Altı

36.2K 2.2K 1.1K
                                    

30.10.2020

***

Dolabımdan çıkardığım eşyalarımı alıp duşlara doğru yürüdüm. Bugün banyo günüydü. Sıcak su azalmadan duşumu almak istiyordum.

Boş bir kabin aradım ama yoktu. 10 dakika sonra çıkacağını söyleyen Selçuk'un kabininin önünde beklemeye başladım. Tişörtümü çıkarmış, altımdaki eşofmanla kalmıştım.

Selçuk'u beklerken yan kabinden Mert denen herif çıktı. Beline havlu bağlamış nemli vücudunu kasa kasa yürüyordu. Lavuk beni gördü. Kısa bir an bakıp giderken tekrar çevirdi gözlerini. Baştan aşağı süzdü beni. Tek kaşını kaldırıp dudaklarını büktü. Haspam...

Göz devirip bakışlarımı başka yöne çevirdim. Yanımdan salına salına yürüyüp gitti. Selçuk çıktığında hemen girip hızlı bir duş aldım. En azından su hâlâ sıcaktı.

Duşun ardından yatağıma oturup, Selçuk'un bulduğu kalem ve defterleri kullanarak çizim yapmaya başladım. Selçuk yanıma gelip çizdiğim şeylere baktı.

''Beni çizebilir misin?''

''Neden olmasın?'' Gülüp yeni bir sayfa açtım. Karakalem olmasa da karikatür şeklinde çizebilirdim.

Yaklaşık 2 saat çizimlerle uğraştım. Birkaç kişi daha istemişti. Resimlerini çizdiğim kişiler çok beğendiği için alıp dolaplarına astı. Biraz oyalanmama yaradığı için mutlu olmuştum.

Havalandırma saati geldiğinde avluya çıktık. Uğur şerefsizini görmemiştim. Yavuklusu onu arayıp duruyordu. Sonunda avluya ayak bastığında önce bana sonra gözleriyle yiyip bitiren Mert'e baktı. Sonra tekrar bana sırıtıp bakması ile Mert çıldırdı.

Sinirle yerinden kalkıp Uğur'a yürüdü. Başka bir gardiyanın gelmesi ile elini hafifçe kaldırıp durdurdu Mert'i.

Mert gerisin geriye yerine geçerken ben tekrar sohbete daldım.

''Dışarı çıkarsam Fenerbahçe maçlarına gideceğim. Burda çıldırdım anasını satayım.''

''Tek derdin bu mu yani.'' Selçuk'un sözleriyle gülen ekip, Serdar abinin göz devirmesine sebep oldu.

''Fanatiğim oğlum ben! Buraya gelmeden önce tek maçı kaçırmazdım.''

Buraya gelmeden önce insanların yaptığı o kadar alışkanlık vardı ki... Şimdi ise o küçücük aktiviteler bile öyle anlamlı geliyordu ki.

Gözlerim sohbetten ayrılıp Uğur'u buldu. Mert ile bir şeyler konuşuyorlardı. Uğur ne söylediyse Mert ona şokla baktı. Gözleri dolmaya başlamıştı. Uğur'un işaret vermesiyle yerine gitti. Kafasını eğip yerdeki otlarla oynamaya başladı.

Havalandırma saati geldiğinde diğer gardiyanlardan biri gelip temizlik işi için beni ve birkaç kişiyi aldı. Mecburen depoya doğru yol aldım.

İçeri girip direkt temizliğe başladık. Büyük çoğunluğu bitmişti. Uğur içeriye girip bizlere gözlerini dikti.

''Buraya konulacak malzemeler geldi. Malzeme odasındalar gidin getirin. Gardiyan dışarda sizi bekliyor.''

Herkes ayaklanıp kapıya yürüdü. Ben de gideceğim sırada kolumdan tuttu.

''Sen dur. Diğerlerinin gitmesi yeterli.'' Dik dik baktım yüzüne. Mecbur kafamı salladım. Muhtemelen yalnız söylemesi gerekenler şeyler vardı. Herkes gittiğinde bana bakıp süzmeye başladı. İt herif sikecek gibi bakıyordu. O konuşmayınca ben konuşmaya başladım.

''Bugün annemi aramam lazım''

''Hımm karşılığında ne vereceksin?'' Söyledikleriyle kaşlarımı çattım.

''Ne vereceğim lan ben sana. Elimde ki kozu unutuyorsun herhalde!'' Sırıtarak baktığımda dudaklarıma bakıp iç çekti. Rahatsızca yerimde kıpırdandım. Sonra sırıtıp gözlerimin içine baktı.

''Ayrıldık'' Söyledikleri ile kısa bir an afalladım.

''N-ne?''

''Ayrıldık diyorum. Artık kimseye şikayet edemezsin. Önlem alarak buluştum. Kendimi tehlikeye atacağımı mı zannediyorsun?'' Üzerime doğru gelmesi ile geri geri gitmeye başladım.

''Olsun ben yine de söylerim.''

''İnkar ederim.''

''Mert var.'' dedim son çırpınışlarla.

''İnanmazlar. Ya da onun başını yakmış olursun. Cezası daha da uzar. Bunu yapabilecek misin?''

Suratına bakıp herhangi bir şey bulmaya çalıştım. Sanırım buraya kadardı.

''Ne istiyorsun?'' gülümsemesi genişleyip aramızdaki son adımı da atıp mesafeyi kapattı. Kafamı olabildiğince geri çekmeye çalıştım ama duvara yapışmış bir şekilde olmam hareketlerimi kısıtlıyordu.

''İzin vermeni istiyorum.''

''Ne için?'' Anlamaz bir suratla ona bakarken elini kaldırıp boynumu hafifçe okşadı. Yüzünü yaklaştırmaya başladı. Nefesini hissediyordum. Derince yutkundum. İt herif beni Mert gibi sanıyordu her halde.

Kendime gelip üstümden ittim.

''Şerefsiz herif! Ben senin gibi ibne miyim lan!'' Sinirle soluyup çenemi kavradı.

''Annenle aranda ki tek iletişim kaynağını da yok ettiğinin farkındasın değil mi?''

Lanet olsun ki haklıydı. Ama böyle de olmazdı. Elini savurup kapıyı açtım. Dışardaki gardiyanlardan birinin yanına gidip:

''Benim nefesim daralıyor. Astımım var koğuşa dönebilir miyim?'' Numara yapmama gerek yoktu. Nefesim gerçekten daralmıştı. Bana bir bakış atıp kafasını salladı. Arkama bakmadan yürümeye başladım.

Resmen bana oynaşmak istediğini söylüyordu sapık herif. Koğuşa girdiğimde direkt yatağıma girdim. Yastığa kafamı koyup sakinleşmeye çalıştım. Ağlama sesleri duyduğumda kafamı çevirip yan tarafa baktım. Mert yatakta uzanmış ağlıyordu. Ulan bu kadar çok mu seviyorsun onu...

Az bir şey üzülmedim değil. Uğur'un bana yaptığı teklifi duysa ne derdi acaba? Kafamı iki yana sallayıp gözlerimi kapattım. Öğrenmemeliydi yoksa dakika başı sorun yaratırdı.

Pencereye bakıp ofladım. Şimdi ben anneme nasıl ulaşacaktım...

MAHKUM | bxbWhere stories live. Discover now