Bölüm 58

11 1 0
                                    

        Aradan geçen iki yılda geri dönmeden yaşamaya çalışmıştım. Ve galiba başarmıştım da. Aslında alışmıştım demek daha doğru olurdu. Saçlarım biraz daha uzamış, mevsimler değişmiş, duygularım aynı kalmıştı. Ne yaparsam yapayım ondan nefret edemiyordum. Fakat belki de elimde kalan tek şey olan gururum uzak durmamı sağlamıştı.

    Bu iki yıl boyunca beni hiç aramış mıydı diye düşündüğüm çok oldu. Hatta telefonu elime alıp onu aramaktan son anda vazgeçtiğim anlarda. Kimse nerede olduğumu bilmiyordu. Cerene bile söylememiştim. Sanki birisi yerimi öğrenirse Ali Ömer'in beni bulacağına, yanıma geleceğine dair safça bir umut vardı hala içimde. Asla öyle bir şey yapmayacağını bilsem bile onu sevmekten vazgeçmeyi kalbime dinletememiştim.

      Ceren her ne kadar Ali Ömer hakkında konuşmak istese de onu engellemiş, onun hakkında hiç bir şey duymak istemediğimi kesin bir dille belirtmiştim. Yine de Aslı ile evlenip evlenmediklerini ya da beni hiç arayıp aramadığını merak ediyordum. Ama soramazdım, çünkü eğer sormaya başlarsam kendimi tutamazdım. Yine de zaman zaman da olsa aklına geliyor muydum acaba? Bilmek isterdim.

     Aylinin kocası Jack kendine ait bir inşaat firmasının sahibiydi. Yanlarında kaldığım bir ay boyunca onlara ne denli bunalımda göründüğüm hakkında bir fikrim olmasa da Aylin ona bir mimar olduğumu söylediğinde yanında çalışmamı teklif etmişti. Buna ben de Aylinle birlikte oldukça sevinmiştim, böylece kendimi işe vererek düşüncelerimi birazcık olsa da erteleyebilirdim. Zaman geçtikçe de öyle oldu. Belki hala Ali Ömer'i düşünüyordum özellikle de çizim yaparken ama bununla yaşamayı öğreniyordum. Aylin benim yeni insanlarla tanışmamı ve hatta kendime yeni bir hayat kurmamı istese de şimdilik bu kadarı yeterliydi. Ona göre bir  erkek arkadaşım olursa Ali Ömer'i unutmam daha kolay olurdu. Kim bilir belki de evlenirdim bile. Ama olmazdı. Anlamıştım. Benim aşktan yana şansım yoktu. Üstelik sonuncusunda fena çuvallamıştım. Yine de hala  beni oyuna getiren o adamı seviyordum işte.

      Hayatımda güzel şeylerde vardı. Güzel ama hüzünlü. Üzücü. Jack'in şirketinde çalışmaya başladıktan sonra tanıştığım Linda ve eşi Simon vardı mesela. Bir de yeni doğmuş bebekleri Denise. Linda doğumdan önce şirketin muhasebe bölümünde çalışıyordu ve kocası Simon da aynı şirkette mühendisti. Onlarla çok yakın arkadaş olmuştuk. Hayatta birbirlerinden başka kimseleri yoktu. Aylinlerin de katılımıyla  beraber her hafta sonu birimizde toplanı ya da bir yerlere giderdik. Linda ve Aylin hiç olmayan kız kardeşlerim gibiydiler. Fakat bir gece telefon çalmış ve Aylin bana o üzücü haberi kendisi ağlayarak vermek zorunda kalmıştı. Linda, Simon ve bebek Denise bir trafik kazası geçirmişlerdi. Malesef kurtulan sadece bebekti. Ve bu hayatta anne ve babasından başka kimsesi olmadığı ve artık onlarda bu dünyada   olmadığı için bakım evine gönderilecekti. Buna izin veremezdim. Vermedim. Denise'i evlat edindim. Altı aylık minicik ve her şeyden habersiz bir kızdı. Hayatımın neşe kaynağıydı.

                 Şimdi bir yaşına basacağı bu hafta içersinde yanımda oturmuş, uykulu gözleriyle oyuncak ayısı Mösyö Tombiş'e sarılmış bir şekilde uçağın camından bulutları izliyordu. Eve dönüyordum. Dönüyorduk. Her ne kadar bu durumu Aylin ve Jack ayarladı olarak görsem de karşıma Ali Ömer'den intikam alabilme fırsatı çıkmıştı. Tek sorun bunu istiyor muydum, işte bundan emin değildim. Jack, bir firmayla ortak iş aldıklarını ve işlerin başında güvenilir birisinin durmasının onu rahatlatacağını söylediğinde rutin işlerden biri olduğunu düşünüp geçmiştim. Ancak ortak olan firmanın adını söylediğinde içtiğim çorba boğazımda kaçıp boğulma tehlikesi geçirmeme neden olmuştu. "Yüceler Holding" demişti. Onlara defalarca bu iş için başkasını bulmalarını söylemiş ve ikna etmeye çalışmıştım. Fakat ne yapsam ne söylesem etkisiz kalmıştı. En son Aylin'in "Ne yani Sera? Yaptıkları yanlarına mı kalsın?" demesi beni ikna etmişti. Ancak onlara itiraf etmeye çekinsem de asıl istediğim intikam değil Ali Ömer'i yeniden görmekti. Biliyorum aptalcaydı ve hala onu seviyor olmam gurursuzluktu.Yine de onu görünce içimdeki ince sızı harekete geçecek ve bu kadar duygusal düşünmeyecektim. İntikam mı? Kim bilir belki de azıcık.

           Onun hayatında Aslı ya da başka bir kadının olup olmadığını deli gibi merak ediyordum. Ne var ki bir zamanlar iç sesini hep dış sesi olarak  olarak kullanan birine göre fazlaasıyla sessizdim. Sanırım artık susmayı öğrenmiştim. Eski Sera gitmiş yerine yeni bir Sera gelmişti. Ve bunu başarmama neden olanlar arasında Ali Ömer en üst sıradaydı. Öyle ya da böyle bir şekilde karşılaşacaktık. Zorunlu olarak elbette. Ve o an geldiğinde o saf ve karşılıksız seven, inanan Seradan geriye hiçbir şey kalmadığını görecekti.

        Uçağın  alana inerken çıkardığı gürültü ve sallantılar Denise'i korkutmuş olacak ki ağlamaya başladı. Onu kucağıma alıp sıkıca sarıldıktan sonra korktuğu zamanlar hep yaptığım gibi saçlarıyla oynamaya başladım. Bu onu sakinleştiriyordu. Ne kadar küçük ve masumdu. Ali Ömer ve benim de böyle güzel bir bebeğimiz olabilirdi. Ve onu birlikte büyütüyor olabilirdik. Ne kadar iyi bir baba olurdu. Bilmem mümkün değildi. Hatta böyle hayaller kurmayı bir an önce bırakmalıydım. Kimbilir belki de çoktan baba olmuştu bile. Başka bir kadından......

      Uçaktan inip alanı geçtikten sonra heyecan ve özlemle karşılamaya gelen Ceren'i gördüm. Onu çok özlemiştim. Nerede olduğumu bilmediği ve iki yıldır sadece ben onu aradığımda görüştüğümüz için bana kızgındı biliyorum. Ama bunu yapmam gerekti. Ali Ömer'in peşimden geleceğini umduğundan değil ama en doğrusu bu gözükmüştü. Cerenle birbirimize sarıldığımızda ona bunu yaşattığım için üzüldüm. O bunu hak etmemişti. En yakın arkadaşım, hatta kardeşimdi. Ayrıldığımızda bana kocaman bir gülümsemeyle "Sonunda" dedi. "Sonunda aklına gelebildim ve geri dönebildin. " Ben de ona gülümseyip "Evet" dedim. "Seni o kadar çok özledim ki hasretine ancak iki yıl dayanabildim."

         "Şakaya vurarak kurtulabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Daha hesap vereceksin küçük hanım."

       "İstediğin her türlü hesabı ve açıklamayı alacaksın ama şimdi eve gidebilir miyiz?  Denise çok yoruldu ve acıktı."

        Ceren o zamana kadar fark etmediği bebek arabasına bakıp "Ah" dedi. "Bir bebek mi?"

       "Evet. Benim bebeğim."

       Cevabım dudaklarımdan dökülür dökülmez yanımızda duran birinin varlığını hissettim. Cereni o kadar çok özlemiştim ki çevreme bakmamıştım bile.Başımı yavaşça çevirdiğimde karşımda bulmayı umduğum kişi Cerenin kocası Cenk'ti. Bir an gözlerimin bana oyun oynadığını düşündüm. Ama konuşup bana "Na.... nasıl yani? Sen... sen ev..... evlendin mi?" dediğinde bu kadar çabuk karşılaşmayı beklemediğim gerçeğin tam da karşımda olduğunu fark ettim. Ali Ömer burada durmuş benden bir cevap bekliyordu.

*************************************************

Merhabalar,

Ali Ömer mi gelmiş?

Hava alanına?

Sera'yı karşılamak için?

Ceren ile birlikte?

Yoksa tesadüf mü?

Ortada bir şeyler mi var?

Ama acaba nasıl bir şeyler?

Fakat neden hiç yorum yok?

Hadi lütfen. Okudunuz ya iki satır yorum yazın. Beni mutlu edin.

Oylarınızı da bekliyorum.

Görüşmek üzere.

********************************************

MUCİZELER HEP VARDIR DERLER ???Where stories live. Discover now