Bölüm 118

15 1 0
                                    

Ali Ömer hızla sürdüğü arabayı eski görünümlü fakat korkutcu görünen binanın önünde aniden durdurdu. Beyaz rengin hakim olduğu dış yüzeyine inat devasa bir sıkıntıyı yüklenmişcesine karanlık görünen taş yüzeyi bir an da üzerine yıkılıverecek gibi duran bir dağ misali önünde yükseliyordu. Eve bu kadar yakın bir yerde olup da bunca zaman onlardan bu denli uzak kalmasının sebebine sığdıramadığı cevaplar bulunmaz bir karmaşada aklında dönüp durmuştu buraya gelene kadar. Nedenler ne olursa olsun şimdi buradaydı. Ve her şey sonrasını bekleyebilirdi. Şu an umurunda olan tek şey içeride olan karısıydı. Yeterince aramamış olmalıydı, yoksa elini uzatsa değecek kadar yakın olan sevdiğini bunca zaman ayrı tutmazdı kendinden. Sonra diye geçirdi içinden, kendinden hesap sorma zamanı için uygun vakit değildi. Kalbi göğsünü delip çıkacak kadar yüksek vuruşlar yapıp, tüm bedenini titremekten zor alıkoyarken düşünmesi gereken en son şey kendisiydi. Bunu fark etmesine rağmen hâlâ arabada oturuyor olması da ayrı bir ironiydi. Aniden direksiyonu sıkıca tutan ellerini bırakıp kapııyı açtı, ayağının birini aşağı atmıştı ki yanında oturan Rıfat onu kolundan yakaladı ve geri çekti. "Abi bekle." Ardından ne dediğini anlamamış olan Ali Ömere bakıp "İçeriye yalnız girmeyelim. Hızlı sürdüğün için yetişemediler. Bekle adamlar gelsin." dedi.

Ama Ali Ömer daha fazla bekleyemezdi. Buna dayanacak ne gücü ne de sabrı kalmıştı. Elinde hiçnir şey olmadan geçen onca yıl sonra karısını bulmuştu ve değil bir dakika bir saniye bile gecikemezdi. "Ben gidiyorum Rıfat. Onlarda gelince arkadan gelsinler."

Arabadan bir hışımla indikten sonra kapıya ulaşmak üzereyken Rıfat onu yeniden yakalayarak durdurdu. Ali Ömer iki yanından onu esir alıp durduran kolların sahibine bakarken sinirlendiğini hissediyordu. Ne yapmasını bekliyordu? Sevdiği kadın içerdeyken nasıl bekleyebilirdi? Neden anlamıyordu Rıfat? Tam ağzını açıp sinirle ona bir şeyler söyleyecekken Rıfat ondan önce davrandı. "Abi bak anlıyorum. İçerdeki Sera. Bulduk sonunda ama içerde ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Heyecanlı davranıp olacak işi olmaz yapmayalım. Sakin ol. Bak geldiler bile."

Üç araba görüş alanlarına girdiğinde Rıfat da Ali Ömeri tutan ellerini çekip onlara döndü. Adamlar hızla araçlardan inip yanlarına geldiler. On kişiydiler. Dışarıdan bakılınca kendilerini ele vermeyecek şekilde giyinmişlerdi. Onları gören ne birbirlerini tanıdıklarını anlayabilirdi ne de ne iş yaptıklarını bilebilirdi. Rıfat aralarından seçtiği iki adama dönerek "Siz ikiniz içeri gidin ve Sera Yüceler hakkında bilgi toplayın. Sakın dikkat çekmeyin. Gerekirse bütün odalara teker teker bakın ama kimse onu aradığımızı bilmeyecek, anlaşıldı mı?" dedi. İki adam da "Tamam abi." diyerek içeri geçince Rıfat geride kalanlara döndü. "İkiniz çıkışı tutun. Siz ikiniz arkada çıkış var mı kontrol edin. Siz ikiniz de içeriyi kontrol edin, şüphe çekmeyin ve bir şey fark ederseniz hemen haber verin. Ve siz ikiniz de bizimler gelin."  Hepsi de verilen görevleri yapmak için itirazsız dağıldığında Ali Ömer bir kez daha içeri girmek için girişe yöneldi.  Rıfat bunu bekliyordu ama henüz erkendi. "Abi bekle."

"Rıfat istediğin oldu işte.  Korumalarda geldi. İçerdeler. Artık bırak da ben de karımı arayayım."

"Olmaz abi. Dedim ya içeride ne var bilmiyoruz. Belki bir tuzak ya da bir oyun olabilir."

"Nasıl yani? Ne oyunu ne tuzağı?"

"Abi belki de oyun oynadılar. İki yıldır bakmadık taş altı bırakmadık. Tamam ben de Serayı bulmak istiyorum ama onca zaman sonra bu kadar kolay olması ilginç değil mi?"

"Rıfat sen ne dediğinin farkında mısın? Sera aradı. Onu kurtarmamı istedi."

"Bugünkü teknolojiyle bunu yapmak çok kolay. Seranın sesiyle bilgisayarda oynayıp bizi tuzağa çekmiş olabilirler."

"Saçmalamayı kes ve bırak beni hemen. Karım içerde."

"Abi bak söz veriyorum içerden bi haber gelsin, sana engel olan ne olsun, ama o zamana kadar seni riske atamam."

"Rıfat başlarım senin riskine, bıraksana beni."

"Abi tamam diyelim oyun falan yok ama ya içerde bizi tanıyan birileri varsa? O zaman Serayı da tehlikeye atmış oluruz. Zaten buraya kadar gelmekle de hata ettik, belki de takip edildik. İstedikleri bu belki de."

"Of Rıfat offf"

"Biliyorum zor, çok zor. Yerinde olsam ben de duramazdım. İçerde Şirinin olduğunu düşünsem delirirdim ama hadi bizi, anneni geçtim, çocukları düşün abi. Anneleri ortada yok zaten sana da bir şey olursa ne yaparlar?"

"Tamam ama on dakikan var Rıfat, fazlasını isteme. On dakika sonra içeri girerim ve bunun için seni bile ezip geçerim anladın mı?"

Rıfat kafasını aşağı yukarı salladıktan sonra telefonunu çıkarıp bir kaç görüşme yaptı. Ardından ikisi de yanlarındaki iki korumayla beklemeye başladılar. Zaman keskin bir bıçak ucu olmuş, Ali Ömerin yaralarını kanatıyordu. On dakika bu kadar uzun olabilir miydi?  Sanki saniyeler durmuş, geçmek bilmiyordu. İki yıl beklemişti Ali Ömer, on dakika o iki yılın yanında neydi ki? Ya Rıfat haklıysa diye düşündü bir an. Ya bunların hepsi bir oyunsa? O zaman ne yapacaktı? Mucize diye adlandırdığı şey bir tuzak çıkarsa ? O kadar inandırmıştı ki kendini, bu akşam evde olacaktı karısı. Çatısının altında. Çocuklarının yanında. Hiçbir şey söylemeden öylece izleyecekti onları bir köşeden. Bir şey de sormayacaktı, Serası ne zaman hazır olursa o zaman anlatırdı zaten. Yeter ki doğru olsundu, yanılmamış, kandırılmamış olsundu. Zamanın ağırlığı dağ olmuş bedenine saniye saniye biniyordu. Birden aklına evdekiler geldi. Yine böyle bir heyecanla evden çıkıp akılsızca ve sabırsızca Semihe hesap sormaya gittiğinde olmuştu her şey. Seraı ellerinin arasından kayıp gitmişti. Yine aynısının olmasına izin veremezdi. Ya tüm bunların amacı onu yeniden aynı tuzağa çekmekse? Belki de bu sefer çocuklarına göz dikmişti o it. Aklına dolan düşüncelerle Rıfata döndü. "Rıfat evdekiler?" diyebildi.  "Merak etme abi. Benim de aklıma geldi, ama bu sefer tedbiri aldım. Hem korumaların sayısını artırdım hem de polise haber verdim. Az önce Şirinle konuştum, polis ekipleri de evi sarmış, içerde de çocuklarda dahil herkes salonda toplanmış. Yanlarında da hem polis hem korumalar varmış. Merak etme."

Ali Ömer kendisini ve ailesini ondan çok düşünen bu adama zor da olsa gülümseyerek baktı ve elini omuzuna koyarak sordu. "Korumalar güvenilir değil mi?"

"Merak etme, hepsi son derece güvenilir ve işini bilen adamlar. Aklın kalmasın."

Aklındaki düşünceler dağılınca Ali Ömer endişeyle saatine baktı. Sürenin dolmasına bir kaç dakika kalmıştı ama hâlâ bir haber yoktu. Gittikçe umudu azalıyordu. Elleriyle yüzünü sıvazlayıp gözlerini kapattı. Lütfen diye geçirdi içinden. Lütfen bir oyun olmasın. Seram duyuyor musun beni? Lütfen içeride ol. Bak burdayım ben.  Geldim. Buradayım, ama ne olur sen de burda ol. Zaman artık dayanılmaz bir hale bürünüp beklemeye daha fazla tahammülü kalmadığında tekrar saatine baktı. "Zaman doldu Rıfat. Ben içeri giriyorum." Rıfat ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken çalan telefonunun sesiyle konuşmaktan vaz geçmek zorunda kalmıştı. Ali Ömere telefonla konuşana kadar beklemesi yönünde işaret ettikten sonra telefona cevap verdi. Ali Ömer sabırsızlığının arasında onun konuşmalarından seçebildiği -Dikkat çekmeyin.- ve -Hemen- kelimelerini kafasında bir yere oturtmaya çalışıyordu. Kalp atışları hızlanmış, sabırsızlığı dayanamayacağı raddeye gelmiş ve aklı ona olumlu ve olumsuz düşünceler arasında gel gitler yaşatıyordu. Rıfatın telefonu kapatıp ona doğru bakmasıyla ağzından çıkacak küçücük bir umuda kilitlendi. Beklediği an gelmişti fakat korkuyordu hem de çok korkuyordu. Rıfat da bunu fark etmiş olmalıydı ki daha fazla bekletmedi.

"Abi kadını bulmuşlar, buraya getiriyorlar."

**********************

Merhaba,

Yeni bölümle geldim.

Dilerim severek okumuşsunuzdur.

Bakalım o kadın neler anlatacak?

Sizin bir fikriniz var mı?

Yorumlara bekliyorum lütfen.

Oy da verin.

Görüşmek üzere.

***********************

MUCİZELER HEP VARDIR DERLER ???Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin