Zeynep’in ağzından;
“Ne yaptın kızım sen!” diyorum gözlerimi kırpıştırarak. Bir yandan da önümde duran kaç tane olduğunu sayamadığım elbiselere bakıyorum.
“Ne var canım bir kaç tane elbise getirdim sadece” diyor Melis.
“Birkaç tane mi!?” diyorum hayretle
“Sen de abartmaya bayılıyorsun ha Zeynep” diyerek kendini savunmaya devam ediyor.
“ Ah ahhh sen mi ben mi acaba?”
“ Hadi canım hadi az laf çok iş başla bakalım denemeye, al bak ilk bunu deneyeceksin” diyor elini attığı bir elbiseyi bana uzatarak
Pes ediyorum ve başlıyorum denemeye. Bu kız delirmiş olmalı yani bu kadar önemsiz bir akşam için boşu boşuna zaman harcattırıyor. Alt tarafı gelecekler beni isteyecekler annem dönüp bana soracak bende olmaz diyip göndericem hepsini bu kadar yani. Ben bunları düşünürken bilmem kaçıncı elbiseyi deniyorum ve benim canım arkadaşım Melis buna da bir şey buluyor ve başka bir elbiseye geçiyoruz.
“Artık bunu da beğenmezsen pijamalarla çıkarım bak akşam ha!” diyorum aynı anda yanına gelirken.
“Saçmalama kızım ya ne pij…” derken susuyor bir anda. Ne var gibisinden bakış atıyorum.
“ Zeynepcimm tamamdır bunu giyiyorsun baksana aynaya süper oldun!!” demesiyle aynaya döndürüyor beni.
Evet, çok güzel bir elbiseydi. Mavi, tek omuz hemen dizlerimin üzerinde ama abartılacak bir durum yoktu. Düşüncelerime orantılı bir şekilde “Tamam Meliscim abartmayalım çok güzel” dedim
“Mütevazı arkadaşım benim akşam damat bey bayılacak sana!” demesiyle sinirlerim hopladı bir anda.
“Ya kızım sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun! Bir de damat adayı falan diyor yaa. Çok fazla ciddiye alma canım bu akşam kapanacak bu konu” diyorum bir hışımla.
“hı hı tamam” diye geveliyor ağzında. Hemen konuyu değiştirmek istemiş olacak ki oturtuyor beni tabureme ve “sıra saçlarındaaaa” diye cıyaklıyor.
“Ya ne yapacaksın saçlarıma böyle güzeller” diye isyan ediyorum boşuna olduğunu bile bile. O çoktan saçlarımı yapmaya koyulmuş oluyor. Saçtı makyajdı derken sonunda bitiyor bu işkence ve annem sesleniyor aşağıdan
“Hadi kızımmm nerde kaldınız birazdan gelirler.” Demesiyle asıl işkence şimdi başlıyor diye geçiriyorum içimden..
…….
Kerem’in ağzından;
Her şey bir kabusun parçasıydı. Evet evet şuan çok kötü bir rüya görüyordum ve birazdan uyanacaktım. Yoksa elimde çiçek ve çikolatayla kız istemeye gidiyor olmamın başka bir açıklaması olamazdı. Arabanın dikiz aynasından babama baktım. Benim aksime gayet sakin ve mutlu görünüyordu. İnadıma mı yapıyordu bunu! Dayanamayarak “baba” dedim. “Şu oyununa son ver artık. Bilerek mi yapıyorsun ha?”
“Seninle tartışmayacağım” dedi sakin bir tavırla. “Ne de olsa bu işin sonunda gelip bana teşekkür edeceksin.”
Kendinden o kadar emindi ki daha fazla üstelemedim. Behice annemde aramızdaki gerginliği bastırmak için herhalde
“Barış oğlum radyodan bir müzik aç da dinleyelim” dedi.
Daha sonra eve varana kadar hepimiz sessiz kaldık…
….
“Kapıyı çalmadan önce söylemek istiyorum.” Dedi babam bana dönerek. “Bir çiçek anca bu kadar yakışırdı eline” alay ediyor olmalıydı.
Ağzım bir karış açık bakakaldım. Barış destek vermek istercesine elini omzuma koydu ve göz kırptı. Aslında şuan gayet sakindim. Bu kadar gergin olmanın hiçbir anlamı yoktu. Sonuçta bu bitecek bir oyundu. Sadece biraz sabır gerektiriyordu o kadar. Düşüncelerimden sıyrılıp zile bastım ve hemen babama dönüp ;
“Kızın adı ne?” diye sordum. Neredeyse unutuyordum.
“Zeynep” diye cevapladı hayretle babam. Bunu şimdi soruyor olmam onu biraz olsun kızdırmıştı. Yüz şeklinden anlayabiliyordum bunu.
Zili çalalı epey zaman olmuştu ama hala kapıyı açan yoktu.
“Bence kız kaçtı” dedim. Böyle olmasını umuyordum en azından her şey daha çabuk biterdi.
“Biraz sabırlı ol” dedi babası
Aynı anda kapı açıldı ve “hoş geldiniz” dedi adını bilmediğim bir kadın Zeynep’in annesi olmalıydı herhalde.
“Hoş bulduk” dediler babası ve Behice anne aynı anda. İçeri girdik ve babam sordu.
“Kızımız nerde?”
“Hemen geliyor Ahmet bey 5 dakikaya iner aşağıya” dedi kadın.
Gözüm sürekli kapıya kayıyordu anlamsız bir şekilde merak ediyordum kızı. 5 dakika geçmişti ama hala gelen giden yoktu. Yerde gördüğüm karaltıyla bakışlarımı yukarıya doğru kaldırdım.
Genç bir kadın, öylece durmuş bana bakıyordu. Kıvırcık saçları topuz yapılmış birkaç bukle yanaklarına dökülüyordu. Biraz daha kafamı kaldırdığımda gözleriyle karşılaşıyorum. Yok bu kesinlikle Zeynep değil diyorum kendi kendime düşüncelerimi bölüyor bir ses..
“Gel kızım otur şöyle. Kızım Zeynep” diyor bizi kapıda karşılayan kadın.
Kalakalıyorum. Kendine gel Kerem Sayer! Bu bir oyun unutma. Hem arkanda bıraktıklarına ne olacak? Selin’e ne olacak? ……