Bölüm 120

20 1 0
                                    

Dünya yeniden dönmeye başlamıştı. Kuşlar tekrar gökyüzündeydi. Hava yağmurlu olsa da güneş tekrar açmıştı. Ali Ömer yeniden nefes almaya başladığını hissetti. Adını bir fısıltı halinde söyledikten sonra gücünün yettiğince koşar adımlarla gelip kollarına sığınan karısını sarmalamıştı. Ne kadar zayıflamıştı. Küçücük bir kız çocuğu gibiydi. Ali Ömer onun iyice uzamış saçlarını okşarken kokusunu derince içine çekti. Titreyen bedeninden ve nefes alış verişinden ağladığını anlıyordu. O da ağlıyordu. Yine de güçlü durmalıydı. Ona sığınan ve güçsüz bir şekilde kollarını kendisine saran kadının yanında sağlam durmalıydı. Onun şu an da kendisine ihtiyacı vardı. Başına sayısız öpücükler koyup, incitmekten korkarak daha sıkı sarıldı. Sonra bir anlığına onu kendisinden ayırmadan elleriyle başının iki yanından tutup gözlerine baktı. O gözlerde hâlâ yılların korkusu vardı. Ve Ali Ömer biliyordu ki uzun zamanda bu korku onunla birlikte olacaktı. "Korkma, bak burdayım, geldim." dedi. Karısı cevap vermek yerine yeniden kollarının arasına sığınınca Ali Ömer içinden kendi kendine küfretti. Daha fazla aramalıydı. Sevdiği kadın böyle korkmuş bir şekildeyken daha fazla aramalıydı. Yüksek sesle söyleyemediği kelimeler düğüm olup boğazına oturmuştu. Rıfat da onu bu haini anlamıştı. Zaten bu zamana kadar nasıl sustuğuna şaşırmıştı, şimdi konuşamıyor oluşunu garipsemiyordu. Yavaşça "Hadi Serayı buradan çıkaralım. " dedi. Ali Ömer ona tamam anlamında kafasını sallayıp hareketlenince neler olduğuna zaten anlam veremeyen Selda hanım engellemek istercesine öne atıldı. "Buna izin veremem. Onu götüremezsiniz."

"Korkarım bunun kararını siz de veremezsiniz hemşire hanım. Ali Ömer bey karınızı götürebilirsiniz."

Konuşan polis amiri Cüneyt beydi. Selda hemşire odada bulunanlara baktıktan sonra Rıfata dönerek "Kandırdınız beni. " dedi. "Beni neye bulaştırdınız böyle?"

"Bir suçunuz yoksa korkmanıza da gerek yok Selda hanım. Bu bayan iki yıl önce kaçırılmıştı ve her yerde aranıyordu.Sonunda bulundu. Sizinde bizimle polis merkezine gelmeniz gerekiyor."

"Bakın ben bir şey yapmadım. Bu kadını tanımıyorum bile. Ben sadece hemşireyim."

"Tamam sakin olun. Dedim ya suçunuz yoksa korkmanıza da gerek yok."Arkadaşlar hemşire hanımı da alalım."

Ali Ömer üzerindeki ceketi çıkarıp karısının incecik kalmış bedenine sardıktan sonra onu yavaşça kucağına aldı. Sera bu zaman boyunca tek kelime konuşmamıştı, sadece Ali Ömere sarılmakla yetinmişti.

"Cüneyt bey, biz karımı hastaneye götürelim. Sizinle daha sonra görüşsek olur değil mi?"

"Elbette Ali Ömer bey. Merak etmeyin burası biz de. Rıfat beye ve size işbirliğiniz için çok teşekkür ederim. Haberleşiriz."

"Biz teşekkür ederiz."

Odadan çıktıkları an da adamlar etraflarını sarmıştı. Thomas yakalanana kadar da böyle olacaktı. Ali Ömer kucağında başını göğsüne gömmüş ve elleriyle güçsüzce gömleğini tutan karısına baktı. Kimbilir neler yaşamıştı? Bundan sonra bir saniye bile gözünün önünden ayırmayacaktı onu. Sessizce arabaya doğru ilerlerken bir anlığına Rıfata baktı. O olmasaydı, kendisi yine heyecan yapar, içeri dalıp tüm odaları tek tek ararken çıkardığı gürültü sonrası karısını yine kaybedebilirdi. Şu an sevdiği kadın kollarındaysa, ona kavuştuysa bunu Rıfata borçluydu. Ona ne kadar teşekkür etse azdı.

Hastanenin kapısından çıkıp arabanın yanına ilerledikçe Ali Ömer içini kaplayan rahatlama duygusunun yanında öfke de hissettiğini fark etti. Sera kimbilir neler yaşamış nelerle tek başına yüzleşmek zorunda kalmıştı. Düşüncesi bile onu hiddetten deliye çevirmeye yetiyordu. Rıfatın açtığı kapıdan karısını arabanın koltuğuna oturttu. Sera tekrar onu kaybetmekten korkar gibi elini bırakmamıştı. Onun hâlâ korku dolu gözlerine bakınca onu yalnız bırakamayacağını anladı. Rıfat da durumu fark etmiş olmalıydı ki, "Abi sen yengemin yanına geç, ben kullanırım." dedi. Ali Ömer tamam anlamında başını sallayıp karısının yanına oturduğunda Sera tekrar tıpkı bir çocuk gibi kollarının arasına sığınmıştı. Ali Ömer ona sıkıca sarıldı. Zaten başka bir şey yapamıyordu, sanki konuşsa, bir tek kelime söylese kendini tutamayıp ağlamaya başlayacaktı. Boğazındaki yumrunun daha büyüğü kalbinin orta yerine oturmuştu. Sevdiği kadına adı gibi çiçek bahçesi vaat etmişti, ama kendisi yüzünden neler gelmişti başına. Neden her şeyi yüklenmek zorunda olan o değil de, karısı olmuştu ki? Belki de hiç tanışmamış olsalardı, mutlu bir hayatı olabilirdi Seranın. Ali Ömer aklına bu düşünce gelir gelmez hayır dedi kendi kendine. Bencillikti Düşüncesizlikti. Safi kendini düşünmekti ama olmazdı. Olamazdı. Sera olmasaydı yaşamak nedir bilemezdi ki. Sevmek nedir, sevilmek nedir bilemezdi. Nefes almak nasıl bir şey bilemezdi. Hayır. Tüm yaşananlara inat onunla geçen bir an bile yaşadığını hissetmesi için yeterdi. Fakat suçluydu. Hatalıydı. Koruyamamıştı sevdiğini.

MUCİZELER HEP VARDIR DERLER ???Where stories live. Discover now