Otuzüç

27.4K 1.6K 535
                                    

10.12.2020

***

Günün 2. bölümü. Karıştırmayın. Keyifli okumalar :)


''Bundan sonra kendine dikkat etmen gerekiyor. İkinci kez havale geçirirsen daha ağır geçecektir.'' 

''Tamam dikkat edeceğim.'' Doktor bir süre bakıp kafasını salladı. ''Geçmiş olsun. Çıkabilir.'' dedi gardiyanlara bakarak.

Doktor çıktıktan sonra buraya geldiğim giysilerimi giydim. Uğur işlemleri yaptırırken Kadir gardiyanın yardımıyla askeri araca bindim. Hastanede takmamışlardı ama araca binince kelepçelerimi taktılar. Bunlara bakınca bile sinir oluyordum. Boku bokuna düşmüştüm buraya.

''Nerde kaldı bu gardiyan.'' Asker, Kadir gardiyana sorunca ben de onu bulmak için etrafa baktım. Cevap vermesine kalmadan Uğur içeriye girdi. Sonunda yola çıktığımızda kafamı yaslayıp gözlerimi kapattım. Kısa sürede olsa başka insanların yüzünü görmek iyi gelmişti. Tabi hastanede olmam işleri değiştiriyordu...

Sonunda cezaevine vardığımızda gülümseyerek arabadan indim. Tabi ki de hapishaneyi değil ama içeridekileri özlemiştim. ''Bu kadar mutlu olacağını bilseydim 1 gece daha kalman  için ısrar etmezdim Melih.'' Uğur'un söylediklerine omuz silkip: ''Koğuştakileri özledim.'' dedim.

''Sana çok değer veriyorlar'' Evet öyleydi. Ne kadar çocukluk yapsam da beni sevmeye devam ediyorlardı. Buradan çıkınca onları çok özleyecektim.

''Ben de onlara.'' 

**

Müdürün odasında yapılan işlemlerden sonra koğuşa döndüm. Kapıdan girince bana yaklaşan Selçuk'a sarıldım. ''İyisin değil mi? Durumun hakkında bilgi alamadık.''

''İyiyim.'' Yılmaz abi gelip omzumu sıktı. ''Bir daha soğuk duşlar alıp kendini harap etmek yok. Yakında çıkacaksın zaten. Annen buralarda perişan olduğunu görmesin.''

''İnşallah çıkabilirsem'' Yılmaz abi homurdanıp masaya döndü. ''Lan bu kadar umutsuz vaka olma!'' Gülerek yanına oturdum. ''Bu hayat beni yoruyor abi.''

''Başladı yine derbederliğe biri sustursun şunu'' Diğerleri de gülüp yanımıza oturdu. ''Mahkeme ne zaman?''

''1,5 ay var daha.'' Umutsuzca düşürdüm omuzlarımı. Korkuyordum. Hem de çok. Yine buraya dönmekten korkuyordum. Dışarı da beni bekleyen insanlar vardı. Annem arkadaşlarım, hatta mahallede beslediğim köpeğim.

''Çıkınca ne yapacaksın?'' Selçuk bir bardak çay doldurup önüme bırakırken sordu. Kafamda bir kaç plan vardı tabi ki. ''Dövme dükkanıma geri döneceğim. Arkadaşlarım devam ediyor hala ama ben olmayınca işler durgunlaşmış''

''Senin kadar iyi çizemiyorlar mı milleti'' Yılmaz abinin sorusuyla gülerek çayımdan bir yudum aldım. ''Yok abi çizemiyorlar'' Çayı bırakıp sırıtarak göz kırptım. ''Çıkınca sende gelirsin yaparız bir dövme'' Gözleri parlayınca diğerleri de sırıttı. ''Harbi mi lan?''

''Harbi. Hem de beleş'' Bir süre düşünüp aklına gelen fikirle: ''Bak şöyle kocaman bir gül, ortasından akan-''

''Abi o ne Allah aşkına ya!'' Selçuk homurdanınca sinirle ona baktı. ''Siktir lan! Benim zamanımda popülerdi o''

''Abi bak senin zamanında'' dedi. Başka biri Yılmaz abiye hevesle sordu. ''Abi kuru kafa nasıl?'' Yüzümü buruşturup Yılmaz abiye baktım ''Gül daha iyi'' Hepsi gülünce bende onlara katıldım. Ne olursa olsun onları çok özleyecektim.

MAHKUM | bxbWhere stories live. Discover now