Beş

36.9K 2.1K 853
                                    

26.10.2020

***

Çitilemeye çalıştıkça daha da dökülüyordu. Anasını satayım olmuyor işte... Gidin yenisini alın.

Hâlâ o depo gibi olan odada temizlik yapıyordum. Benim dışımda 4 kişi daha vardı. Önümdeki demir dolabı silmeye çalışıyordum ama sildikçe pası çıkıyordu.

''Hadi artık bitmedi mi?'' Uğur'un tepemizde dikilip söylediklerine göz devirdim. Kolaysa gel sen yap it herif...

''Daha yarısı bile bitmedi.'' dedim sadece. O sırada diğer mahkum:

''Gardiyan bey çok acıktık biz. Koğuşta yemek saati yaklaşıyor.'' dedi. Biraz düşünen Uğur:

''İyi. Yarın devam edersiniz. Kalkın hadi diğer gardiyan sizi koğuşlarınıza götürecek.'' dedi. Anında ayaklanan millet kapıya yürüdü.

Üstümü silkeleyip, ben de kapıya yürüdüm.

''Sen bekle.'' dedi önüm çıkıp.

''Nedenmiş?''

''Tek kat kaldı zaten. Onu da bitir öyle çık. Ben seni götüreceğim.'' Mecburen kafamı salladım. Annem için olmasa hayatta katlanmazdım bunlara. Diğer mahkumlarda cezaları olduğu için ses çıkarmıyorlardı. Yoksa çekilecek iş değildi.

Tekrar önüme dönüp çitilemeye devam ettim. Diğerleri çıkıp kapı kapandığında Uğur bana doğru yaklaştı. Korkuyordum bu heriften. Sikecek gibi bakıyordu ibne.

''Düzgün yap şunu'' Arkama geçip nefesini enseme üfleyerek söyledi. Derince yutkunup işime döndüm.

''Öyle değil'' sözünü bitirir bitirmez omzumun üzerinden elini uzatıp bezi dolabın içine bastırdı.

''Böyle...'' Kısık tonda söyleyerek tahrik etmeye çalışıyordu piç. Daha da yaklaşıp göğsünü sırtıma yasladığı esnada kolunu tutup sırtına sabitledim.

''Yavşak yavşak hareketler yapma!'' Sırıtıp kolunu kurtardı ve bu sefer o benim kolumu sabitleyip duvara itti. Kulağıma eğilip gülmeye devam ediyordu.

''Bak bu sert hareketlerin var ya...'' Keyifle konuşup iç çektiğinde sinirlerim tavan yapmıştı. Sinirlenip kolumu kurtarıp ona döndüm.

''Bana bak ibne. Ben Mert gibi değilim. Bana sulanmaya çalışma. Alırım ayağımın altına!'' Gülümsemesi kahkahaya dönüşüp çenemi sıktı ve üzerime eğildi.

''Unutma. Bana ihtiyacın var.'' Kaşlarımı çatıp:

''Ne demek o?'' diye sordum.

''Boşver. Yakında öğrenirsin.'' Benden uzaklaşıp kafasıyla kapıyı işaret etti. ''Yürü'' dedi.

Anında yerimden çıkıp kapıya gittim. Önden çıkıp koridora attım kendimi. Koğuşa kadar gelip bana kapıyı açtı. Yüzüne bakmadan içeriye girdim. Üstüm başım leş gibiydi. Yemek gelmeden temizlenmek için lavaboya gittim.

Sabunla ellerimi iyice yıkayıp avucuma su doldurdum. Yüzümü de yıkayıp çıkmak için kapıya döndüm. Mert denen herif kapıyı açıp ben çıkmadan kapattı. Kapıya yaslanıp beni süzdü.

''Bir şey yaptınız mı?''

''Ne?''

''Uğur'la... bir şey yaptınız mı?'' Gözlerinde bariz bir acı vardı. Sesi titriyordu. Ne demek istediğini anlayıp göz devirdim.

''Saçma sapan konuşma! Ben sen miyim? Temizlik yaptık sadece. Hadi oyalama beni'' Onu itip çıkmaya çalışırken yüzüme bakıp doğru söyleyip söylemediğimi anlamaya çalışıyordu.

Doğru söylediğimi anladığında alayla sırıtıp beni süzdü.

''Zaten tipi değilsin. Endişelenmem bile hata'' Salak salak sırıtıp kapıyı açtı ve koğuşa girdi. Arkasından bakarken sinirle yumruklarımı sıktım.

''Orospu çocuğu seni! İki şerefsiz birbirinizi bulmuşsunuz!'' Nefesimi düzene sokup içeriye girdim. Selçuk gelen yemekleri sofraya yerleştiriyordu. Yardım edip sofrayı hazırladık beraber.

Yemeğimi yedikten sonra üstümü değiştirip yatağıma girdim. Annemi düşünerek uykuya dalmaya çalıştım. Ama aklıma Uğur ve söyledikleri geliyordu. Bana ihtiyacın olacak demişti. Ne demek istemişti o? Bana zorla bir şeyler yaptırmaya çalışmazdı değil mi?

Kafamdaki kötü düşünceleri atmaya çalışarak yatakta döndüm durdum. Sonunda yorgun bedenimle uykuya daldım.

MAHKUM | bxbWhere stories live. Discover now