35.Bölüm: Kuru gürültü

1.1K 29 18
                                    

Semih bey göğsünü tutta tuta yere yığıldı. Genç kadın haykırdı:
- Baba!
- Selin!
- Baba kalk n'olur! Baba!
- Selin! Uyan güzelim!

Genç kadın yanağında bir el hissetti. Gözlerini açtığında kahve rengi gözler ona bakıyordu:
- Demir?

Demir Selinin yüzünü ellerinin arasına aldı ve parmağıyla yanaklarındaki yaşları sildi:
- Geçti! Rüya gördün!

Selin onun gözlerinin içine baktı ve sevgilisine sıkı sıkı sarıldı:
- Gerçek gibiydi. Babam gözümün önünde son nefesini...

Ağlamaktan cümlesini bitiremedi. Genç adam onu yatışana kadar kollarının arasında tutup okşayıp öptü.
Semih bey ve Reyhan hanım bu sabah Sinop'a geri dönmüşlerdi. Nihayet bir iş gününün sonunda iki aşık başbaşa kalabilmişti. Selinin modu düşüktü:
- Hep böyle olsak ne olurdu sanki? Büyük bir aile gibi. Bu yalanlar olmasaydı... Öğrenince...
- Uzun bir süre bize küs kalacaklar, ama sonunda herşey düzelecek.
- Bundan emin olamıyorum. Bir daha bize nasıl güvenecekler?
- Zor, ama imkansız değil. Bak bize! Nerden nereye geldik.
- Ne zaman söyleyeceğiz?
- Çocuğumuz doğar doğmaz. Hem o zamana kadar evlenmiş oluruz. Şu boşanma davası uzamasaydı...
- Anlaşmalı boşanma da olsa hamile olmam davanın seyrini değiştirdi. Mecburen mahkemeye çocuğun ondan olmadığını kanıtlamamız gerekiyor. Çocuk üstünde ki hiçbir hakkı kalmaması bakımından. Test yapıldı. En geç iki hafta içinde karara varılacağını söyledi avukat.

Bunu dedikten sonra Selin uflayıp pufladı. Demir bu hâline anlam veremedi:
- Buna sevineceğin yerde niye üzülüyorsun?
- Benim tekrar evlenmem için iddet süresini beklemem gerekiyor.
- Seninle evlenmek için üçyüz günün bitmesini bekleyeceğini sanmıyorsun herhalde Selin. Aile mahkemesine başvurup ordan alınacak kararla bu süreyi beklemeden evlenebiliriz.
- Ne biliyorsun lehimize karar vereceklerini?
- Verecekler! Çocuğumuz doğmadan evlenmiş olacağız. Sana söz veriyorum. Hatta sen şimdiden gelinlik bakmaya başla.
- Karnım burnumda gelinlik giyeceğimi düşünmüyorsun değil mi Demir? Evlenme dairesine gider imzamızı atar çıkarız.
- Yok öyle şey! Biz anlaşmalı evlenmiyoruz Selin. Ben seni bu evden gelinlikle çıkaracağım, düğünümüz olacak, oynayacağız.
- Demir bunlar...
- Ne?
- İstemediğini söyleme! İnanmam! Her kızın...
- Annem babam olmadan çok anlamsız geliyor.
- Olmayacaklarını nerden biliyorsun?
- O kadar yalandan sonra nasıl...

Demir Selini alnından öptü:
- Sen bu güzel kafanı bunlarla yorma. Vedatın çok sevdiğim bir lafı var: su akar yolunu bulur. Gerekirse kanal açar yine o yolu buldururum. Anladın mı?

Genç kadın dolu gözlerle ona gülümsemişti. Şimdiyse gördüğü kâbusün etkisiyle sevdiğinin kollarında gözleri açık boşluğa bakıyordu. Demir saate baktı, beşbuçuktu. İkisininde gözüne tekrar uyku girmeyeceğine göre kalksalar daha iyi olacaktı:
- Selin. Gel bir duş alalım. Kendimize geliriz.

Birlikte suyun altına girdiler. Demir Seline bir çocuk gibi banyo yaptırırken genç kadın onun sevgi dolu dokunuşlarının farkında değildi, dalıp gidiyordu:
- Selin...

Demir çenesini kaldırıp onu dudaklarından öptüğünde Selin karşılık verip onu kendine çekti:
- Seni seviyorum. Çok seviyorum.

Dudaklarını deli gibi öpüp bıraktı. Başı göğsünün üstünde dinlendi. Böyle bir süre suyun altında kaldılar. Sonra giyinip aşağı indiler. Selin Demire hiçbir şeye karışmamasını, kahvaltıyı onun hazırlayacağını söyledi:
- Sen git çocuklara yem verip kata çiz.
- Yardım edebilirim.
- Gerek yok. Bir kahvaltı da hazırlayamayacaksam artık.
- İyi.

Tuttuğu elini öpüp bıraktı. Aradan yarım saat, kırk dakika geçti geçmedi Demir içeri geldi. Şaşkınlıkla mutfağın haline baktı. Tezgahın üstü savaş alanı gibiydi; herşey her yerdeydi. Ocağın üzerindeki demlikten çay yere akıyordu. Çöpün önünde kırık bir tabakla domates ve peynir dilimleri duruyordu. Selinse bir köşede bacaklarını karnına doğru çekmiş ağlıyordu. Genç adam yanına çömeldi:
- Burda ne olmuş böyle?

Keşke yıkılsan karşımdan!Where stories live. Discover now