46.Bölüm: Sahile kavuşmak

1.2K 33 42
                                    

- Sakın Demir! Sakın o kelimeyi söyleme! Unuttum deme! Ölümün benim elimden olur!
- Özür dilerim.
- Kahretsin! Birşey yap!

Kocasının koluna tutup sıktı:
- Korkuyorum!
- Korkma! Birşey yok! Geçecek!
- Geçecekte nasıl geçecek? Kaldır beni, yürümek istiyorum.
- Selin bunun iyi fikir...
- Kaldır!

Genç kadını arabadan çıkardı. Durdukları yer boş arazilerin olduğu, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdi. Geçen üç beş arabada öyle bir hızla gidiyordu ki durdurmak ne mümkün. Selin elleri belinde sağa sola yürüyordu. Yürümek oturmaktan iyiydi. Bu onu böyle bir süre idare ederdi diye düşündü ki altta birşeyler oldu:
- Hayır! Demir!

Zavallı adam arabaları durdurmaya çalışıyordu. Selin arka koltuğa oturunca koşturup geldi:
- Selin iyi misin?
- Suyum geldi.

Gözyaşları akıyordu:
- Onu daha fazla tutamıyorum, canım yanıyor.
- Geçecek. Yat aşağı.
- Yanından ayrılma, korkuyorum! Bebeğimize birşey olmasın.

Demir elini tuttu:
- Burdayım, korkma. Herşey yoluna girecek.

Selin elini sıkıyordu:
- Dayanamıyorum!
- Sakin ol! Halledeceğim!

Demirin yüzünden çaresizlik akıyordu. Ne yapacağını da bilmiyordu ki. Selin yaşlı gözlerle ona bakıyor:
- Sen çocuk doğurtmak konusunda hiçbir şey bilmiyorsun.
- Özür dilerim. Hep benim yüzümden oldu. Ambulansı arasaydım...
- Çocuk gibi mızmızlanmanın sırası değil şimdi. Bana yardım et. Bacaklarımı kaldır. Altıma temiz bir bez lazım.

Sancı girince inledi:
- Ah annecim! Ölüyorum!

Demir karısının elini sıkı sıkı tutmuş, onun anlını okşuyor, gözyaşlarını siliyordu. Diğer yandan acısını dindiremediği için kendisi de ağlıyordu. Onu teskin etmekte yine genç kadını düşüyordu:
- Demir hadi! Birşey bul. Ah!

Arabada kullanabilecekleri hiçbir şey yoktu. Demir üstündeki ceketi çıkarıp koltuğun üzerine serip Selini üzerine bıraktı. Genç kadın boncuk boncuk terliyordu:
- Şimdi de elbisemin eteğini kaldırıp çamaşırımı çıkar.

Demir dediğini yaptı. Sonra Selinin arkasına geçip kapıyı kapattı. Genç kadın canı yanarak kendini ileri geri atarken ellerini tutup ona güç veriyordu:
- Gayret Selin. Olucak!
- Demir ahhhh! Hissediyorum aşağı doğru kayıyor. Geliyor!

Genç adam Selinin arkasından çekilip tekrar ayak tarafına geçti. Eteğini kaldırıp baktığında birşey göründü:
- Selin orda! Geliyor! Biraz daha kuvvetli ıkın. Olacak!

Genç kadın canla başla ıkınmaya devam etti. Çok az birşey kalmıştı, ama gücü kalmamıştı. Demir ona adeta yalvarıyordu:
- Hadi ne olur! Biraz daha! Az kaldı! Kafası çıkmak üzere. Yapabilirsin!

Son bir nefesle var gücüyle karnındaki şeyi dışarı ittirdi. Bebeğin başı dışarı fırladı. Demir heyecandan titreyerek onu tutup dışarı çekti. Placenta delindi, bebek viyaklayarak çeketinin içine düştü. Gördüğü şey karşında genç adamın nefesi kesildi:
- Selin! Bu... Bu nasıl birşey?

Genç kadın panik içinde doğruldu:
- Bebeğe birşey mi oldu?
- Selin bu çok güzel!

Hüngür hüngür ağlıyordu. Genç kadın yorgun, ama rahatlamış bir vaziyette gözlerini açıp kapattı:
- İyi mi? Görmek istiyorum...
- Dur! Göbek bağını kesmem lazım. Birşeyde yok ki.
- Dikkat et Demir! Bebeğim enfeksiyon kapmasın.
- Bebeğimiz, bizim bebeğimiz.

Gözyaşlarının arasından hayatta sahip olabileceği en güzel şeylerden birine baktı. İlk defa kafasının içindeki boşluğun sesini duymuyordu. Onu Seline vermek için daha yumuşak birşeye sarması lazımdı. Üstündeki tişörte baktı. Buna uygun görünüyordu. Çıkarıp yırttı. Bebeğin kordonunu enfeksiyon riskini göze alamadığından kesmedi. Onu sarıp Seline verdi. Genç kadın baçaklarını iyice kendine doğru çekip elbisesinin önünü açtı ve bebeğini göğsüne doğru dayadı. Minik eline dokunurken kalbi duracak sandı:
- Bu bizim mi şimdi? İnanamıyorum.
- Bende...

Keşke yıkılsan karşımdan!Where stories live. Discover now