56.bölüm: Zorundayım

879 31 41
                                    

Emin baba tarafından uğurlanıp delik açılmış tünelden ilerleyip karşı tarafa geçtiklerinde sanki uzun süre bir yere kapatılmışlar gibi bir hisle derin derin havayı içlerine çektiler. Kısa,da olsa yaşadıkları bir esaret değil miydi? Özgürlük hiç bu kadar güzel olmamıştı. Mesele şimdi araç bulup otele gitmekti. Bunun için birkaç kilometre yürümek zorunda kaldılar. Nihayet olmaları gereken yere vardıklarında çölde vaha bulmuş gibi sevinçliydiler. İlk işleri geri dönmek için bir uçuş ayarlamak oldu, ama en erken ancak yarın akşam uçabileceklerdi. Burak araba kiralamaktan bahsedince Selin bu fikre karşı çıktı. Geçen sefer Demirin uzun yolda başına gelenler malumdu. Demir her ne kadar arabayı Burakla ortaklaşa kullanacaklarını söylese de genç kadın ikna olmadı. Herkes diken üstündeydi, bu psikolojiyle birşeylerin ters gideceği aşikardı. Seline kalsa Burak'ı bir dakika yanlarında tutmazdı, ama Demir yol arkadaşlığından bahsetti:
- Onun yaptığını yaparsak ondan ne farkımız kalır?

Selin düşündü de, eskiden olsa Burak'a uzlaşmacı bir tavır alır, bunu yaptığı için de Demir buna şiddetle karşı çıkardı. Şimdi ikiside mizaçlarına ters davranışta bulunuyorlardı. Buna etken Ebru hanımın evinde yaşadıkları mıydı yoksa bu birkaç ay içinde değişmişler miydi? Ne olursa olsun bebeğine kavuşana kadar bu tutumundan ödün vermeyecekti.

Genç çift odalarına geçmiş onlar için uzun bir bekleyiş başlamıştı. Birbirlerinin kollarının arasında inadına geçmek bilmek saatlerin son bulması için dua ediyorlardı. İlk geldikleri gün onlara hoş gelen bu şehir artık bir kapandı. İstedikleri tek şey ondan kurtulmaktı. Yaşananlar tüm güzelliklerini alıp götürmüştü. Öğle yemeğinde boğazlarından birşey geçmediği için akşam yemeği için otelin restoranına indiler. Masaya geçer geçmez bir garson içecek şiparişlerini alırken bir diğeri cam bir vazonun içinde bir gülü masanının ortasına bıraktı. Gülün hatırlattıklarıyla genç kadın rahassız oldu. Garsonu çağırıp gülü geri götürmesini istedi. Demir diğer masalara göz atarak garsonu geri gönderdi. Karısının elini avcunun içine aldı:
- Diğer masalarda da var. Tedirgin mi oldun? Elmas çamura bulansa değeri yok olur mu? Gül değil, onu tutan el kötüydü. Değeri beş para etmez insanlar için kendini güzelliklere kapatma.

Gülün dalını kopararak çiçeğini karısının saçına taktı ve onu ordan öptü. El ele göz göze bir süre hiç konuşmadan oturdular. Sonra Burak yanlarına geldi:
- Tadımızı kaçırmak için gelmedim.
Bundan sonrası için size dürüst olacağıma dair kendime söz verdiğim için geldim. Yoksa gidene kadar size yüzümü göstermezdim.

Demir sıkılarak:
- Ne söyleyeceksen çabuk söyle!
- Az önce Ebru hanım beni aradı ve
uçak biletlerini hallettiğini söyledi. Hemen bu gece uçabilme olasılığını sağlamış. Bana "benim ayarladığımı söyleme, seyahat ajantasını aramışlar zaten yer açılmış dersin" dedi. Bende kabul etmeyeceğinizi bilerek ona...

Selin nefesini içine çekip lafa girdi:
- Kabul!

Demir ve Burak küçük dillerini yutarak Seline baktılar:
- Ne?
- Bunu bir gurur meselesi haline getireceğimi sanıyorsa aldanıyor. Onun sayesinde burdayız. Bizi nasıl bu vaziyete soktuysa öylede kurtarmak zorunda! Bu Allahın belası yerden bir an önce gitmek istiyorum.
- Tamam o zaman ben hazır olduğunuzu...

Demir Burak'ı gömleğinden kavradı:
- Bize bu anlattıklarını ona da aynen anlat. Bizim bildiğimizi bilsin! Kendini bize bir iyilik yapıyormuş gibi zannetmesin.

Selin de ekledi:
- Döner dönmez sözleşmeyi fes edip Sarallarla hiçbir alışverişimiz kalmayacak.

Demir Burakı çekip oturttu:
- Ayrıca Zafer Saral'a taciz davası açacağız.

Genç kadın bunu yeni duyuyordu:
- Ne? Hayır! Böyle birşey olmayacak!
- Sana yaptığı şey yanına mı kalacak?
- Cezasını kendi elinle verdiğini unuttun galiba. Bunu yaparsak senin onu darp ettiğin de ortaya çıkar. Daha adamın ne halde olduğunu bilmiyoruz! Seni içeri atarlar.
- Atsınlar!
- Bende kucağımda çocuğumuzla her ay ziyaretine gelirim. Sen hapisaneyi çok kolay bir yer sanıyo....

Keşke yıkılsan karşımdan!Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang