17.Bölüm: Yenik düşmek

1.3K 44 48
                                    

Selin ayna karşısında kendine bakıyordu, karnının belirgin olup olmadığına. Hiçbir değişiklik yok gibiydi, ama dışardan bakan birine de öyle gelir miydi? Kafasına vurdu.
Ne saçmalıyordu? Daha kaç haftalık olduğunu bile bilmiyordu. Bunun sebeplerinden biri doktor korkusuydu. Diğeride hala bunun bir yanlışlık olma ihtimalinin üzerinde durmak istediğinden. Yaptığı çocukluktu, ama korkuyordu. Doktordan duyup emin olduğu anda herşey onun kontrolünden çıkacaktı. Onun hakkında kim söz sahibi ise (Demir, anne ve babası, belki arkadaşları) hayatına müdahale etmeye çalışacaklardı. Daha kendisi ne istediğini bilmiyordu ki. Bu bebeği istiyor muydu?

Demir içeri girdiğinde gereksiz bir şekilde panikleyerek hızlıca elini karnından çekti. Genç adam bunu başka birşeye yordu:
- Pardon! Oda hala senin, kapıyı tıklatmam gerekiyordu. İçeri girmemden bu kadar tedirgin olacağını düşünemedim.
- Hayır, öyle boş bulundum yoksa...
- Yok yok, bayağı korktun. Ne oluyor? Yakınına gelince gerilmeler, dokunmaya kalkınca uzaklaşmalar. Aramıza bir duvar örüyor gibisin.
- Öyle birşey yok. Sen kendine bak.
En iyi çalışmalarımı hunharca gömmek için özel bir çaba harcıyorsun. Beni paylamak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorsun.
- İşini layığıyla yapmayan her kim olursa olsun aynı muameleyi görür. Sevgilimsin diye sana farklı davranamam.
- Bunu demek istemediğimi  biliyorsun! İşimi eksik yaptığımı söylüyorsun!
- Evet, son zamanlarda aklın neredeyse çok hata yapıyorsun. Görmezden gelinecek şeyler değil.
- Bundan önce böyle birşey olduğunu hatırlamıyorum.
- Bundan önce dediğin nedir Selin? Başından beri şirkette hep bana karşı bir önyargı vardı. Hiçbiriniz Artemimi düzlüğe çıkaracağıma inanmamıştınız.
- Bize aksini kanıtladığından beri kimsenin böyle bir şüphesi kalmadı. Hepimiz şirketi daha ileriye taşımak için elimizden geleni yapıyoruz. Ama bu üçüncü yönetici geldiğinden beri...
- Eylül! Bende konuyu ne zaman oraya bağlayacaksın diyordum. Söyle! Söyle! Biz bu konuyu ne kadar kapatsakta sen açmak için özel bir çaba harcıyorsun. Ne Eylülmüş arkadaş! Gözünde o kadar büyütmüşsün ki...
-  Ben değil siz büyütüyorsunuz! Biz yıllardır neler neler yaptık Artemim için. Ama yeterince göze sokmadığımız için kıymet bilinmedi.
Şimdi birkaç işe el attı, bağlantılarıyla kurtardı diye adeta dokunulmaz ilan edildi.
- Hımmm... Ben kendimden dolayı sadece kıskançlık olduğunu sanıyordum ama galiba...
- Ne? Ne sanıyorsun?
- Çekememezlikte var.
- Çekememezlik? Komik olma Demir!  Ne yapmaya çalıştığını görmüyor musun?

Demir Seline yaklaştı:
- Ne yapıyor?
- Gözünüzü boyuyor. Ben seni daha akıllı zannederdim. Yazık!

Selin diğer tarafa dönerken Demir onu belinden tutup kendine çevirdi:
- Kıskançlıktan kör olmuşsun ve bu yüzden olur olmadık şeylere sarıyorsun. Yapma!

Yumuşak bir ses tonuyla devam etti:
- Onun başarısı senin başarından birşey eksiltmez.

Genç kadın içten içe çıldırıyordu. Başını salladı:
- Sen gerçekten aptalsın!
- Selin!
- Aptal!
- Bu lafı bir daha söylersen!

Genç kadın onu geriye itip haykırdı:
- Aptal!
- Peki!

Ona doğru giderken yönünü değiştirip yataktaki yastığını aldı:
- Kendinden soğutmak için uğraşıyorsan tebrik ederim başarıyorsun. Yanlız hatayı burda bile olmayan birinde aramak yerine kendinde aramaya başlasan iyi olur.

Akvaryumdaki balığa el salladı:
- İyi geceler Çiçi.

Demir aşağı inerken Selin kızarak ayağını yere vurdu. Bu siniri kimeydi? Demirin Eylülün gerçek yüzünü görememesine mi? Bu Demirin yanlızca onu sevdiği gerçeğini değiştirir miydi? O halde gereksiz gerilimler yaratıp o kadının ekmeğine yağ sürmek yerine sevdiği adama odaklanmalıydı. Bu arada da bebek mevzusunu ona açmalıydı:
- Önceliğin Demir Selin. Bunu unutma.

Keşke yıkılsan karşımdan!Where stories live. Discover now