecekken kapının açılmamasıyla kalakalıyorum. Sakin olup tekrar açmayı deniyorum ama yok! Açılmıyor! Kilitli kaldığım lavaboya bakıp ne kadar küçük diye düşünmeye başlıyorum. Ne kadar süre burada nefes almaya devam edebilirim?

***

-Kerem-

 

 

Yine zeynebin yanımdan uzaklaşmasının verdiği bir huzursuzluk var içimde. Öylece yanımda durması bile beni dünyanın en huzurlu adamı yaparken böyle ortalarda onu görememek canımı sıkıyor.

Bir süre sonra tüm salonda bir kargaşa kopuyor. Herkes bir tarafa koşuşturmaya başlarken ne olduğunu anlamaya çalışıyorum ta ki birinin;

“Yangııııın!” diye bağırmaya başlamasından sonra.

Önce anlam veremiyorum. Yangın mı? Daha sonra her tarafa yayınlan dumanla aklıma gelen ilk şey Zeynep oluyor! O neden hala dönmüyor ki! Ayrıca bu yangın nereden çıktı!

“Hadi kerem ne duruyorsun! Çıkmamız lazım!” diye sürüklemeye başlıyor aksel beni. Birkaç adım sonra geri çekiyorum kendimi ve kargaşadan sesimi duyurmak için bağırıyorum.

“Siz çıkın Zeynep’i bulmam lazım!”

 

“O çıkmıştır çoktan hadi yürüüü!”  diye çekiştirmeye devam ediyor aynı benim gibi bağırmaya devam ederek.

Hayır, belki haberi bile yoktur! Akseli başımdan savdıktan sonra hızlıca kalabalığın gittiğinin tersi yönde ilerlemeye çalışıyorum. Hızlıca lavaboların olduğu bölüme geldiğimde

Zeyneeeep!” diye bağırıyorum ve hemen arkasından o aşina olduğum ses geliyor.

“Kereeem!” diyor o da endişeli ses tonuyla ve kapıyı yumruklamaya başlıyor. “Buradayım! Kurtar beni ne olur! Bu duman da ne?!”

 

“Geldim güzelim, buradayım korkma!” diyorum kapıya dayanıp açmaya çalışırken ama lanet olası kapı açılmıyor!

 

“Çıkar beni buradan biran önce ne olur!”

 

Telaşla etrafıma bakınmaya başlıyorum. Zeynep’in sesini öyle çaresiz duymak içimi acıtıyor! Onu oradan çekip kurtarmak kollarımın arasına almak istiyorum biran önce! Her şey üzerime üzerime gelirken dağılan duman yüzünden her şey bulanıklaşmaya başlıyor ve geriye tek bir şey kalıyor. Kapıyı kırmak!

“Zeynep çekil kapının arkasından!”

 

“Ne? Neden?”

 

“Çekil dedim!”

 

“T-tamam”

 

Birkaç deneme sonunda çatırdayarak açılıyor kapı. Allahtan eski bir şey! Zeynep kocaman açılmış gözleriyle bir bana bir kapıya bakıyor. Bense vakit kaybetmeden hızlıca çıkarıyorum onu oradan ve çıkışa yöneliyoruz. Bir taraftan alevlerin çıktığını gören zeynep koluma yapışıyor.

“Ne oldu burada kerem!” diyor korkulu ses tonuyla. Neredeyse bayılacak gibi görünüyor! Dumandan da hiçbir şey görünmüyor! Delireceğim galiba!

“Bilmiyorum! Bilmiyorum! Bir anda herkes koşuşturmaya başladı”

 

“Nasıl çıkacağız buradan?!” nefes alamamanın verdiği korkudan giderek kısıklaşan sesiyle bu sorusunun üzerine onu kucağıma alıyorum ve adımlarımı daha da serileştirerek çıkıyorum dışarıya.

 

Şuan ki tek derdim Zeynep. Ona bir şey olmasın yoksa yaşayamam ben…

Continue Reading

You'll Also Like

80K 9.9K 13
Yaşadığı mahallenin gözde omegası balet Taehyung, orada göreve yeni başlayan yüzbaşı alfa Jungkook'la ruh eşi çıkar.
575K 64.8K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
182K 18.6K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
36.6K 2.1K 40
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?