13.Bölüm: Eriyen buzlar

1K 41 19
                                    

- Kiminle konuşuyordun?

Atilla bey ne kadarını duyduğunu çözmeye çalışıyordu:
- Vedatla.

Demir başını sallayarak babasının yanından geçti:
- Onu tembihledin demek.

Atilla beyin yüzünün rengi çekildi. Konuştuklarını duymuş olmalıydı. Duygularına yenik düşmeden konuya nasıl gireceğini düşündü. Geçiştirmek en iyisiydi:
- Söylese birşey fark eder miydi? Sen beni zaten...
- Geleceğini bildiği halde bana söylemedi! Birde arkadaş olacak!

Atilla bey rahatlayarak derin nefes aldı. Oğlunun öleceğini bilerek zoraki vicdan dolu yaklaşımı yerine afili nefretini tercih ederdi:
- Vedatın suçu yok. Ben sana sürpriz yapmak istedim.

Demir cevap vermedi. Mutfağa girdi. Birşey yapıyormuş gibi görünmek için tencerelerin kapaklarını açıp tek tek baktı. Kafası başka şeyle öyle meşkuldü ki tencerenin içindekilere bakıyor ama görmüyordu. İçten içe kendisiyle boğuşuyor yerinde duramıyordu:
- Ne sürpriz ama!
- Davetsiz misafir... Merak etme. Burda çok uzun kalmayacağım. Gerekirse otele giderim.

Demir ağzından çıkacak cümleleri  kontrol etmek için gözlerini kapatıp  dudağını ısırdı. Derin bir nefes alarak düşündüğünden başka birşey dedi:
- Nasıl istersen öyle yap.

Dolaptan servis çıkardı. Tezgahın üzerine koyarken elinden kaydı. Atilla bey el verip tuttu. Bir an göz göze geldiler. Öfke, acı, kırgınlık ve özlem; kalplerden bakışlara doğru sessiz bir konuşma geçiyordu aralarında. Dillendirip kurtulmak varken susup kalmaları ne büyük eziyetti. Selinin sesiyle göz temasları kesildi:
- Burası ne güzel kokuyor. E aşk olsun Atilla amca. Hani yemekleri birlikte yapacaktık?

Atilla bey tabakları tezgaha bırakıp ona doğru gelen sevimli kıza gülümsedi:
- Uyuyan güzel uyanmış mı?

Demire bakarak:
- Seni hangi prens öpüp uyandırdı bakim?
- O prensler masallarda kaldı Atilla amca.

Göz ucuyla Demire bakarak:
- Şimdikiler daha beter uyutma peşinde.

Demir başını sallayarak itiraz ettti. Gülümseyerek:
- Wendy...

Selin onu duymazdan geldi. Ona "Peter Pan" diyişini artık rüyasında görürdü. Mutfağa girip yemeklerin kokusunu içine çekti. Demir dalgın bir şekilde babasıyla masayı hazırlarken Selin ciğer bekleyen kediler gibi tencerelere bakıp yalandı. Sonunda dayanamayarak bir kaşığı kaptığı gibi yemeklerden birine daldırıp ağzına aldı. Yemeğin çok sıcak olduğunu fark etmemişti. Elini ağzının önünde sallayarak soğutmaya çalışırken Demir yanına koştu:
- Ah Selin! Biraz daha sabredemedin mi?

Elindeki kaşığı alıp lavabonun içine attı. Şu doldurup eline verdi. Genç kadın suyu hızlı hızlı yudumladı. Demir uyardı:
- Yavaş!

Daha fazla içmesine müsade etmeyerek bardağı dudaklarından aldı. Selin öksürmeye başlayınca sırtına yavaşça vurdu:
- Ne acelen varsa!

Genç kadın öksürürken gözlerinden yaş geldi:
- Ne var? Acıktım işte!
- Tamam! Birşey demedim.
- Ayrıca ben uyurken bir daha yanıma yatma!

Demir affalayarak:
- Ne? Yanına yattığımı nerden biliyorsun?

Selinin sesi alçaldı:
- Kokun üzerime sinmiş.

Ve birden yükselerek:
- Ben buna maruz kalmak zorunda mıyım? Bari yatağımda rahat bırak!
- Selin bak...

Atilla bey onlara yan yan bakıyordu:
- Yesek mi artık? Sonra tok karınla tartışmanıza kaldığınız yerden devam edersiniz.

Keşke yıkılsan karşımdan!Where stories live. Discover now