Bir

55.6K 2.8K 929
                                    

18.10.2020

***

Ranzam da oturmuş elimde ki kağıda bir şeyler karalıyordum. Diğer mahkumlar masanın etrafında oturmuş sohbet ediyorlardı. Buralara düşecek adam mıydım ben be!

Benim acilen buradan çıkmam lazımdı. Annemi o şerefsizle bırakamazdım. Eğer saldırdığı kanıtlanmazsa o dışarıda ben burada kalacaktım. Kendimi düşünmüyordum. Annemi bulup zarar verebilirdi. Düşüncelere dalmışken yanıma, buraya geldiğim gün karşılaştığım çocuk oturdu.

''Ne düşünüyorsun?''

''Ne düşünmüyorum ki...'' Usulca nefes verip kafamı duvara yasladım.

''Hadi gel bizimle otur. Biraz kafan dağılır. Zaten 2 saat kadar sonra havalandırma için avluya çıkacağız.'' Gözlerimi anında açıp ona döndüm.

''Havalandırma vardı değil mi?'' Evet anlamında kafasını salladı. En azında gün yüzü görecektim.

''Havalandırma saatine kadar uyuyacağım ben.'' dedim ve kafamı yastığa gömdüm. İç çekip yanımdan gitti. Ne zannediyorlar ki? Ben onlar gibi olamazdım. Buraya alışamam. Alışmakta istemiyordum.

Gardiyanın sesiyle uyandım. Gelip koğuştakilerini çıkarması üzerine yatağımdan kalkıp çıkışa yöneldim. Avluya adım atınca derin bir nefes aldım. İnsan kaybedince kıymetini anlıyormuş.

Sabah benimle konuşan çocuk, yani Selçuk birkaç kişiyle sohbet ediyordu. Yanına çağırınca adımlarımı ona yönelttim. Etrafıma bakarken, ilk geldiğim zaman karşılaştığım ve adının Uğur olduğunu öğrendiğim gardiyanı gördüm.

Diğer mahkumlardan uzakta durmuş yanında ki mahkumla konuşuyordu. Gülerek bir şeyler diyen mahkumun kolunu usulca okşadı. Temasla daha da gülen mahkuma, o da gülümsedi. Kaşlarımı çatıp izlemeye devam ettim. Ne yapıyordu lan bu?

İzlendiğini anlayan gardiyan bakışlarını benim olduğum yere çekti. Göz göze geldiğimiz zaman bir süre izledi beni. Dudağının kenarını kıvırıp kafasıyla selam verdi. Ürperip kafamı çevirdim. Selçuk ve diğerlerinin olduğu yere gidip oturdum.

''Bu da bizim koğuştan arkadaşım Melih'' dedi beni tanıtırken. Herkes selam verdi. Ben de selamlayıp önüme döndüm.

''Sen neden buradasın evlat?'' dedi yaşlıca bir adam. Evet başlıyoruz. Kısaca anlattım. Saklayacak bir şey yoktu. ''Allah kurtarsın'' dediler hep bir ağızdan. ''İnşallah'' deyip sohbete katıldım. En azından burada konuşabilirdim.

Gözlerimi etrafta gezdirdiğim esnada gardiyanın beni izlediğini fark ettim. Rahatsızca yerimde kıpırdandım. Bu adamı baştan beri gözüm tutmamıştı. İnşallah başıma bela olmazdı.

Nasıl geçtiğini anlamadığım saatlerin sonunda koğuşa dönüş vaktinin geldiğine söylediler. Yerimden kalkıp diğerlerini takip ettim.

''Hey sen!'' sesi duyunca kafamı çevirdim. Uğur denen herif bana sesleniyordu.

''Bana mı sesleniyorsunuz?''

''Evet. Gel buraya.''

''Koğuşa dönmem gerekiyor.''

''Hadi ya... Şaka yapıyorsun.'' Alaylı konuşup gülmesine göz devirdim. Eliyle gelmemi işaret edince başımızdaki gardiyana baktım. Kafasıyla 'git' diye işaret verince adımlarımı Uğur'a yönlendirdim.

''Herhangi bir arıza çıkarmıyorsun değil mi?''

''Bunu mu merak ettiniz? Diğer gardiyanlardan da öğrenebilirdiniz?''

''Sana sormak istedim direkt. Olamaz mı?'' Bir adım yaklaşıp söylediği şeyle yutkundum. Ne yapmaya çalışıyordu bu?

''Olmasın.''

''Allah Allah. Senin canın hücre istiyor galiba.'' Kaşlarımı çatıp sinirle bakmaya devam ettim. Ağzımı açacağım esnada baş gardiyan bağırdı.

''Uğur! bir problem mi var? Niye tutuyorsun çocuğu.''

''Yok'' dedi ve kafasıyla işaret verdi. Anında diğerlerinin arkasından gittim. Arkamdan konuşmalarını duyuyordum.

''Uyarı yaptım sadece.''

''Sana mı kaldı uyarı yapmak.'' Sırıtarak diğerlerinin yanına ulaştım.

''Ne dedi?'' Selçuk bana dönerek sorduğu soruya:

''Beni özlemiş'' dedim gülerek. Göz devirip güldü. Koğuşa gidip direkt yatağıma uzandım. Aklımda hala o herif vardı. Neden o mahkumun kolunu okşuyordu? Tavırları çok tuhaf gelmişti bana. Daha fazla düşünmek istemiyordum. Gözlerimi kapatıp uykuya dalmayı bekledim.

MAHKUM | bxbOnde histórias criam vida. Descubra agora