Bölüm 117

14 1 0
                                    

Ali Ömer sanki her gün ağlamıyormuş gibi gözlerinden süzülen yaşlara aldırmadan elindeki telefonu kulağından yavaşça indirdi. Göz yaşları bu sefer mutluluktan akıyordu. Yine de aniden kapanan telefon zaten gergin olan sinirlerinin daha da gerilmesine yol açmış, onu yeni bir çıkmaza sokmuştu. İki koca yıl sonunda bir haber alabilmişti ama elinde işe yarar ne vardı ki? Bilmediği bir numara ve karısının sesi. Karısı. O yaşıyordu. Hayattaydı. Ve kendisini kurtarmasını istiyordu. Sonunda dedi içinden. Sonunda beklediği, dilediği ipucu gelmişti işte. Odadan hızlıca çıkıp çalışma odasına yöneldi. Biraz daha hızlı yürüse kanatlanıp uçacaktı neredeyse. Yürümüyor, koşuyordu sanki. Bir an aklına gelen şeyle duraksadı. Ne yapacaktı? Başka bir odaya gitmekle ne kazanacaktı? Bir şey yapmalıydı. Sevdiği kadını kurtarmalıydı, fakat nasıl? Aniden duraksadığı gibi aniden arkasını dönünce Şirini, Rıfatı ve annesini gördü. Üçü de hiçbir şey anlamadıkları belli olan şaşkın yüzleriyle ve merakla ona bakıyorlardı. Elbette hepsi o telefonun Sera ile ilgisi olduğunu telefon kapandığında Ali Ömerin bağırtılarından anlamıştı, yine de tam olarak ne olduğunu bilmiyorlardı.

"Abi ne oldu? Bi haber mi var? "

"Kuzen anlatsana, arayan Sera mıydı?"

"Oğlum?"

Ali Ömer çaresizlik ve endişe ile ovuşturduğu ensesinden elini çekip onlara baktı. Neden aklına mantıklı bir çözüm gelmiyordu? Neden aklı ona Seran şurada git bul, kurtar onu demiyordu. Her zaman bir makine misali çalışan zihni neden donup kalmıştı? Beklediği mucize gerçek olmuştu. Gelmişti işte. Neden böyleydi o zaman? Sinirle duvara bir yumruk attı. Bir başka vuruş daha diğerini izleyecekken Rıfat onu yakaladı ve kollarından tuttu. Ali Ömerin sinirden ve endişeden ne yapacağını bilmez haldeki gözlerine bakarak " Abi sakin ol." diye bağırdı. Ali Ömer acısını bile hissetmediği eliyle onun kolunu tutup "Aradı Rıfat. " dedi. "Arayan Seraydı."

Üçünün de derin bir sessizliği izleyen şaşkınlıklarının ardından ilk konuşan Şirin oldu. "Ama bu iyi bir şey. Yani, öyle değil mi? "

Ali Ömer çatık kaşlarının arasına parmaklarını götürüp bir süre ovaladı. İki yana salladığı başı ve sessizliği bir sorun olduğunu gösteriyordu ama orada bulunan hiç kimse bunu söylemeye cesaret edemiyordu. Bu suskunluğa daha fazla dayanamayan Rıfat korku dolu bir sesle, yavaşça sordu. "Ama bir sorun var değil mi? "

Şirin bir umut Ali Ömere baktıktan sonra Rıfata ve yengesine döndü. "Ne .....ne sorun olabilir ki? Arayan Seraydı ve geleceğini söyledi, öyle değil mi? Gelecek ve bize neler olduğunu anlatacak. Nasıl kurutulduğunu yani. Söylesene Ali Ömer öyle değil mi?"

"Şirin kızım, yapma."

"Yenge, Sera aramış işte. Ne olabilir ki? Geliyorum demek için aramıştır o. Söylesene Ali Ömer. Konuşsana. "

"Şirin, hayatım sakin ol lütfen. "

"Rıfat ne sakini? Sakin niye olayım? Ali Ömer neler oluyor? Söylesene. Söyle hadi. Konuş."

Ali Ömer, kuzeninin kendisini iki kolundan tutup sarsan ellerine tepki vermeden baktı bir süre. Sera onun sevdiğiydi, çocuklarının annesiydi ama Şirinin de arkadaşıydı. Kendisi için Rıfat neyse Şirin ve Sera için de birbirleri oydu. Bu zaman kadar aralarında yaşanan anlaşmazlıklar durumu değiştirmiyordu. Anlatmalıydı, . ne diyecekti? Şirinin ellerini tutup "Tamam." diyebildi. "Tamam sakin ol, anlatacağım. Hadi içeri geçelim."

Dördü de çalışma odasına geçip koltuklara oturdu. İki yıl boyunca kimbilir kaç keredir toplanıp konuştukları bu odanın duvarlarının dili olsa neler anlatırdı. O iki yıl boyunca bulmaya çalıştıkları şey şimdi bir mucize olup gelmişti, fakat ne kadarı gerçekti bu mucizenin? Herkesin gözü de kulağı da Ali Ömerdeydi. Ondan gelecek haberleri bekliyorlardı. Ali Ömer bunun farkındalığıyla konuşmaya başladı.

"Evet arayan Seraydı."

"Ve?"

Rıfat sakin olup, Ali Ömere anlatması için fırsat tanımasını söylemek istercesine karısının elini tutup sıktı ve ona gözleriyle bunu anlatmaya çalıştı.

"Ve bana beni kurtar Ali Ömer dedi. Sadece bu. Nereden, kimden, nasıl? Sadece bu kadar söyledi ve telefon kapandı. Ben nasıl bulacağım onu nasıl?"

Ali Ömer ayağa kalkıp odanın içinde sinirli adımlarla gezinirken Rıfatta ayağa fırlayıp yanına geldi. Onu durudurup kendine çevirdi. "Başka hiçbir şey söylemedi mi? Nerede olduğuna dair falan? İyi düşün."

"Hayır Rıfat hayır. Sadece bu kadar. Elimde olan sadece bu. Ve onun yaşıyor olduğu. Başka hiçbir şey yok."

"Ya aradığı numara?"

Ali Ömer kuzenine üzgün bir şekilde kafasını sallayıp "Malesef. Kayıtlı olmayan bir numara." dedi.

"Geri arasak? Belki cevap veren ya da bize bilgi veren biri olur?"

Ali Ömer annesinin bu umudunun gerçek olmasını ne kadar istediğini anlatan gözlerine baktı. Karısını kendi öz kızı gibi seviyordu annesi, biliyordu. Onun bu heyecanını kırmak içindeki sevinci söndürmek en son istediği şeydi ama elinden gelen bir şey yoktu.

"Aradım anne, hem de defalarca. Fakat açan olmadı. Mesaj da attım ama geri dönen olmadı."

Dördü de ne yapacaklarını bilmez bir şekilde yeniden sessizliğe gömüldü. Herkes bir çözüm yolu bulmanın peşindeydi, ama ellerinde tanımadıkları bir numaradan gelen Seranın yardım isteğinden başka bir şey yoktu. Rıfat birden aklına gelen düşünceyle ayağa fırladı. Biraz da bunu daha önce akıl edememiş olmasının verdiği heyecanla "Numara." dedi. "Abi numarayı bana yolla hemen araştırsınlar. Kimin olduğunu öğrenebilirsek onu bulabiliriz." Ali Ömer içini kaplayan tüm olumsuz duyguların arasına küçükte olsa bir umut penceresi açmaktan korkarak Rıfata döndü. "Buluruz değil mi? Tabi ya. Neden aklıma gelmedi ki?"

Rıfatın numarayı aldıktan sonra yaptığı bir iki telefon görüşmesi sonucu beklemeye başladılar. Hepsi de olumlu bir haber gelmesi ve bir çıkış yolu bulmuş olmanın umuduyla sabırsızlanıyordu. Dakikalar birbirini kovalaıp saatlere dönüşmeye başlayınca söner gibi olmaya başlayan ümitleri Rıfatın telefonunun çalmasıyla yeniden yeşermişti. Rıfat telefonu cevaplayıp bir süre konuştu. Kapattıktan sonra neler olduğunu heyecanla öğrenmek isteyen üçlüye döndü. Özellikle Ali Ömerin gözlerinin içine bakarak "Bulduk. " dedi. "Telefon Selda Soycan adına kayıtlıymış."

Ali Ömer gerisinin olduğunu bildiği halde olumsuz bir cevap almaktan korkarak "Peki bu kadının kim olduğu hakkında bilgi var mı? " diye sordu. Korkuyordu, hem de çok. Yıllar sonra dileyip de eline geçen bu ipucunun boşa çıkmasından ve yine eli boş kalmaktan korkuyordu.

"Var abi. Kadın ellili yaşlarında, iki çocuk sahibi ve evli bir hemşireymiş. Ayrıca....."

"Ayrıca Rıfat?"

Rıfat, Ali Ömerin sabırsızlanarak ve heyecanla sorduğu soruyu cevaplarken son derece kendinden emindi. "Ayrıca abi, kadın bu şehirde yaşıyor ve  bize oldukça yakın bir klinikte çalışıyor."

Ali Ömer içinden derin bir nefes vererek deminden beri sıkmakta olduğu koltuğu bıraktı. Tahta oymaları parmaklarının arasında un ufak olup parçalanabilirmiş gibi sıkmıştı. Ellerine baktı, mobilyanın bıraktığı geçici izlere bakarak bir kahkaha attı. "Buldum seni......Sonunda."

************************

Merhaba,

Sera aradı ve yardım istedi.

Sizce bu kadar zaman nerelerdeydi?

Ne durumdaydı?

Kimlerin yanındaydı?

Ve Ali Ömer ile Rıfat oraya gidince onu bulabilecekler mi?

Ne dersiniz?

Ya Selda Soycan kim?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Görüşmek üzere.

******************************

MUCİZELER HEP VARDIR DERLER ???Where stories live. Discover now