27.Bölüm: Tatlı bela

1.1K 37 29
                                    

Demirin başını dizinden kaldırdı:
- Hindistan cevizi yemek istiyorum!
- Gecenin bu saatinde? Nerden çıktı şimdi?
- Canım çok istiyor.

Ona yaklaşarak kokuyu içine çekti:
- Bayılacağım şimdi.

Gözlerini kapatıp açtıktan sonra:
- Saçına sürdüğün şey nerde?
- Odamda.

Selin koşar adımlarla merdivenleri çıktı, en üst kata. Çatı katında Demir yatıyordu artık. Etrafa göz gezdirdi. Elini birkaç şeye atıp bıraktı. Demir imdadına yetişti. Beyaz bir kutuyu eline verdi. Genç kadın oksiyen soluyormuş gibi kokusunu içine çekti. Ama bu ona yetmedi. Kutunun kapağını açıp içindeki kaygan kreme parmağını batırdı. Demir onu durdurmasa ağzına alıyordu:
- Ne oluyor sana Selin?
- Durduramıyorum kendimi. Lütfen! Azcık tadayım. Gözüm kararıyor.

*****

Genç kadın adeta ona yalvarıyordu. Demir birşey anlamıyordu. Elinden kutuyu alıp yerine bıraktı:
- Olmaz! Gel aşağı sana meyve vereyim.
- Hindistan cevizi istiyorum!

Gözü hala beyaz kutudaydı. Demir onu çeke çeke aşağı götürdü.
Aşağı iner inmez Selin çeketini giydi. Bisiklet anahtarını alıp kapıdan çıkmadan Demir onu yakaladı:
- Selin! Dur! Ne yapıyorsun?
- Gidip alacağım!
- Nerden bulacaksın? Hiçbir yer açık değildir. Gel otur! Ben halledeceğim. Söz veriyorum! Gel ne olur! Nasıl birşey bu ya?
- Ne yapayım, çok istiyorum.

Genç kadın neredeyse ağlayacaktı. Demir oflayarak:
- Hayret birşey!

Yukarı koşup saç jölesini getirdi. Selinin avcunun içine bir parmak sürdü:
- Uslu dur!

Kutuyu cebine koyup Vedatı aradı. Telefonu alması uzun sürdü:
- Hayrola Demirim! Rüyanda mı gördün? Daha yeni ayrılmıştık.
- Yardım et Vedat! Bana hemen bir yerden hindistan cevizi bulman lazım. Bulamazsan Selin saç jölesini midesine indirecek. Yemese ölecek gibi davranıyor.
- Hı, aş eriyor demek.
- Ne?
- Kimi şeyleri, özellikle olmayacak şeyleri yemek için aşırı istek duymak.

Vedat gülüyordu:
- Jöle ha? Aş erilen çok şey duydum da jöle... Bu Selin gerçekten çok farklı.
- İbodan alıp nerden sürdüm. Ne bileyim etkilenip yemek isteyeceğini.
- İyi ya, sana yakın olsun istemiyor muydun? Al sana fırsat. Jölenin sağladığı avantajı kullan işte.
- Zaafından istifade et diyorsun... Ne yapacağını kestirebilsem. Halini görsen, bir garip. Delirmiş gibi.
- Normal hali yani.
- Vedat! Acil!
- Tamam. Bakıyorum ne yapabilirim. süper market açık olmaz şimdi. Açık manav bulsam bile olur mu olmaz mı... Öfff be Demirim! Senin derdinle ben niye uğraşıyorum ki.
- Senin karın değil mi? Görevin.
- Çok komik!
- Hadi bekliyorum!

Telefonu kapattı. Selin Demirin boşluğundan yaralanıp cebindeki kutuya el atmıştı, ama açılmıyordu. Şimdi ona sinirli sinirli bakıyordu.
Demir elini tuttu:
- Vedat getiriyor şimdi. Yanından ayrılabilsem bende gidip arardım.

Selin elini çekip başını diğer tarafa çevirdi. Demir jöle kutusunu açıp yanına bıraktı. Selin kokuyu alınca ona döndü. Genç adam eliyle dizlerini işaret etti:
- Gel!

Selinin gözleri önce ona sonra kutuya gitti. Ne yapacağını tartıyordu. Demir kutuyu eline alınca, emziği ağzına verilen bebekler gibi ikna olup başını dizlerine yatırdı. Demir kolunu kaldırıp kutuyu koltuğun arkasına fırlattı. Selin bunu görüp kalkacakken onu dizine iterek yüzünü yüzüne yaklaştırdı. Bu Selini yatıştırdı. Elleri tereddüt ede ede saçlarını buldu. Bez oyuncakla uyuyan bebekler gibi Demirin başını kendine çekerek, saçlarını koklaya koklaya gözleri yavaş yavaş kapanıyordu. Eli saçından kayınca uyumuştu. Demir rahat bir nefes aldı. Birkaç dakika bekleyip sonra dizlerini başının altından çekti. Karnının önüne ve dizlerinin arasına bir yastık verip üstüne battaniye örttü. Kendi de koltuğa yanaşıp altına bir iskemle alıp başını koltuğa, Selinin başının yanına bıraktı. Gözleri kapandı.
Telefonun sesiyle uyandı. Arayan Vedattı. Kapıda olmalıydı. Açıp onu içeri aldı:
- Ne yaptın?
- Al bakalım. İçinde hindistan cevizi olan ne kadar kek, çikolata, pasta varsa aldım. Benden bu kadar!
- Kralsın!
- E, Selinin jöle krizine ne oldu?
- Senin dediğin gibi yapınca uyudu.
- Dediğim gibi?
- Cazibemi kullandım.
- Zaafını diyelim şuna.
- Görseydin. Adeta bir bebek gibi bana sokuldu. O kadar tatlıydı ki. İçime sokasım geldi. Bir bu halini birde sarhoş halini asla unutmam. Bu şey çok sürer mi?
- Ne?
- Aş ermek.
- Bilmem. Bildiğim şey bu içerdeki bebişin çok yaman olacağı. Annesine çektirdiğini senden bir güzel çıkarıyor böyle.

Keşke yıkılsan karşımdan!Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt