13.BÖLÜM: ''YAĞMUR''

10.4K 646 25
                                    

''Cehennem zihnim, ateş ise düşüncelerimdi.''

***

Sabah burnuma gelen toprak kokusuyla uyanmıştım. Gözlerimi aniden açıp etrafıma bakındım. Annem pencereyi açmış bana doğru gülümsüyordu.

''Anne!'' Gülümseyerek yataktan kalkıp pencereye gittim. Yağmur yağıyordu. Yağmuru severdim.

Toprak kokusunu tekrar içime çekip anneme döndüm.

''Yağmur!''

''Evet, yağmur.'' dedi annem gülerek. Yazdan sonra yağan ilk yağmurdu ve ben nasıl özlediğimi anlatamıyordum.

''Hadi üstünü giyinip mutfağa gel. Baban servis işini halletmiş. Yarım saat sonra gelir servisin, acele et. Ayrıca sıkı giyin.'' dedi.

Hala yağmuru seyrederken arkasından bağırdım.

''Tamam!''

Gülümseyerek yağmura baktım. Bu kadar sevinmem biraz garip olabilirdi ama yağmuru gerçekten seviyordum. Camı kapatmadan dolabıma ilerleyip okulun kıyafetlerini giydim. Üzerine siyah hırkamı giyip, onun üzerine yağmurluğumu giyerek aynanın karşısına geçtim. Saçıma yandan gevşek bir örgü yapıp kitaplığımdan ders kitaplarını aldım. Çantama kitapları yerleştirip odadan çıktım. Banyoya gidip yüzümü yıkadım. Genelde yüz yıkamak uyanır uyanmaz yapılırdı, biliyorum. Ama yüzümü yıkayınca benim daha çok uykum geliyordu. O yüzden sona saklıyordum. Banyodan çıkıp mutfağa gittim. Tam annem kızarttığı ekmeği bana doğru uzatıyordu ki dışarıdan gelen korna sesiyle hızlı adımlarla kapıya gitmiştim. Siyah botlarımı giyip servise doğru koştum. Beni kahvaltıdan kurtardığı için minnettardım.

Servise bindiğimde servistekilerin gözleri bana döndü. Arkalarda cam kenarında boş koltuk olduğunu görünce vakit kaybetmeden ilerledim. Oturur oturmaz servisi kullanan kişi konuştu.

''Günaydın, Eftelya. Servis genelde tam bu saatte buralarda olur. Geç kalmamış olursun.'' dedi ve gülümsedi. Adımı nereden biliyordu ki? Babam söylemiş olmalıydı.

''Tamam, geç kalmam.''

Okula gidene kadar dışarıyı seyretmeyi tercih etmiştim.Yağmur olduğu için bu sabah sıraya girilmemişti. Sınıfa gidip Eylülün yanına oturdum.

''Günaydın.'' dedi benim aksime gülümseyen yüzüyle.

''Günaydın.''

''Dün nereye kayboldun? Derslere de girmedin.''

''Başımın ağrısı şiddetlendi, gitmek zorunda kaldım.''

''Geçmiş olsun.'' dedikten sonra Emir yanımıza gelmişti.

''Kaçak, nereye gittin dün?'' dedi gülerek.

''Başım ağrıyordu.'' dedim, ardından bakışlarımı cama çarpan yağmur damlalarına çevirdim.

Yağmur hala durmadan yağıyordu. Normalde insanlar hava kapalı olunca rahatsızlık duyarlardı ama bu hava beni daha çok mutlu ediyordu. İstemsizce huzurlu oluyordum. Güneşli günler de kendimi diken üstünde gibi hissediyordum. Pencereden gözümü ayırmadan gülümsedim.

Kapının açılmasıyla, kapıya döndüm. Hoca gelmişti. İlk iki ders matematik olduğundan uyuyarak geçirmiştim. Genellikle dersi dinlemeyip sonradan evde kendim hallediyordum. Bir sorunda çıkmıyordu. Bu yüzden ders dinlemekle pek alakam yoktu. Yarı uyuyarak yarı yağmuru seyrederek geçirmiştim dersleri. Öğle arasına girdiğimiz de yağmur durmuştu. Ama arada tekrar başlayıp tekrar duruyordu. Sabah kahvaltı etmediğimden bir an önce yemekhaneye gitmek istiyordum. Emir ve Eylülle yemekhaneye girip sıraya geçtik. Patates kızartması ve köfte alarak sıradan çıktım. Eylül, Selda ve Meltemin oturduğu masaya geçince Selda'nın öldüren bakışlarına rağmen bende oturmak zorunda kalmıştım. Ben oturur oturmaz Selda masadan kalkmıştı. Meltem arkasından gözlerini devirip yemeğini yemeye devam etmişti. Eylül'e dönüp ''Benim yüzümden mi kalktı?'' dedim. Eylül cevap veremeden Meltem araya girdi.

ÖLÜM YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin