Aynı evi satın alıp inatla aynı çatı altında yaşamaya devam eden birbirinden farklı iki insan. Aşkın kaçınılmazlığı ve arayı soğutan geçmişin hayaletleri. Aşk ve nefret hiç bu kadar iç içe yaşanmamıştı.
Hikaye başlangıcı Ekim 2019
Bavulunu alacaktı. Atilla bey onu tuttu: - Gerek yok. Ben hallederim.
İçeri girdikten sonra bir süre etrafını süzdü: - Ne kadar değişmiş. Ama yinede birşeyler hep yerinde gibi.
Gözünü etraftan alıp Seline dikti: - Siz küçük hanım?
Genç kadın elini uzatıp tokalaştı: - Selin Sever. - Demirin sevgi... - Hayır.
Elleriyle oynayarak: - Biz mecburen aynı evde kalmak zorunda kalan iki insanız. - Anlamadım. - Bu evi ikimiz birden satın aldık. Anlatması uzun sürer şimdi. Oturun. Birşey içermisiz? - Su.
Mutfağa giren genç kadını gözüyle takip etti. Böyle bir kızla birlikte kalıp ilişki yaşamamak? Oğlunun ya başka bir sevgilisi vardı yada kızın ilgisini çekecek kadar çekici değildi. Ama Demir fotoğraflarından hiç öyle bir izlenim vermemişti. Aksine, her kadının rüyalarını süşleyecek derecede yakışıklıydı. Tabi! Kimin oğluydu! Acaba kız mı sahipliydi? Ama hangi ahmak sevgili böyle genç güzel bir kadının başka bir adamla aynı evde kalmasına izin verirdi?
Ona uzatılan sudan birkaç yudum alıp masaya bıraktı: - Demir nerde? - Yukarda. İner şimdi.
Bunu dediği anda Demirin sesi duyuldu: - Selin! Tişörtlerimi bulamıyorum?
Genç kadın yerinden kalkarak merdivenlere doğru cevap verdi: - Bavullara iyi bak! - Gel sen bak! Herşeyi birbirine katmışsın! Çoraplarımı bile bulamıyorum! - Tamam, bağırma! Geliyorum!
Sıkılarak Atilla beyin tarafına baktı: - Affedesiniz, ben yukarı... - Tabi ki. Ben hiç yokmuşum gibi davran.
Selin yukarı çıkınca Atilla bey kahkahalarla güldü: - Ev arkadaşlığından daha fazlası var!
Birden hüzünlenip kendine içerleyerek: - Oğlumu benden daha iyi tanıdığına yemin edebilirim. İşleri nasıl bu hale getirdim?
Atilla bey karısından ayrıldığı sıralarda oğlu Demir altı yedi yaşlarındaydı. Deli gibi aşık olduğu karısının yokluğunda bir boşluğa düşmüş ve bunun sonucunda Demiri yurtdışında bir yatılı okula göndermişti. Ayda bir iki kez kuru kuru ziyaretine gidip gelmiş, bunun dışında hiçbir şekilde onunla ilgilenmemişti. Maddi olarak görevini hiç eksiksiz yerine getirmiş olsa da manevi olarak hiç yanında olmamıştı. Demir on sekiz yaşına bastıktan sonra onunla görüşmek istememişti. Atilla bey yaptığı hatanın farkına varmış, defalarca oğluyla iletişime geçmeye çalışmıştı. Ama Demir telefonlarına çıkmayı bile reddiyordu. Haklıydı. Kendi acısına boğulup oğlunu ihmal etmişti. Önce kumarda, ki şansı çoktu, sonra içki ve kadınlarda teselli arayıp içindeki aile özlemini hiçe sayarak yıllarını ona dost görünen insanların içinde geçirmişti. Oğlunun sesi kaç kez kulağında çınlamıştı: - Annem gelmedi baba! Senle kalırsam gelecekti? Beni kandırdın! Seni sevmiyorum artık! Sevmiyorum!