76.Bölüm: Meydan okuma

201 15 6
                                    

-Sana İ-NA-NA-MI-YO-RUM! Birde bu çıktı! Macera mı arıyorsun? Anlamadım ki? Aramızda geçen özel anları sen nasıl başka biriyle paylaşırsın? Hemde benden izinsiz!

Selin son cümlesinde bir açık yakalayınca hemen üste çıktı:
- Sorun bu değil mi? KENDİ hikayemi anlatırken senden izin almamam.
- KENDİ HİKAYEM ne demek ya? Sen herşeyi tek başına mı yaşadın? Tabi ki bana soracaksın! Ben istiyor muyum hayatımın herkese afişe olmasını?
- HERKES dediğin kim? Bizi tanımayan bilmeyen insanlar. Senin de dediğin gibi "bu safsataların" üzerinde uzun uzun düşünecek değiller. Okuyup geçerler, hatırlamazlar bile.
- Öyle bile olsa bunu yapmaya hakkın yoktu Selin. Bana söylemeden arkamdan iş çevirdin.
- Hayır! Sadece beni yargılamadan, ölçüp biçmeden, akıl vermeden, sadece dinleyen biriyle konuşmaya ihtiyacım vardı. Sende dahil, etrafımdaki kalabalığın üzerimdeki yükünü atmaya ihtiyacım vardı.
- Yük? Bravo! Bana ne zaman önceliklerini tekrar hatırlatacaksın diye tetikte bekiyordum. Ama bu biraz ağır oldu. Ben dahil tüm sevdiklerini tek bir kelimeyle güzel harcadın.
- Bendeki yerini sen çok iyi biliyorsun. Neden lafı başka yerlere çekiyorsun? Sizin benim üzerimdeki etkinizden bahsediyorum, olumlu yada olumsuz. Bunun üstüme yaptığı iyi, kötü ağırlıktan. Bu her birey için böyle. Senin içinde. Hiç herkesten kendini soyutlayıp, deşarj olup rahatlamaya ihtiyacın olmuyor mu? Kendime bir iyilik yaptıysam bunda ne kötülük var?
- Ah Selin Ah! Neden sonra düşünüp önce uyguluyorsun. Birazcık dursan, bir tık sorgulasan anlardın bu yaptığının ne denli...
- Biliyorum Demir... Senin bana söylediklerini bende kendime söyledim. Ama iş işten geçmişti. Olanları geriye döndüremem.
- Gayette döndüreceğiz. Hemen avukatı arayıp yazarı dava edip tüm baskıları durdurup raflardaki kitapları toplatmasını...
- Hayır! Olmaz!
- Nasıl olmaz! Sen bu kadına yazılı bir şekilde haklarını devretttin mi? Hayır değil mi? O zaman...
- Yerin dibine geçerim! Ben onun o da benim sözüme güvendi. Şimdi bu saatten sonra böyle birşeyle gelirsem ne yüzle...

Genç adam karısının başını iki yandan tuttu:
- Boşluğuna geldi. Seni tuzağa düşürdü!
- Hayır! Bile istiye izin verdim. Hem o öyle biri değil! Çok iyi niyetli. Öyle olmasa anlaştığımız gibi vakfa para yatırır mıydı? Üstelik kitabın satışından her ay elde edilen kar'ı üstüne koyarak...
- Bırak ya! Ne satışı? Neyin kar'ı? Bu süprüntüleri okuyanın aklına...
- Demir! Sus! Sen hiçbir şey bilmiyorsun.
- Yok ya? Ne bilmiyor muşum?
- Bekle! Göstereceğim şimdi. Bekle sen! Bekle...

Kafasını sallaya sallaya etrafa bakıp kitabı aradı. Kocasının nazarı üstünde gezerken aradığını bulup sayfalarını çevirdi. Arasına koyduğu zarfı bulamadı. Burda biryerlerde mi düşürmüştü acaba? Yada Artemimdeki odasında mı? Kitabı en son orada okumuş çantasına atmıştı. Demek ki....

Peşinde Demirle yalpalaya yalpalaya çantasını bıraktığı yere gidip içine elini attı. Biraz karıştırdıktan sonra eline geçirdiği zarfla ona dönüp gözlerinin önünde salladı:
- Bunun içinde yazan rakam sadece çeyreği. Bugün vakfı aradım. Her ay bunun dört mislisi onların hesabına yatıyor. Şimdiye kadar aktarılan meblaları mailime göndermelerini söyledim. Al!

Kocasının eline zarfı tutuşturdu:
- Ama sen bunlara inanmazsın şimdi. Dur!

Telefonundan mailine girdi ve Demirin gözünün önüne tutup ekranı kaydırdı:
- Bak! Burda. Bu ayki. Şu geçen ayın. Biraz geri gidince...

Demir biraz mahçup halde zarfı kenara atıp telefona baka kaldı. Bozum olmuştu:
- Kitabın geliri iyi demek...

Birden heyheylenerek:
- Ama bu hala doğru bulduğum birşey yapıldığını söylemez! Benim haberim olmadan ne idiğü belirsiz bir şekilde hayatımızın ele alınmış olması...

Genç kadın elini kocasının ağzının önüne verdi:
- Beğenilmiş Demir! Çok beğenilmiş!
O kadar da kötü değil demek ki.
- Sen kötü bulmadın demek istiyorsun. Yoksa her satan ürün kaliteli olacak diye...
- Sırf bana zıt gitmek için kendine ters düşüyorsun. İyi bir kitap olmasa, sevilmese dizisini yaparlar mı?

Keşke yıkılsan karşımdan!Kde žijí příběhy. Začni objevovat