Bölüm 108

14 1 0
                                    

    Keşke tüm bunlar sadece kötü bir rüya olsaydı. Keşke uyansam ve her şey sıradan akışında devam ediyor olsaydı. Fakat öyle değil. Şu an da hastane de bir camın arkasından seyrettiğim benim çocuklarım. Kızım. Oğlum. Buradayım ben. Ben. Babanız. Sizi ve annenizi koruyamayan adam. Ama artık buradayım. Yanınızdayım. Bir daha size ve kardeşlerinize en ufak bir kötülük gelmemesi için elimden gelenin fazlasını yapacağım. Bunun için size söz veriyorum.

"Onları yakından görmek, kucağınıza almak ister misiniz?"

"Bunu yapabilir miyim?"

"Elbette. Siz onların babalarısınız. Hadi benimle gelin."

Hemşireyi takip edip odadan içeri girerken neredeyse onları kaybedebileceğimi düşündükçe aklımı yitirecektim. Şu an burada olmayabilirlerdi. Onlara dokunup kucağıma alamayabilirdim. Öpüp koklayamayabilirdim. Onlara bir şey olmuş olma düşüncesi bile çok kötüyken ben bunu yaşamıştım. Dahası karımı da kaybedebilirdim. Hala da bu tehlike sürüyordu. Böyleyken o  iti elime geçirdiğim ilk an....., hayır şu an sırası değildi. Şimdi çocuklarımla tanışacaktım. Güzel şeyler duyup güzel şeyler hissetmelilerdi.

"İşte bakın bu güzel bayan kızınız. Hadi babaya merhaba de."

"Kızım. Çiçeğim........ Onu kucağıma alabilir miyim?"

"Tabi."

"Güzel kızım. Merhaba. Ben baban."

Çiçek gözlerini açıp bir an için bana baktıktan sonra minik kollarını ve bacaklarını hareketlendirerek kollarıma yerleşti. Minicik bir burnu vardı. Gözlerinin rengini tam görememiştim ama ela gibiydiler, ama ne fark ederdi?  Benim kızımdı. Canım. Kanım. Küçük ağzını oynatıp esner gibi yapmaya çalışınca minnacık elleriyle sardığı parmağıma baktım. Deniz çok kıskanacaktı. Gerçi Güneşi çok seviyordu ama Sera o kadar güzel kaynaştırmıştı ki kardeşleri birbirine. Seram. Karım.

"Biliyor musun Çiçeğim annen kadar güzelsin. Evet annen. Çok yakında tanışacaksınız onunla. Gerçi siz onu zaten tanıyorsunuz ama o sizi çok merak ediyor biliyor musunuz? Toprak, oğlum gel hadi sen de. Hemşire hanım, oğlumu da diğer koluma alabilir miyim?"

Hemşire Toprağı da kucağıma dikkatli bir şekilde yerleştirirken aklıma gelen düşünceyle heyecanlandım. "Oğlum, kızım anneye gidelim mi? İster misiniz?"

"Ali Ömer bey bunu doktora sormamız gerekiyor."

"Bakın karım çok zor bir ameliyattan çıktı. Yaşaya....bilecek mi bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da hissediyor. Çocuklarının yanında olduğunu hissedecektir ve bu eminim ona da iyi gelecek. "

"Yine de bebeklerin sağlığını da düşünmemiz gerek. Eşiniz şu an yoğun bakımda ve odası oldukça soğuk."

"Bunun farkındayım, zaten sadece bir kaç dakika. Onları iyice sararız. Üşümezler."

Hemşire bana cevap vermek yerine arkamda duran bir yere odaklanmış halde bakarken usulca dönüp baktım. Seranın doktoru gelmişti. Ne kadar zamandır orda duruyordu, konuşmalarımızın ne kadarını duymuştu bilmiyordum ama olumlu bir cevap alabilme umuduyla "Lütfen." dedim. "Lütfen çocuklarımızı karıma götürmeme izin verin. Sadece bir kaç dakika."

"Ali Ömer bey sizi anlıyorum ama eşiniz ameliyattan çıkalı sadece iki saat oldu ve durumu oldukça kritik. Önümüzdeki kırk sekiz saati atlatması lazım. Bu yüzden...."

"Bunları ben de biliyorum doktor. Farkında değilim mi sanıyorsunuz? Karımın her ...an ....her....saniye gidebileceği....ni biliyorum. Ve elimden kahretsin ki bir şey gelmiyor. Hiçbir şey gelmiyor. Onu ordan.....o odadan.....o makinelardan o durumdan kurtaramıyorum. Sadece bekliyorum. Siz kırk sekiz saat diyorsunuz. Kırk sekiz saat. İki koca gün. Belki..... belki kırk sekiz dakikası bile olmayabilir. Ve benim elimden hiçbir şey gelmiyor. Sadece umut. Yalnızca bu. Eğer karım bebeklerini yanında hissederse ki biliyorum hisseder o belki daha fazla dayanır. Daha güçlü olur. Daha iyi mücadele eder. Bırakın götüreyim onları karımın yanına. "

MUCİZELER HEP VARDIR DERLER ???Where stories live. Discover now