AYANA ( Bir Asker Hikayesi)

By Tugbaff

664K 25.6K 3.9K

İki aydır görevde olan ve son iki gündür haber alınamayan bir asker... Onu bulmak için görevlendirilen iki ti... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
KAHRAMANMARAŞ DEPREMİ
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
DUYURU
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
DUYURU
YENİ BÖLÜM DUYURUSU
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
Yeni Bölüm Duyurusu
22. Bölüm
23. Bölüm
Duyuru
24. Bölüm
25. Bölüm
Yeni Kitap Tanıtım
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
Yeni Kitap Yayında
29. Bölüm
30. Bölüm
Duyuru
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
Minik bir duruyu
35. Bölüm
36. Bölüm
Duyuruuu
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
FİNAL

41. Bölüm

7.8K 356 105
By Tugbaff

SELİM

Anonimin Eda oluşuna şaşırmamıştım aslında. Dikkatli düşündüğümde tam da onun gibi biriyle konuşuyordum bir aydır. Belki de bu yüzdendi her anonim ile konuşmamda aklıma küçük çirkefin gelişi.

Zaten bir aydır sürekli rüyalarımda Derya ve Eda'yı görüyordum. Derya kendi elleriyle Eda'yı bana itiyordu. Salak değildim, anlayabiliyordum fakat bunu Eda'ya yaklaşmak için bahane olarak görmek istemiyordum. İnkâr edemezdim, pekâlâ anonimle her konuşmamda Eda'yı hayal ediyordum ve bu yüzden de anonimle konuşmaya devam etmiştim.

Babasıyla Ankara'ya gitmeden önce birkaç kez daha karşılaşmıştık. Daha sonra ise gitmişti Mardin'den. Fakat duymuştum ki Mardin'i çok sevmiş ve işine burada devam edecekmiş.

Bütün bunlar denk geliş miydi yoksa kaderin oyunu muydu, bilmiyordum. Tek bildiğim vardı, o da Eda gelinceye kadar kendimce bir karar vermem gerektiğiydi.

MİHRİMAH

Artık iyice belirginleşen tekmeler yüzünden uyuyamadığım bir gece geçiriyordum. Bilmem kaçıncı kez döndüğüm yatakta oflayarak Karan'a baktım. Ben uyuyamıyorken bu niye uyuyor ki?
- Yüzbaşıı.

Kıvrılan dudakları sonrası gözlerini açmıştı. Kendine çekerek kolları arasına almıştı.
- Uyutmadınız bi annenizi oğlum!
- Doğruyu söyle, beni uyutmadıkları için mi yoksa dolaylı olarak seni de uyutmadıkları için mi kızıyorsun?
- Yavrum ben bi uykusuz kalmışım çok mu? Kim bilir her tekme attıklarında nasıl canın acıyor.
- Karaaan...

Erimiş halime gülerek dudağımı öptü.
- Şu güzelliğe bak! Yicem bir gün seni!
- Aşka mı geldin yüzbaşı?
- Hiç gitmedim ki balkon güzeli.

Ölüyorum merkez...

- Hadi bakalım kapat gözlerini, ben oğullarımla konuşarak uyumanı sağlayacağım.
- Biliyor musun, hiç itiraz edemeyeceğim yüzbaşı.

Gözlerimi kapatıp yattığımda, karnımda ellerini hissettim. Ardından da fısıldayan sesini.
- Alaz, Ayaz hani anlaşmıştık sizinle? Anneniz bizim en değerlimizdi ve ona çok dikkat edecektik, unuttunuz mu yoksa?

Duyduklarım, hormonlarımın da etkisiyle anında gözlerimin dolmasını sağlamıştı. Gözlerimi açarak karnıma doğru yatmış konuşan Karan'a baktım. Ellerim saçlarını bulup okşamaya başlamıştı.
- Sen o kadar güzel bir adamsın ki... Ve ben bu adam gibi iki erkeğe daha sahip olacağım. Daha ne isterim ki?

Ağlayan gözlerime bakıp kaşlarını çattığında hemen konuştum.
- Bakma öyle, napiyim? Hamileyim ben.
- Ölürüm ben o hamile kadına..

Önce karnımı öpmüş, ardından doğrularak alnımı öpmüştü. Bu arada oğullarım babalarıyla olan anlaşmalarına uyarak sakinleşmiş gibiydiler. Bunu fırsat bilerek yüzbaşımın kolları arasına uykuya dalmıştım.

~~~~~~~~

Neredeyse öğlen olurken uyanmıştım. Karan çoktan uyanıp karargâha gitmişti bile. Artık yedi aylık hamile oluşum sebebiyle iyice uykucu kesilmiştim. Her an yoruluyor ve uyumak istiyordum. Tabii bunda ikizlere hamile olmamın da büyük bir etkisi vardı. Oğullarımızın adını Alaz ve Ayaz koymaya karar vermiştik. Her akşam yüzbaşım onlarla konuşuyor ve beni üzmemeleri hakkında uyarıyordu. Bütün gün tekme atan bebeklerim ise babalarının uyarısı üzerine anında sakinleşiyorlardı.

Geçen zamanda Zehra da artık son ayındaydı ve her an doğum yapabilirdi. Ömer, Şeyda'ya sonunda evlilik teklifi etmişti.

Selim bir gün yanıma gelmiş ve benden akıl istediğini söylemişti. Tabii ben başta olmayan şeyi nasıl vereyim çocom desem de durumun ciddi olduğunu anlayıp susmuştum. Bana sürekli gördüğü rüyalarından bahsetmişti. Bir de Eda'ya karşı kaldığı durumdan. Bense Eda'yı sevdiğini kabul etmesini, Derya'nın da bence bunu istediğini söylemiştim. Bunun için Derya'yı silmesine gerek yoktu, onun yeri hep başka kalacaktı. Bunu kabullendiğinde Mardin'e dönen Eda'yla da konuşmuştu ve şu an güzel bir ilişkileri vardı. Eda'nın Selim'i seviyor olduğunu zaten daha beni arayıp numarasını ver dediğinde anlamıştık kızlarla. En azından hoşlandığını fark etmiştik.

Ocak ayının vermiş olduğu soğuk havayla kalın bir kazak giydim üzerime. Kahvaltı etmek için aşağıya inerken canımın aslında kahvaltı değil de başka bir şey istediğini fark etmiştim. Elimdeki telefonu açarken rehberimden talihli kişiyi seçiyordum. Sonunda karar verdiğimde arama tuşuna bastım. Neyse ki hemen açmıştı.
- Efendim yenge.
- Napıyorsun Pars?
- Talim yaptık, hep birlikte dinlenme odasındayız şimdi. Bir şey mi oldu?
- Bir şey mi olması lazım illa?!

Arkadan rahatlıkla duyduğum gülüş seslerinden anlamıştım ki hoparlördeydim. İyi eğlence edinmişlerdi beni götoşlar!
- Merak ettim yengelerin birtanesi, kızma hemen. Sen napıyorsun?
- Kahvaltı edecektim şimdi...
- Arama sebebi belli oldu.
- Seni duyabiliyorum Ali! Aşk olsun size yaa! Tamam kapatın telefonu Allah'ın odunları. Benim yavrucaklarım da kruvasan lekesiyle doğarlar ne yapayım yani!

Sesim de dolan gözlerim sebebiyle titremeye başlerken itiraz sesleri yükselmişti. Göt korkusu tabii...
- Çıkamaz benim yeğenlerimde leke falan! Alır gelirim ben. Alırım da bir şey sorucam yenge.
- Sor..
- Neden kocanı aramak yerine her seferinde farklı bir kişi seçiyorsun acaba?
- Kocam yorulsun mu Pars?! Amcaları ne güne duruyor?!

Ulan babası ne güne duruyor asıl?!

Kıyamam ben yüzbaşıma...

Çalan bir başka telefon sesiyle dikkat benden dağılmıştı ve kısa sürede bir karmaşa olmuştu.
- Pars noldu?
- Yenge yengem doğuruyormuş!
- Ne?
- Sakın kendin gelmeye kalkma! Karan'a söylerim gelir yanına tamam mı?
- Tamam tamam hadi tutmiyim seni.

Telefonu kapatmamla hazırlanmak üzere yukarı geri çıkışım bir olmuştu. Ben hazır olduğumda Karan da gelmişti ve soluğu hastanede almıştık. Şimdi ise hep birlikte Zehra'yı bekliyorduk.

Duyduğum her çığlıkta geriliyordum. Zira yaklaşık iki ay sonra ben de o çığlık atanlardan biri olacaktım. Üstelik ikiz olduğunu düşünmek gerginliğime gerginlik ekliyordu.
- Balkon güzelim.

Hemen yanımdan gelen sesle Karan'a döndüm.
- Efendim canım?
- Eğer kendini kasmaya devam edersen hemen şu an eve götüreceğim seni.
- Kasmıyorum ki.

Tek kaşını kaldırmış, sorgular bakışlar atarken ofladım. Bu sırada önüme gelen kruvasan, bir süreliğine tüm düşünme yetimi kaybetmeme sebep olmuştu. Gözlerim ışıldayarak kruvasanla aşk yaşıyordum.
- Kargaşa olunca biraz gecikti yenge.

Pars'a nasıl bakmıştım bilmiyordum ama Karan küçük çaplı bir öksürük krizine girmişti.
- Ya nesin sen? En favori amca falan mı?
- Sinan biliyor musun, sikimde değilsin kardeşim. Bir yeğenim gelmek üzere, diğerleri de yakında gelecek.
- Senin yeğenlerin de bizim amcalarımız mı puşt herif?

Pars cevap vermezken Ömer ayağa kalktı.
- Neden doğmadı ki hâlâ?
- Leylekler getirirken adresi bulamamışlar kardeşim, geliyormuş.
- Ha ha ha çok komik Ozan efendi!
- Oğlum mal mısın doğum yapıyor kadın sarma sarmıyor. Kolaysa sen doğur.
- İyi ki bir şey sordum anasını satayım.

Herkesin gerginliği birbirine bulaşırken dakikalar birbirini kovaladı ve en sonunda minik Rabia'mız babasının kucağında yanımıza geldi.
- Oha lan bu nokta kadar!
- Abi ben bunu fark etmeyip üzerine falan otururum.
- Otur da geriye oturacak bir götün kalmasın Ali!
- Dalga geçiyorum Şeyda'cım. Fark etmez miyim ben bu güzelliği hiç?

Melek gibi bir şeydi. Nasıl güzeldi, bir görseniz..

2 AY SONRA

Bugün pek sevgili timim görevden dönüyordu. Annemi ve Süheyla annemi sabah erkenden ayağa dikmiş ve bir sürü çeşit yemek yaptırmıştım. Eda ve Tanem de bizdeydi. Şeyda karargahta olması gerektiği için gelememişti. Kızlar ise işlerinden izin almışlardı.
- Abartmadık mı ya?
- Onlar bu masayı saniyeler içerisinde silip süpürürken konuşalım bunu olur mu Tanem'cim?

Tanem gülüp doğru demişti. Geceden beri oğullarım rahat vermemişlerdi. Son ayım sürekli sancılı geçiyordu ve dün geceden beri de yine ara ara o sancılardan birini çekiyordum.
- Kızım sen iyi değilsin, ayakta durma diyoruz sana.

Normalde itiraz edip iyiyim der ayakta dururdum. Fakat bu sefer hiç itiraz etmemiş ve oturmuştum. Bunu fark eden annemlerin kaşları çatılmıştı bile.
- Mihrimah?
- Efendim anne..
- Annem sen gerçekten iyi değilsin galiba. Hastaneye gidelim mi canım?

Süheyla annem önüme çökmüş, şefkatle yüzüme bakıyordu.
- Bilmiyorum, geceden beri sancım var. Uykusuz kaldım, ondandır.
- Yok Süheyla ben rahat edemem gidelim.
- Gerek yok anne. Hem Karanlar gelecek.
- Kızım gelsin yine, gelme mi dedik? Ama biz bir hastaneye gidelim.
- Bence de inat etme Mihrimah.

Eda da katılınca başımda dikilen zebaniler sayesinde kendimi hastanede bulmuştum. Doktorum kontrol etmişti.
- Mihrimah sen nasıl sesin çıkmadan duruyorsun?
- Niye ki?
- E canım doğum sancıların başlamış da ondan. Fakat yeterli açıklığın yok. Bu yüzden açıklığın yeterli hâle gelene kadar beklemek zorundayız. Şimdi sana bir oda ayarlatıyorum.

Sesim çıkmayarak sadece kafamla onaylıyordum. Zira şaşkınlık içerisindeydim. Şaşkınlığım sürerken odaya alınmıştım bile. Annemler de benimle birlikte odadaydılar. Tanem, Işıl'ı arayarak haber vermişti. Zaten o karargahta olduğu için herkes duyardı muhtemelen.

Karan'ın şu anda yanımda olmayışı, ciddi ciddi doğum yapacak olmam ve daha bir sürü şeyin etkisiyle gözlerim dolmuştu. Dokunsanız ağlayacak durumdaydım.
- Güzel kızım bak Karanlar gelmişler, direk buraya geçeceklermiş.

Kafamı sallayarak başımı karnımda oğullarıma dokunan ellerime eğdim. Şu an tek istediğim yüzbaşımdı...

~~~~~~~~~~~

Geçen zamanla birlikte oda kalabalıklaşmış fakat hâlâ ihtiyacım olan gelmemişti. Derken önce sesini duydum. Ardından kolları arasına alan bedenini gördüm. Gözlerim onu beklemiş ve şimdi doyasıya akıtıyordu yaşlarını.
- Balkon güzelim, bak geldim ben.
- Geldin..
- Yanındayım tamam mı birtanem?
- Karan..
- Söyle güzelim.
- Korkuyorum...

Kolları daha sıkı sararken saçımı öpmüştü.
- Korkma güzelim. Oğullarımıza kavuşacağız.
- Öyle.
- Komutanım size yakışıyor mu hiç ağlamak? Koskoca Mihrimah yüzbaşısınız siz.
- Geç de sen doğur o zaman Ozan!

Benim çemkirmem sonrası Ömer'in kahkahası duyuldu.
- Noldu lan? Zehra yengem doğum yaparken bana kolaysa doğur diyordun?

Onunla birlikte diğerleri de gülmeye başlamıştı. Bense artan ve artık cidden canımı acıtan sancıyla baş etmeye çalışıyordum. Herkesin burada olması sebebiyle sesimi de çıkaramıyordum. Sanırım bunu anlamış olan kocam, herkesi odadan çıkartmıştı. Yalnızca ikimiz kalmıştık. Farkında olmadan meğer yüzbaşımın kolunu sıkıyormuşum. Çekmek istememle elimi tutup tekrar koluna koydu.
- İstediğin kadar sık güzelim. İstersen saçımı da çekebilirsin, sen seversin..

Kafasını önüme eğmesi ve arsız imasıyla gülesim gelmişti.
- Ben burada doğuruyorum, senin derdine bak yüzbaşı!
- Yavrum saçımı feda ediyorum, daha ne yapayım?

Madem öyleydi, yapıştım ben de saçına.
- Ahh! Güzelim şu an sanki daha çok hıncını çıkarır gibisin ama..
- Çıkarırım! Doğum yapıyorum ben burada!
- Tamam balkon güzeli. Al kopar, gıkım çıkarsa namerdim.

Gülecekken giren sancıyla çığlık atmıştım. Aynı zamanda gözümden dökülen yaşlarla Karan da içi gider gibi bakıyordu.

Doktorum odaya gelerek tekrar kontrol etmişti. Muhtemelen yaklaşık bir saat sonra istenilen açıklığın olacağını söylemişti. Biraz yürüyüşün iyi olacağını söylemişti ve biz de koridora çıkmıştık. Sonunda doğuma hazır olduğumda doğumhaneye alınmıştım.

~~~~~~~

Bana bitmek bilmeyen sürede bilmem kaçıncı kez ıkınıyordum.
- Yüzbaşıı!! Bir daha çocuk dersen ahhh! Seni öldürürüm!!
- Bir daha çocuk dersem sana kalmadan ben kendimi öldürürüm güzelim.

Bağırmaktan ve ağlamaktan sesim kesilmişti artık. Bir anda gelen rahatlama sonrası benim sesime tiz bir ses daha katılmıştı. Ayaz'ım gelmişti...

İkinci bir serüvenin ardından Alaz'ım da doğmuştu. Lakin ben bitmişlikle gözlerimi kapamıştım.

YAZARDAN

Yorgunluktan bayılan Mihrimah, gerekli müdahale yapılıp odaya alınmıştı. Doğan ikizlerin kontrolü de babaları yanlarındayken yapılmış ve güzelce giydirilmişlerdi. Bebeklerinin güvenliğinden emin olan Karan, soluğu aklından çıkmayan karısının yanında almıştı. Başında beklediği hayat sebebi ona dünyaları bahşetmişti.

Herkes sırayla bebekleri görmeye gidiyordu. Her gören Karan'a benzetiyordu ikizleri. Bunu gören Semih Şentürk, "Şerefsiz, kendini klonlamış!" demişti. Tabii kızı Gülfem tarafından dürtülse de hiç oralı olmamıştı.

MİHRİMAH

Gözlerim yorgunlukla açılırken ilk gördüğüm yüzbaşım olmuştu.
- Karan..

Yüzü anında bana dönerken gülümseyerek konuştu.
- Balkon güzelim, çok şükür...

Saçlarımda dudaklarının baskısını hissettim.
- İkizlerimiz iyi mi?
- Hem de çok iyiler annesi. Sabırsızlıkla annelerinin uyanmasını bekliyorlar.

Gözlerim dolu dolu konuştum.
- Gördün mü?
- Senin için hazırlanmalarına yardım ettim aslanlarıma.
- Söylesene, getirsinler..
- Söylerim tabii birtanem.

Tekrar saçımı öpmüş ve hemşireye haber vermişti. Önce doktorum kontrolümü yapmış, ardından odaya iki beşik girmişti. Tüm sevdiklerimiz yanımızdayken tanışmıştım ikizlerimle. İkisi de birer koluma bırakılmıştı. Akan göz yaşlarımla uzun uzun baktım oğullarıma.
- Karan, bunlar aynı sen..

Ona döndüğümde bize bakarken ve...  Ağlarken bulmuştum. Anne ve babasına katılan ikizlerim de ağlamaya başladığında odadaki herkesin gülme sebebi olmuştuk.

Hoş geldiniz hayatımıza Ayaz ve Alaz...

Öyle hoş geldiniz ki size anlatamam annecim...

Sayenizde vatanı için savaşan bir askerken, artık aynı zamanda evlatları için de savaşan bir anneyim. Size çok teşekkür ederim...

Benim duygular şelale...

Bu bölüm her zamankinden daha uzun bir bölümdü. Zira finalden bir önceki bölüm olduğunu üzülerek söylüyorum canlarım.

Sizinle güle ağlaya kırk bölümü devirdik ve 41. bölüm final öncesi son bölümümüz oldu. Ne diyim kırk bir kere maşallah dmdmssmsks. Tamam iğrenç esprimi görmezden gelebilirsiniz.

Asıl konuşmamı final bölümüne saklıyorum o yüzden çenem daha fazla düşmeden susuyorum. Final bölümümüzde görüşürüz ayana ailesi 💕


Continue Reading

You'll Also Like

1M 67.4K 52
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
204K 9K 63
Öylece trafiğe karışan aracın arkasından bakarken bacaklarımın beni taşımayacağını anlamıştım. Taşımasındı. Önemi yoktu. Kendimi dizlerimin üzerinde...
234K 15.4K 21
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
4.3K 283 5
Yıllar sonra gerçek ailesine kavuşan Mihriban Ayaz Soyder... yıllar sonra gerçek kızlarına kavuşan Karahanlı ailesi... geç kalınmış hayatlar... hasta...