AYANA ( Bir Asker Hikayesi)

Od Tugbaff

636K 24.8K 3.9K

İki aydır görevde olan ve son iki gündür haber alınamayan bir asker... Onu bulmak için görevlendirilen iki ti... Viac

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
KAHRAMANMARAŞ DEPREMİ
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
DUYURU
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
DUYURU
YENİ BÖLÜM DUYURUSU
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
Yeni Bölüm Duyurusu
22. Bölüm
23. Bölüm
Duyuru
24. Bölüm
25. Bölüm
Yeni Kitap Tanıtım
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
Yeni Kitap Yayında
29. Bölüm
30. Bölüm
Duyuru
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
Minik bir duruyu
35. Bölüm
36. Bölüm
Duyuruuu
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
FİNAL

10. Bölüm

16.5K 729 76
Od Tugbaff

Geçen dertlenip uyuyamamıştım, bu sefer de mutluluktan uyku tutmamıştı. Yine erkenden hazırlanıp soluğu karargâhta almıştım. Egemenler sabaha karşı göreve gittikleri için arabasını bana bırakmıştı. Odama giderken Karan'ı gördüm. Görmemle de onun odasına çekilip kapının kapatılması bir oldu.
- Günaydın balkon güzeli.
- Günaydın. Günaydın da sen niye erken geldin?
- Amcanla bir mesele hakkında konuşmam gerekiyordu.
- Ne meselesi o?
- Artık bir sevgilim olduğunu ve onun balkon güzelim olduğunu söyledim.

Karan otuz iki diş sırıtırken şokla ona baktım.
- Şaka?
- Gayet ciddiyim.
- Karan hayır yaa! Ben nasıl bakıcam suratına?!
- Sanki şuan bakıyorsun da.
- Konuyu saptırma Karan! Ne yaptı? Çok kızdı dime? Of ya!
- Bir sakin mi olsan? Ayrıca amcan anlamış zaten. Kızmadı. Aksine söylemem hoşuna gitti gibi.
- Harbi mi?
- Harbi.

Harbi nedir ya Mihri? Çocuk ayrılacak senden. Yakındır hissediyorum. İç sesimin aksine Karan gülüyordu. O zaman sıkıntı yoktur herhalde değil mi?

BİRAZ ÖNCESİ YAZARDAN

Karan yüzbaşı kafasına koyduğunu yapmak üzere sabahın nurunda soluğu karargâhta almıştı. Mustafa albayın göreve giden tim dolayısıyla burada olduğunu biliyordu. Odasının önüne geldiğinde kapıyı çaldı. Gir komutuyla içeriye girip tekmil verdi. Sabah sabah ne olduğunu anlamayan Mustafa albay, oturmasını söyledi.
- Komutanım sizinle bir konu hakkında konuşmam gerekiyor fakat albayım olarak değil, Mihrimah'ın amcası olarak.
- Hayırdır Karan?
- Lafı uzatmayacağım. Ben yeğeninizi seviyorum.
- Bana bilmediğim bir şeyi söyle Karan.
- Nasıl yani?
- Oğlum en salak insan bile anlar senin onu sevdiğini. Bir senin anlayıp yeğenime söylemediğin kalmıştı fakat anlıyorum ki o da olmuş.
- Komutanım-
- Komutanım değil, Mustafa amca. Unutma şuan seninle bir amca olarak konuşuyorum. Konuya gelecek olursak da sevenlerin karşısında duracak değilim. Seni senelerdir tanıyorum ve ona gözün gibi bakacağını da biliyorum.
- Sağolun. Emin olun ki onu üzdüğüm gün, öldüğüm gündür.
- Pekâlâ evlat. Hadi şimdi görevine dön asker.
- Emredersiniz komutanım.

Odadan çıktığında bu kadar kolay oluşuna şaşırmıştı yüzbaşı. Zor olmasını mı isterdin diyen iç sesine hak vererek odasına yöneldi. Karşıdan gelen balkon güzeli ile günü daha da güzelleşmişti.

MİHRİMAH

Sabahtan beri Karan'ı ikna etmeye çalışıyordum. Tutturmuştu herkese söyleyeceğim diye. Bense henüz biz alışmadan kimseye söylemek istemiyordum. Allah'tan bugün erken gelmişim. Yoksa Karan çoktan herkese duyurmuş olacaktı. Şimdi ise söyleyemediği için bildiğiniz trip atıyordu. Dinlenme odasında karşı koltukta suratı beş karış oturuyordu. Bu adam cidden çocuktu!
- Komutanım.
- Söyle asker.
- Mustafa albay sizi ve Mihrimah komutanımı çağırıyor.
- Tamam geliyoruz.

Giden askerin peşinden endişeyle baktım. Al işte sabah kızmayıp kesin şimdi konuşacaktı. Sen ona küsken nasıl kızacak acaba? Doğru ya la. Biraz sakinleşince kalkan Karan'ın peşine ben de kalkmıştım. Sessizce albayın odasına gelmiştik. Malum trip yemekteyim. Tekmil verip komutuyla oturmuştuk.
- Mihrimah hakkında hareketlenme var. Aralarında bulunan askerimizden yalnızca bunu öğrenebildik. Seni kaçırmalarına izin vereceğiz Mihrimah. Amaçlarının ne olduğunu ancak bu şekilde öğrenebiliriz. Üzerine bir cihaz yerleştiricez ve seni bu şekilde takip edicez. Amaçlarını öğrendiğin an seni alıcaz.
- Emredersiniz komutanım.
- Komutanım.
- Söyle Karan.
- Bu fazla tehlikeli değil mi?

Amcam konuşmadan ben atıldım.
- Niye ki komutanım? Daha düne kadar siz de bu yönde yapılan planın içinde değil miydiniz?
- Mihrimah bu-
- Yüzbaşı komutanım, Mihrimah yüzbaşı. Ayrıca konu tartışmaya açık değil. En başında yapılan plan buydu ve biz de sadık kalıcaz. Başka bir şey yoksa çıkabilir miyim komutanım?

Amcam kafa sallayınca çıkmıştım odadan. Trip tarafları değişti sanırım? Trip falan atmıyorum ben. Sadece sineye çektiğim bir konu tekrar gün yüzüne çıktı. Sanki en başta bu planı yapan ve benden gizleyen onlar değilmiş gibi şimdi kalkıp tehlikeli olduğunu söyleyemez. Farkında mı bilmiyorum ama yine bana güvenmediğini açıkça belli ediyor. Bu görev onun için olsa hiç sesi çıkmadan giderdi. Tehlikeyse yine tehlike. Yok lan sen harbiden ilişki insanı değilsin. Gerizekalı o zaman sevgili değildiniz! Adam senin için endişeleniyor anlasana. Sevgili olmamız bir şeyi değiştirmez. Şuan sevgili değil askeriz. Duygularımız devreye girerse direk mesleği bırakalım o zaman. Sonuçta her an her görevde ölebiliriz. Bir şey demedim say. Taradın resmen be! Sinirliyken konuşma o zaman sen de. Dinlenme odasına girdiğimde bizimkiler merakla bakıyorlardı.
- Nolmuş komutanım?
- Geçen takip eden itler harekete geçmeye hazırlanıyorlar. İstediklerini verip beni kaçırmalarına izin vericez.
- Yani yine tek olarak göreve çıkıyorsunuz.
- Aslında tek sayılmam. Siz de tetikte olacaksınız.

Biraz sonra gelen Karan, görevin ayrıntılarını anlatmıştı. Şimdilik tek yapmamız gereken beni kaçırmalarını beklemekti. Asıl görev sonrasında başlayacaktı. Günün geri kalanında eğitimde olan askerlerle ilgileniyordum. Bir yandan sürünürlerken bir yandan da sohbet ediyorduk.
- Komutanım sizin sevgiliniz falan mı?
- Adın ne senin?
- Cem komutanım.
- Hayırdır napıcaksın Cem efendi?

Arkamdan gelerek yanımda duran Karan'la hazır ola geçmiştim.
- Rahat yüzbaşım. Eee Cem efendi cevap alamadım.

Tek kaşı kalkmış Cem'e bakıyordu. Ayol nasıl da kıskanıyor!
- Öylesine sordum komutanım.
- Sorma Cem. Öylesine dahi olsa Mihrimah komutanın hakkında bir şey sorma. Olur mu?

Konuşurken bir yandan da zaten sürünmekte olan çocuğun omzuna vurarak baskı yapıyordu.
- Emredersiniz komutanım.

Eğildiği yerden kalkarak bana yine sert bakışlarını attı. Söylettirmezsen böyle olur bakışı o canım. Hadi be ordan.
- Benimle gel Mihri. Siz de devam edin.
- Emredersiniz komutanım.

Peşine takılmış yürüyordum. İyice sakin bir yere geldiğimizde hışımla döndü.
- Söylettirmedin bak nasıl yavşıyor şerefsiz!
- Sadece bir soru sordu Karan. Abartmasan mı?
- Aynısını bana da yapsınlar görelim Mihrimah hanım.
- Diline acı biber sürerim senin Karan!

Ciddiyeti gitmiş ve yerini kahkahaya bırakmıştı.
- Fantezine hayran kaldım balkon güzeli.
- Söylediğiniz gibi komutanım.

Karan bana anlamsız bakarken yanımızdan iki asker selam vererek geçtiler. Gülüşü daha da büyürken koluna vurdum.
- Gülme be.
- Valla sen istedin böyle olmasını güzelim.
- Tamam hadi söyleyelim.
- Cık. Şimdi de ben söylemek istemiyorum yüzbaşım.

Burnumun ucuna vurarak gülmüştü ve ayrılmıştı yanımdan. Götlek herif!

~~~~~~

Karan'a olan sinirimi askerlerden çıkarmış ve akşama kadar çalıştırmıştım. Sonunda pestilleri çıktığında bırakmıştım. Odama gidip üzerimi değiştirmiş ve karargahtan çıkmıştım. Yol kısa sürmüş ve eve varmıştım. Tam ayakkabımı çıkarmış girecekken annem belirmişti.
- Mihrimah dur. Al şu listeyi de markete git hadi annecim.
- Aney ya.
- Hadi be kızım.
- Bu Egemen neden görevde ya?

Annemin elinden listeyi alıp geri döndüm. Bu sefer arabaya binmemiş, yürümek istemiştim. Bir süre sonra arkamdan adım sesleri gelmeye başlamıştı. Siktir ama ya! Bu kadar erken mi yani? Ben daha bu akşam maske yapıcaktım. Gerizekalı! Sorunumuz yapacağın maske mi?! Kaçırılmak üzeresin farkında mısın?! Eee napak yani?

~~~~~~

Ellerim saatlerdir bağlı olacak ki sızlamaya başlamıştı. Kendime gelir gelmez acısını hissetmiştim. Bu nasıl misafirperverlik canım?!

Ben kendi kendime söylenirken içeriye iki adam girmişti.
- Komutan keyfin yerinde mi?
- Çook.
- Eyi eyi. Seni niye kaçırdık biliyorsun?

Bu nasıl bir soru cümlesi lan?
- Nerden bileyim ben? Müneccim miyim?
- O nedir komutan?
- Dur canım senin anlayacağın şekilde konuşayım. De siktir loo!

Yüzüme inen tokatla gülmeye başlamıştım. İşte şimdi eğlenmeye başlamıştım.

YAZARDAN

Mihrimah yüzbaşının kaçırılması ardından tüm tim karargâhta toplanmışlardı. Mihrimah'ın üzerinde bulunan cihazdan uyandığına dair bir ses bekliyorlardı.
- Ne verdiler lan komutanıma? Hâlâ uyanmadı.

Tam bu sırada hareketlilik ve ardından konuşmalar başlamıştı. Müneccimim ne olduğunu soran teröriste verdiği cevap bu durumda bile hepsini güldürmüştü. Ardından ise gelen tokat sesi ile gülmeleri yarıda kalmıştı.
- O elini götüne sokmayan adam değil!

Karan komutanın sevdiğine eli kalkan herkesin muhtemel sonu hazırdı. Sinirlerine hakim olmaya çalışarak dinlemeye devam etti.

MİHRİMAH

- Ay sinek dokundu sanki. Ulan benim elim bile daha ağır.
- Sana yapacağımı bilirdim de... Bekle komutan bekle.
- Hı hı tamam.

Onlar çıkarken benim keyfim yerindeydi.  Çıktıklarında cihaza konuştum.
- Nabersiniz gençlik?
- Mihri amacın delirtmek mi?
- Gerek yok ki komutanım. Hepsi kendiliğinden deli zaten.
- Onları değil Mihrimah beni!
- Aslında siz de farklı sayılmazsınız.

Fısıldayarak söylemiştim. Sesli söylemek henüz yemiyordu.
- Olabildiğince az hasar alacaksın. Gereksiz yere kudurtma itleri.
- Aman komutanım iki eğlenmiyim mi?
- Bu bir emirdir asker!
- Emirlere uymadığımı hâlâ anlayamadınız galiba komutanım.
- Mihrimah!
- Efendim komutanım?
- Komutanım bence susmayı deneyin. Çünkü Karan komutanımın gözlerinden ateş çıkıyor.
- Ateş iyidir Fatih. Ateşi severim.

Nolur görev adına gönderme yaptığımı anla Karan! Parçaladığım edebiyat boşa gitmesin. Alın beni bu kızın içinden! İmdaaat! Dayanamıyorum artık. Gidene dur demeyiz iç ses. Kızım kaçırılmak sende kafa mı yaptı? Hee.
- Sana verilen görevi yapmaya bak Mihri.
- Emir alındı komutanım.
- Alınan emri uygulamayı da unutma.
- Nasip bu işler komutanım.

Karan'nı burada bile delirtmeyi başarmak aşırı hoşuma gidiyordu. Seviyorum seni yüzbaşım. Hep bundan yani.

Kapı açılmış ve bu sefer başka biri girmişti. Bu sefer ki daha üst seviyede biri gibi duruyordu.
- Merhaba yüzbaşı.

Cevap vermeyip karşıma oturmasını izledim.
- Eminim seni niye kaçırdığımızı merak ediyorsundur.
- Sadede gelsek?
- Sabırsız olma yüzbaşı.
- Sabırsız olduğumdan değil, siz fazla sıkıcısınız.
- Baban neden öldü?
- Off çok klişe ama bunlar! Babamdan söz ederek canımı mı acıtacaksınız?
- Türklerin aile bağı kuvvetli sanıyordum.

Adama salak mısın Cemile bakışlarımı attım.
- Benim babam şehit! Dolayısıyla onu hatırladığımda yapacağım şey en fazla makamıyla gurur duymak olur. Tabi siz anlayamazsınız.
- Kes sesini!
- Ovv sanırım sinirlenen taraf ben olmadım. Ulan bari bunu becerin bee.

Sinirle kalkıp bir tokat da o atmıştı. Lan başka bildiğiniz yok mu sizin?! Yalnız bu sert olmuştu. Öyle ki ağzımdan akan sıvı kan olsa gerekti. Saçımı çekerek yüzüyle yüzümü hizaladı.
- Bir kere sorucam. Babanla bulduğunuz bilgi kimin elinde?
- Ohoo ben nerden bileyim onu? Seneler önce verdiğim bilgi. Kim bilir nerde.
- Nerde olduğunu bilmesen de bilginin ne olduğunu biliyorsun yüzbaşı.
- Ben çok balık hafızalıyım ya. Tühh!
- Seni gebertirim!
- Nah gebertirsin! Anca yapsan yapsan şehit edersin döl israfı.

Sinirle yüzüme bakıyordu. Gülerek yüzüne tükürdüm. Saçımı hırsla bırakıp çıkışa yöneldi.
- Bakın icabına! Konuşana kadar da durmayın!

~~~~~~~

Yediğim kaçıncı darbeydi acaba? Valla saymaktan yorulmuştum. Hâlâ sesimin çıkmaması dengelerini bozmuştu. Kadın oluşum, onlara güçsüz olduğum izlenimini vermiş olmalıydı. Tabi kendi kadınlarını sadece uçkurları için kullandıklarından bilmiyorlardı. Türk kadınıyım oğlum ben!
- Lan o değil de siz vurdukça benim uykum geliyor ya. O kadar yumuşak vuruyorsunuz yani.
- Ulan bu nasıl kadın?! Benim elim ağrıdı vurmaktan. Git söyle konuşmuyor bu.

Konuştuğu adam çıkmıştı. Çok geçmeden benimle konuşan adam gelmişti.
- Fazla inatçısın yüzbaşı.
- Karadenizliyim de.
- Yani?
- Of ama yaa! Sizinle konuşmak çok sıkıcı. Bir bok anlamıyorsunuz. Bak şimdi Karadeniz insanı inatçıdır. Ben de Karadenizliyim. Yani inatçı oluşum oradan-
- Ne anlatıyorsun lan sen?!
- Ayyhh! Yok anlaşamıyoruz biz sizinle.
- Kes tatavayı!

Yanına gelen bir adam sessiz olduğunu düşündüğü şekilde konuşmuştu fakat ben duymuştum. Ülkemizde yapılacak bir suikastten bahsetmişti. Hepsi çıkınca cihazdan yine ses duyuldu.
- Mihri yola çıktık. Kaçırılma sebebini öğrendik. Biz gelene kadar en azından emre uy ve sadece bekle.
- Olmaz komutanım. Bir suikast var. Onu öğrenmem lazım.
- Biz geldiğimizde bakıcaz. Emre uy Mihrimah!
- Siz ulaşana kadar yok ederler Karan!

Bu iş çok uzamıştı. Elimdeki iplerden kurtulup dışarıyı kontrol ettim. Birinin gelmesini beklemiş ve gelince de etkisiz hâle getirerek elindeki silahı almıştım. Adım adım temizleyerek ilerliyordum. Camdan gördüğüm kadarıyla benimle konuşan adam dışarıdaydı. Burada planların yapıldığı bir oda olmalıydı. Ben onu ararken silah sesleri gelmeye başlamıştı. Demek bizimkiler de gelmişlerdi. Onlar çatışırken bir odaya koşan adamın peşinden gittim. Tahmin ettiğim gibi planı imha edecekken ben onu imha etmiştim. Planı fazla incelemeden katlayarak yanıma aldım. Odadan çıktığımda bizimkiler de karşımdaydı. Karan hem sinirli hem de endişeli bakıyordu. Karşıma gelerek yaklaştı.
- Bir kere de emre uy!
- O zaman planı imha ederlerdi.
- Sana da bir şey olabilirdi.
- Ama olmadı.
- Sonum olacaksın.

Bunu fısıldayarak söylemişti. Hatta kendi kendine konuşur gibiydi. Ardından geri çekilmiş ve çıkışa yürümeye başlamıştı. Bir kaç adım atmışken elindeki silahı Fatih'e uzattı.
- Fatih al şunu.

Fatih'in silahı almasıyla geri döndü. Dönmesiyle de beni kucağına alması bir olmuştu.
- Komutanım ne yapıyorsunuz?!
- Başlatma komutanına! Her yerin yara içinde.
- Ama-
- Konu tartışmaya kapalı Mihrimah.
- Komutanım siz de yaralandınız. Bırakın ben taşıyayım.

Selim'in lafıyla hızla Karan'a döndüm.
- Karan çabuk bırak beni! Nerenden yaralandın? Ya sen salak mısın, niye yaralıyken kucağına alıyorsun?!
- Sıyırdı sadece.
- Tamam bırak beni.
- Olmaz! Yaralısın.
- Sabır Allah'ım! Tamam bırak bari Selim taşısın.
- Olmaz! Niye sevgilimi başkası taşıyor?!
& Sevgili mi?!
- Dilini eşek arısı sokmasın inşallah Karan!

Omuz silkmesi yok mu bir de!
- Komutanım siz şimdi?
- He Ömer he!
- Oha ya! Ben nasıl kaçırdım.

Ömer'e hayretle bakmıştım. Bunların hepsi manyak be!

Yeni bölüüüm!
Bugün yazmaya başladım ve bitirip attım. Biraz fazla beklettim bu sefer. Ancak fırsat buldum. Her neyse umarım bölüm beğenilmiştir. Bir sonraki bölüm görüşmek üzere ❤️



Pokračovať v čítaní

You'll Also Like

2.3K 272 27
Yusuf yanağını elime yaslayarak ilk mesajında sorduğu hatta yıllar önce çocukken sorduğu soruyu tekrardan soruyor. "Sevsene beni?" Ben de tebessüm ed...
Yazgı Od Nur 🌿

Spirituálne

26.7K 2.1K 44
Hayat onları ne kadar ayırmaya çalışsada daha annelerinin karnına düştüğü anda yazılmıştı yazgıları ilmek ilmek düğümlemişti birbirine kaderler...
263K 12.2K 28
~Kitapların bağlantıları YOKTUR. İkinciyi okumak için birinciyi okumak GEREKMEMEKTEDİR~ Yıllar önce, küçük ve tombul bir kız çocuğu iken düşmüştü gen...
Panduf | Texting Od Тайна

Tínedžerská beletria

785K 45.6K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...