Bölüm 56

8 1 0
                                    

                 Kimi geceler bir öncekinden daha siyahtır. Daha kara daha ıssız. İçine çektiğindeyse sizi sızım sızım sızlayan bir kalbe sığabilecek tüm acıları neredeyse yaşamış olmakla dolmuş ama taşmaya bir adım kalmış, yapayalnız, karamsar ve solgun bir duygu koyar ortaya. Her şey anlamsız gelir. Süregelen acı üşütür yaz ortasında bedenini ve sen öylece ürperirken geriye sadece tek bir soru kalır soramadığın : Neden?

                Ne yapmalıydım? Bunun cevabını bilsem dakikalardır dikilmekte olduğum yerden bir adım olsa kıpırdar ve kendime hepsinin geçeceğini, her şeyin düzeleceğini söylerdim. Ama yapmadım. Yapamazdım. Bilinmezlik ve bilmezlikle dolu olduğum anların sayısı az değildi fakat bu kadar güvendiğiniz ve sevdiğiniz birinin karşınızda eski sevgilisini kim bilir nedendir teselli edişini izlemek ilkti benim için. Daha bir kaç dakika öncesine kadar  dünyanın en mutlu insanı olabilirdim halbuki.

                  Ceren yanıma gelip koluma girene kadar kafamın içinde  iki soru dönüp duruyordu: Neden? ve Ne  yapmalıyım? Bir yanım Ali Ömer'i dinle derken öteki yanım dinleyecek bir şey yok her şey ortada diyordu.  Ying ve Yang gibi. Ya da belki de her neyse. Önemli olan bu değildi.

            "Oraya gidip burda olduğunu ve onları gördüğünü söylemelisin."

            "Hayır."

            "Ama Sera....."

               Onların beni hala görmemiş olmaları şanstı, ama kararımı vermiştim. Buradan hiç bir şey yapmadan ve kendimi belli etmeden gidecektim. Ali Ömer'e bir fırsat verip, kendiliğinden anlatmasını bekleyecektim. Bir kaç saat önce bana çocuklarımızın adını sayan adam bana yalan söylemezdi değil mi? Ve o adam benden bir şey saklamazdı. Saklamamalıydı. O bana anlatırdı. Geçerli bir nedeni olmalıydı. Beni ne kadar çok sevdiğini her fırsatta gösteren ve söyleyen o değil miydi? Ali Ömer'e güvenmeliydim.

            "Ali Ömer hiç bir şey bilmeyecek Ceren. Burada olduğumu bilmeyecek. " dedim gözlerimi kurularken.

         "Ama Sera bu kadının yaptığı yanına mı kalacak yani? Ali Ömer senin nişanlın. Ve o kadın..... o......"

         "Ali Ömer'in bana anlatmasını bekleyeceğim."

         "Sera emin misin? Yani tamam o Ali Ömer ama o da bir erkek. Ya  hiç bir şey anlatmazsa?"

        "Anlatacak Ceren." dedim çarçabuk. "O benden bir şey saklamaz. Bunun geçerli bir nedeni olduğuna eminim ben."

       "Ah Sera. Umarım dediğin gibi olur."

       "Olacak Ceren."

     Cerenin aklından geçenleri söylemekten kaçındığının farkındaydım. Benim aksime o  bu durumun bir nedeni olabileceğine inanmıyordu ve kimseye güvenmeyen yapısı burada da ortaya çıkıp çoktan bir karara varmasına neden oluyordu. Her ne kadar benimde bir yanım onun gibi düşünse de sevdiğim adama güvenmeyi seçiyordum.

           "Hadi gidelim buradan."

          "Kalıp olanları izlemeyecek misin?"

         "Görmem gerekeni gördüm zaten Ceren. Ve duymam gerekenleri de bana Ali Ömer söyleyecek."

            Kendime itiraf etmeye çekiniyor olsam da içimde yer eden umut kırıntılarını yerle bir etmek adına daha fazlasını görmemek için oradan ayrılmaya karar vermiştim. Ceren'i  Ali Ömer'e bir şey söylememesi konusunda bir kez daha uyardıktan sonra eve geldim. Hava çoktan kararmıştı. Kapıyı açan Zeliş heyecanlı bir ses tonuyla Şirinin ve Rıfatın içeride olduklarını söyledi. Ne kadar keyifsiz olsam da gülümsemeden edemedim. Şirin abisi saydığı kuzeninin sözünü hemen yerine getirmiş ve Rıfatı buraya getirmişti. Yine de Ali Ömer'in Şirinin bu şekilde istenilmesinden hoşnut olmayacağına ve bunu kabullenmeyeceğine emindim. Aile büyükleri, çiçek ve çikolata gibi geleneklere uygun bir isteme isterdi o.  Aniden aklıma beni kimseden istemediği geldi. Belki de bu geceden sonra ortada bir nişan kalmayacaktı ve böyle bir duruma da gerek olmayacaktı. Yine de olumsuz ve ümitsiz düşünen tarafıma kapa çeneni diyerek salona doğru ilerledim. Şirin ve Rıfat koltukta oturmuş, konuşup gülüşüyorlardı. Rıfat bir koluyla Şirini sarmış, diğer eliyle ise Şirinin saçlarıyla oynuyordu. Salonun girişinde durup bir süre onları izledim. Şirinin yüzündeki mutluluğu, Rıfatın ona aşkla bakan gözlerini ve ikisinin arasındaki uyumu.... Daha bir kaç saat öncesine dek Ali Ömer ve ben de böyle görünüyorduk.  Acaba yine öyle olabilecek miydik? Yoksa o tabloda artık bir yerim yok muydu? Benim olan daha doğrusu benim olduğunu sandığım o yer şimdi bir başkasına mı aitti?  Geçmişten gelen birine. Belki de hiç geçmemişti.  Kim bilir.....

MUCİZELER HEP VARDIR DERLER ???Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin