41.BÖLÜM ''ANILAR'' PART:1

877 55 7
                                    

Ellerimi montumun ceplerine sıkıştırdım. Akif'in yüzünü görmemle düşen omuzlarımı tekrar dikleştirmeye çalışsam da olmadı. Yine, güçsüzdüm işte.

''Eftelya.''

İsmimi onun sesinden duymak her seferinde unutmak istediğim anıları canlandırıyordu zihnimde. Bu zamana kadar birçok kez canlandırmıştım kafamda, onunla karşılaştığımda ne yapacağımı. Kimi zaman sadece birbirimize bakmıştık. Kimi zamansa içimdeki öfkeyi kusmuştum ona ve bazen de hiçbir şey söylemeden kaçıp gitmiştim. Şimdi ne yapacaktım? Onu buraya ben çağırmıştım. Anılarımın bana zarar verdiğini bile bile, o anılardaki kişiyi çağırmıştım.

Güçsüzlüğüm kendime olan nefretimi güçlendiriyordu.

''Benim sakinleşmem gerekiyordu.'' dedim, zoraki çıkan sesimle. Bunu gerçekten yapacak mıydım?

''Sadece bunun için mi çağırdın beni? Basit bir kuryeden mi ibaretim senin için?''

Gözlerine bakmamaya çalıştım. Gözlerine bakarsam yine aynı manipülasyonlara düşecektim. İnsanların ne düşünmesi gerektiğini bile yöneten biriydi Akif, buna kanmayacaktım.

Kurumuş dudaklarımı ıslattım. Sesimin titrememesini umarak, ''Benim kimsem yok.'' dedim ama umduğum gibi olmadı. Yalnızlığım çoktan sesimi sarmalamıştı.

Yanıma yaklaştı. Rüzgardan yüzümü kaplayan saçlarımı kenara çekmeye çalıştı ama irkilerek kendimi geri çektim.

''Yüzüme bak.''

Dudaklarımın arasından titrek bir nefes kaçtı. Gözlerimi kayalara çarpan dalgalara çevirdim.

''Yüzüme bak, Eftelya. Senin için buradayım.''

Gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Kendimi toparlayıp bir adım geriye gittim.

''Hayır, hayır bu saçmalıktı. Hata yaptım, benim dönmem gerekiyor. Benim Arel'e dönmem gerekiyor. Gitmem lazım.''

Arkamı dönmüşken benim aksime, Akif'in sakin sesini duydum. ''Gerçekten ait olduğun yer onun yanı mı? İnanıyor musun buna?''

İnanmak istiyorum.

''Tüm bunlar yaşanmamış olsaydı eğer, onun aydınlığında senin karanlığına yer var mıydı?''

Olmalıydı.

''Hiçbir yere ve hiç kimseye benim yanımda hissettiğin kadar ait hissedemeyeceğini biliyorsun. Beni itmeseydin hiçbir zaman ayrılmazdım yanından, bunu da biliyorsun.''

Arkamı döndüm. ''Canımın acısı geçmiyor. Yıllardır çabalıyorum, geçmiyor yaralarım.''

''Sarmıyorsun çünkü. Her seferinde kendi kendine kabuk bağlayan yaralarını koparıp kanatmıyor musun?''

Yanımda duran banka ilerleyip oturdum. Ağlamam şiddetlenirken boğazımdaki düğümlü telleri yutmak zorlaşıyordu. Akif gelip yanıma otururken, parmaklarım acımı dindirmek istercesine tırnaklarını avuç içime sertçe bastırıyordu.

Yapamadım, beceremedim. Kaçtığım yere geri döndüm.

Harabe bir evden kaçmaya çalışırken, o harabenin altında kalmıştım. Bir enkazdan ibarettim. Koca bir enkaz.

''Bu hikayedeki kötü adam ben değilim, biliyorsun.''

''Özür dilerim.'' dedim, titreyen sesimle. Özür diledim çünkü ona yaptığım her şeyi hatırlıyordum. Herkese yalan söylemiştim, kendime bile.

''Kendi kendine bir hikaye uydurdun. Bu hikayeye inandın ve benden kaçtın. Benden korktun, benden!''

Akif ileriye yönelttiği bakışlarını sertçe bana çevirdi. Bu defa ben de onun gözlerine baktım.

''Ben, bilmiyorum. Polisler seni götürürken her şey gerçek gibiydi. Bana zarar verdiğine ikna ettim kendimi. Ben, ben gerçekten bilmiyorum.''

''Herkese yalan söyledin.''

Sessizce kafamı salladım.

Nereye kadar kaçacağımı düşünüyordum ki? Hakikat daima ortaya çıkıyordu. Hakikat daima kalbinizde derin bir oyuk açıyordu ve sonsuza kadar o yalanın akıttığı kanı kusuyordunuz. Ömrümün sonuna kadar o zehirli kanı taşıyacaktım.

''Babamın bana daha fazla nefretle bakmasına katlanamazdım.'' dedim, pes ederek.

Akif kafasını iki yana salladı. ''Şu an nerede, Eftelya? Sana nefretle bakmamasını istediğin o adam şimdi nerede?''

Hızla ayağa kalktım. ''Bu senin suçun!'' dedim, öfkeyle. ''Senin suçun, bütün hatalarım senin suçun.''

''Ben seni hiçbir şeye zorlamadım. İlaçlarından bile haberim yoktu! Hastalığından haberim yoktu. Her şeyi sakladın ve içten içe sana yardım etmemi bekledin. Hiçbir şeyden haberim yokken sana nasıl yardım edebilirdim? Mutluydun, etrafa neşe saçıyordun. Ben enerjine ayak uydurabilmek için günlerce uykusuz kaldım!''

Kafamı hızlıca iki yana salladım. ''Böyle bir şey olmadı.'' Kaşlarımı çattım. Neden hatırlayamıyordum?

''Yine mi kendini kandıracaksın? Günlerce uykusuz kalabiliyordun Eftelya.O bitmek tükenmek bilmeyen enerjin ikimizi de öldürüyordu. Peki o boktan uyuşturucuya kim yüzünden başladık? İnsanlara anlattığına göre benim yüzümden, değil mi?''

Zihnimdeki çarpan kapıların seslerini işitebiliyordum. Kilitli kapıların çığlık atarcasına zihnimin duvarlarındaki bıraktığı yankısını hissedebiliyordum. Görüntüler canlanıyordu. Önce bir anı düştü gözlerimin önüne.

Karanlık bir banyodaydım. İçeriyi sadece küçük camdan giren ışık aydınlatıyordu. Aynada kendime baktığımı hatırlıyorum. Kanlanmış gözlerime, titreyen bedenime...

''Yalanlarının farkındasın, Eftelya.'' Kafamı korkuyla yerden kaldırdım. Kıvanç?

Burada değildi. Hayır, burada değildi. ''Nereye kadar kaçacaksın?''

İki elimle kulaklarımı kapattım. Olduğum yere, dizlerimin üzerine düştüğümde Akif yanıma geldi. ''Bütün bunları unutacağım, Eftelya.''

Bakışlarımı Akif'e çevirdiğimde, beklemediğim birini gördüm.

Kıvanç'ın gülümseyen yüzüyle, dudaklarımda buruk bir gülümseme belirdi. ''Buradasın.''

Kafasını salladı. ''Buradayım.''

''Seninle gelmek istiyorum.''

''İlaçlarını al.''

Geriye çekildim. ''Seninle gelmek istiyorum!''

''İlaçlarını al.''

Kıvanç ayağa kalktığında elinden tuttum. ''Gitme, yalvarırım.''

Kıvanç umutsuzca kafasını iki yana salladı. Aniden Kıvanç'ın görüntüsü yerine Akif'in yüzü geldi.

''Kıvanç?''

Akif yüzüme endişeyle bakıyordu. ''Eftelya, sakin ol seni bırakmayacağım.''

Ayağa kalkıp elimin tersiyle yüzümü ıslatan gözyaşlarımı sildim. Etrafıma baktım. Kimse yoktu. Yine, kimse yoktu. Sadece rüzgar, dalgalar, kara bulutlar, sessizlik.

''Eftelya?''

Ve Akif.

ÖLÜM YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin