stepbrother complex || tokyo...

lostyourvibes tarafından

192K 20.9K 38.9K

"çektiğim tüm acılar, ona kavuşmak içindi belki de." → baji keisuke x matsuno chifuyu (switch) ← × lise × ç... Daha Fazla

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3 (m)
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8 (m)
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8 (m)
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6 (m)
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6 (m)
5.7
5.8
5.9
the final
özel bölüm - 1 (m)
özel bölüm - 2 (m)
özel bölüm - 3 (m)

1.2

3.2K 377 693
lostyourvibes tarafından

tw : aşırı uzun bölüm.

Baji

En son ne zaman böylesine korktuğuma dair hiçbir fikrim yoktu. Tanrım, Matsuno'nun ateşler içindeki bedenini taşırken ağlamak üzereydim. Birinin benim yüzümden ölmesini istemiyordum. Baş düşmanım bile olsa, istemiyordum.

"Ateşi 40 derece," diye bağırdı ona serum takan hemşire. "Çocuk havale geçiriyor! Bu raddeye gelinceye kadar aklın neredeydi?

Gece boyunca, acıdan kıvranmıştı muhtemelen ve ben azıcık bile umursamamıştım.

Onu bir odaya yatırmışlardı. Ben de yanımda kimliği bile olmadığından, kayıt işini telefondan halletmesi için babasını aramak zorunda kalmıştım. Çocuğun telefonunu bile alacak zaman bulamamıştım ki.

Odaya girer girmez elime bir bez tutuşturuldu. "Alnını serin tut. Gerekirse yeniden duşa sokacağız."

Bezi ıslatıp dediğini yaptım ve yatağın kenarındaki tabureye çöktüm. Matsuno, hiç iyi görünmüyordu. Duşa sokmaları bile fayda etmemişti anlaşılan.

Boynuna dek kızarmış, suratı acıdan buruşmuş ve de dudakları aralıktı. Elleri ikide bir titriyor, göğsü sertçe inip kalkıyordu.

Başımı ellerimin arasına alıp alt dudağımı ısırdım. Tanrım, ne bok yemiştim ben?

Çocuğun gerçekten de, muhtemelen puşt babası yüzünden, bazı travmaları vardı ve öylesine çok üstüne gitmiştim ki onu darmadağın etmiştim. Üstelik, benim yüzümden ölebilirdi.

Üçüncü defa bezi değiştiririken ateşinin düşmeye başlamasıyla rahat bir nefes almıştım. Önceki kadar kızarık değildi yanakları ve solukları daha düzenliydi.

Orta birin ilk gününden beri, kanlı bıçaklıydık onunla. Sürekli atışmış, birbirimizi yumruklamış ve hayatı birbirimize zindan etmiştik ama hiçbirinde işi bu denli ilerletmemiştik.

"Ölme," dedim belki de milyonuncu defa ve yüzünü sildim. "Sakın ölme."

Tanrım, onu ilk defa gördüğüm anda bile ondan tiksinmiştim. Güzel yüzünü dağıtmak, küstah ve donuk ifadesini cehenneme yollamak istemiştim. Ufak tefek vücuduna rağmen, kendinden büyük heriflere kafa tutup her birini dövmesine sinirlenmiştim. Ne bok yerse yesin herkesin ona tapmasına katlanamamıştım.

Chifuyu Matsuno'dan, nefret etmiştim hep.

Ateşi iyiden iyiye düşmeye başlayınca hâlâ okul formamla durduğumu fark ederek gömleğimin kollarını kıvırdım. Göt korkusu yüzünden üstümü değiştirmeyi bile akıl edememiştim ki.

Kapı açılınca irkildim. "Uyanınca içmesi gereken ilaçları getirdim."

Bir teşekkür mırıldanıp Matsuno'ya bakmayı sürdürdüm. Hemşire, biten serumun iğnesini çıkarırken bile tepki vermemişti. Hâlâ pembeydi yanakları ama çok daha iyi görünüyordu.

"Hiç kalkmadın sanırım," dedi hemşire ve omzumu sıktı. "Kardeş sayılırsınız, normal."

Dişlerimi sıktım. "Kardeş falan değiliz. Babası, anneme göz dikti diye kardeş olmuyoruz."

Kıkırdadı. "Yine de onu önemsiyor gibisin. Ona kıyafet falan getir istersen. Terli terli durursa yeniden kötüleşebilir."

Hemşirenin ardından bakakalmıştım. Ben ve Matsuno'yu önemsemek? Peh.

"Sakın ben yokken ölme," dedim hâlâ uyuyan çocuğa ve ona kıyafet getirmek için ayaklandım.

Tanrım, oturmaktan her yerim uyuşmuştu. Kan dolaşımımı hızlandırmak için anlamsız hareketler yaparken gözümü ondan ayırmıyordum Aramızda ne geçerse geçsin, benim yüzümden ölmemeliydi.

Alnını yeniden silerken suratı daha buruştu. "Ö-özür dilerim."

Ne?

Sesi öylesine zayıf ve de pütürlüydü ki dizlerimin üstüne çöküp iyice yaklaştım ona. "Uyanıyor musun Matsuno?"

Sol gözünden irice bir damla gözyaşı süzüldü. "Çok üzgünüm, anne."

Anne mi? Matsuno'nun bir annesi mi vardı? Üstelik, neden ondan özür diliyordu ki?

Yanağını avuçladım. "Matsuno?"

Kafasını geriye çevirip bacaklarına sarıldı. Tanrım, kendinde değilken bile bana katlanamıyordu!

Daha fazla oyalanmadan montumu giyip hastaneden çıktım. Canım deli gibi sigara içmek istese de paketimi nerede bıraktığıma dair hiçbir fikrim yoktu ve zaman kaybetmek istemiyordum. Ben yokken yeniden kötüleşebilirdi.

Arabaya binerken gökyüzüne kaydı gözlerim. Tanrım, sabahtan akşama kadar onun başında beklemiştim cidden de.

Eve dönünce piç kurusuna gittim doğrudan. "Oğlunuz iyi değil."

Annem, televizyona diktiği gözlerini bana çevirdi. "Kardeşinle ilgilenmen çok güzel, Kei."

Kardeşmiş.

Bay Matsuno, annemin elini sıkıp gülümsedi. "Chifuyu'yu pek tanımıyorsun, Keisuke. Onun ne çeşit bir dikkat çekme delisi olduğunu anlayınca neden onu pek de önemsemediğimi görürsün."

Kafamı duvarlara vurmak istiyordum. Çocuğu en kötü yerinden, babasından vurmuştum.

Tanrım, büyük orospu çocukluğu yapmıştım.

"Oğlunuz hakkında böyle konuşmamalısınız," demekle yetindim ve odaya çıktım.

Elime ilk geçen kıyafetleri, cüzdanını ve cep telefonunu alıp yeniden arabaya koştum ve hız sınırlarına dikkat ederek döndüm hastaneye.

Uyanınca özür dileyecektim ondan. Bu defa, gerçekten de çok ileri gitmiştim.

Matsuno'nun yanakları biraz daha pembeleşmişti ve hastanenin battaniyesini kaldırınca kıyafetlerindeki ter lekelerini görmüştüm. Hemşire haklıydı, terli terli durmamalıydı.

Onu giydirmesi için birini bulmaya çalışsam da hiç kimse beni ciddiye almamıştı. Hasta bakıcılardan biri, kahkaha bile atmıştı. Piçi dövmeyi çok fena istesem de düzgün durmaya mecburdum. En azından, havlu vermişti hemşirelerden biri.

Havluyu olabildiğince nemlendirip yatağın kenarına oturdum. "Matsuno?"

Belki uyanır diye hafifçe sarstım ama hâlâ kendinde değildi. Sikeyim, ciddi ciddi onu soymak zorundaydım!

İki gün önceki gereksiz yakınlık ve de sürtünme yüzünden sertleşmiştim ama bunu düşünmeyecektim. Aksi takdirde yeniden sinirlenebililirdim.

Onu doğrulmaya zorlarken birkaç defa daha seslenmiş ve hiçbir tepki alamamıştım. Tanrım, ya hiç uyanmazsa? O zaman ne bok yiyecektim?

Terden üstüne yapışmış tişörtü sıyırırken kollarını kendine dolayıp yeniden mırıldanmaya başlamıştı. Ne dediğine dair hiçbir fikrim yoktu.

Zar zor da olsa üstünü soymayı başarınca ıslak havluyla tenini silmeye giriştim. Titriyor, mırıldanıyor ve beni itmeye çalışıyordu ama hâlâ kendinde değildi.

Tonlarca çürük ve yara izi vardı vücudunda. Hele sırtındakiler, korkunçtu. O gün, dikkat etmemiştim pek ama çocuğun vücudu en az benimki kadar hasarlıydı.

Kendine doladığı kollarını çözmeye çalışırken teması minimum düzeyde tutmayı deniyordum. Adımın sapığa çıkmasını istemezdim.

"B-bırak," demesiyle donakaldım. Birkaç damla gözyaşı daha süzülmüştü sol gözünden. "Özür dilerim."

Bir çeşit kâbus görüyordu belli ki. Ne yaparsam yapayım kollarını çözemiyordum.

"Matsuno." Omuzlarına dokununca irkilmiştim. Fazla yumuşaktı teni. "Seni giydirmem gerekiyor."

Daha fazla titremişti. "Y-yapma. Özür dilerim, baba. Sürtük değilim ben."

Sırtındaki izlere kaydı bakışlarım. Siktir, bunları babası mı yapmıştı yoksa?

Dolmaya başlayan gözlerimi kırpıştırdım. "Mat-, Chifuyu."

Sikeyim, ona ilk defa ilk adıyla sesleniyordum.

Titremeleri azalınca sertçe yutkundum. "Chifuyu, tabii ki de sürtük değilsin sen."

Matsuno, gevşemiş gibiydi. Yeniden kötüleşmesinden tırsarak çabucak giydirdim onu ve tabureye geri döndüm.

Tanrım, ne bok yemiştim ben?

Titreyen, yara ve çürüklerle kaplı ellerini kavrayıp ağlamaya başladım. "Lütfen ölme, Chifuyu."

normalde bi kei, bi fuyu yazıyordum ama kei'in sürünme seansını biraz daha yazmak istedim

ve, bugünle birlikte totemi bozayım çünkü diğer fic'lere de bölüm yazmalıyım <3








Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

924 101 3
"güzel gitar seçmişsin, sana laik" [✦Micheal Kaiser x İsagi Yoichi✦]
1.5K 236 4
al_hthm: gay gay seyler inşaa etmeyin şu servera Pembe pembe Ne malsınız oğlum siz - Edebiyat fakültesi öğrencilerinden biri olan Haitham, arkadaşla...
4.1K 248 11
"Childe'ın Liyue'den ayrılması ya da daha doğrusu Zhongli tarafından ihanete uğramasının(?) üstünden yaklaşık 3-4 ay geçmiştir.Northland Bankası'nda...
2.6K 235 28
Ryomen Sukuna, Gojo Satoru'ya aşık olmuştu. Bir dünyada başlamadan biten aşkı başka bir dünyada bir şans bulmuştu. - Valla yazıyorum bir şey ama ne...