Bölüm 9

32 1 0
                                    

   Ne zaman birine güvensem veya ne zaman bir şeye tamam oldu diye inansam hep boşa çıktı. Yılların değişmez kuralı bu. Ve elbette benim....  Murphy  Kanunları hep doğru sonucu veriyor. Ne kadar çok o kadar az. Tersi de sabit kesinlikte. Ne kadar az o denli çok. Arz ve talep gibi bir şey belki de. Hata belkisi fazla. Tam olarak öyle. Sonra da bana olumsuz diyorlar. 

     Ali Ömer'in yüzündeki ifadeye mi yoksa şaşkınlığına mı inanmalıyım? Aslında doğru da olabilir. Neden olmasın? Erkek işte. makyaj güzeli çarpık marpık bacaklı da olsa belki de ilgisini çekti, peşinden gitti. İyi de öyle olsa niye evlilik oyununa girsin ki? Aferin Sera. Semih denilen o adam attı oltayı sen de yemi yuttun. Hem sana ne, sana ne? Adam kimle isterse onunla olur. Sana mı hesap verecek? Sizinki ne gerçek bir ilişki ne de gerçek bir evlilik. Kendine gel.

      "Aaa Arzu hanım mı? Ha o şey ya. Ney? Ha şaka, şaka yaptım ben."

Acaba durumu kurtardım mı? Adam aptal da değil ki. Zeki. Ya anlarsa? Ay kıskandım sanacak şimdi. Bir bu eksikti. Niye bana bakıp duruyor ki şimdi? Yoksa anladı mı? 

  "Ay anladı vallaha anladı."

"Neyi anlamam gerekiyor?"

Yok galiba anlamamış. Yoksa sormazdı böyle. Ben içimden söylemedim mi onu? Sahi neyi anlaması gerekiyor? Ne oluyor bana ben bile anlamıyorum ki ona nasıl anlatayım?

"Amannn neyse Ali Ömer bey. Şaka yapayım dedim, olmadı. Hani şey geldi ya, Semih bey, ondan yani hani sizi kızdırdı ya. Ben hani şaka olsun diye, rahatlayın diye. Olmadı ama değil mi?"

"Her neyse."Artık bu konuyu kapatalım."

Kızdı işte. Kızdı. Haklı tabi Adam haklı. Otuz yaşıma geldim. Herkes kırk türlü oyun çevirir ben daha bir tane... Ne diyorum ben? Ama ben buyum işte. Saf, yalan söyleyemeyen, sakar, yalnız, beceriksiz... Yalnız yalan söyleyemeyen dedim ama Semih beye iyi atıp tuttum. Hani neredeyse ben bile inanacaktım evlenecek olduğumuza, yani evlenecek olduğumuz doğru da. Yok ya. Yaktım ben devreleri. Hatta kablolarda temassızlık var şu an. Beynim yeni hücre üretimini durdurdu. Başka açıklaması olamaz. Yoksa niye saçmalayayım bu kadar? Ay ben böyle değildim. 

"Seraaaa"

"Efendim?"

"Deminden beri sana sesleniyorum. İyi misin sen?"

"İyi? Bennn? Çok, çok iyiyim ben. İyiyim ya. Siz nasılsınız?"

"Sera, korkmalı mıyım?"

"Neden ki?"

"Sence?"

"Ay evet ben de fark ettim bugün bir gariplik var ben de Ama bir an da oldu. Gerçekten. Ben de anlamadım. "

"İstersen çık. Biraz hava al. Bu aralar çok bunaldın normal. Hem zaten."

"Zaten?"

"İki gün sonra bir davet var. Birlikte katılmamız gerekiyor. Hazırlanman için de vaktin olur."

"Da-vet? Benim de katılmam gerekli mi? "

"Yani Sera. Evleneceğimizi duyanlar olmuştur. Tek katılmam doğru olmaz. Herkes müstakbel eşimin nerede olduğunu soracaktır."

"Nasıl bir davet olacak bu? Yani nasıl gözükmeliyim mesela?"

"Aslında yabancısı olduğun türden bir şey olduğunu sanmıyorum. Eskiden katıldıkların gibi.Kimsesiz çocuklar için düzenleniyor. Olduğun gibi görünmen yeterli. Sade, zarif, biraz çocuksu ve naif "

Çocuk-su mu dedi o? Çocuk gibi yani. Beni çocuksu mu buluyor? Beni? Otuz yaşındaki beni? Ama ben de Sera'ysam ona çocuksu ne demek gösteririm. Ben ona zalimsin diyor muyum? Demiyorum. Diyemiyorum değil. Demiyorum. Biliyorum, çünkü öyle değil. Beki başlarda, en başlarda biraz, ama sonra değil işte. O davete öyle bir giderim ki çocuksu kimmiş göreceksin patron bey. 

MUCİZELER HEP VARDIR DERLER ???Where stories live. Discover now