10.BÖLÜM: ''TANIŞMA''

9.7K 631 6
                                    

Selda saçlarını düzelterek Eylüle bakıyordu. Eylül ise endişeyle Emir'e bakıyordu.

''Nasıl duruyorum?'' dedi, Selda. Fakat kimsenin onu umursadığı yoktu.

Arel yanımıza gelip, yan masadan bir sandalye çektiğinde, herkes ona temkinli bakışlar atıyordu. Burada neler döndüğünü bilmeyen tek kişi bendim sanırım. Fakat o, üzerindeki bakışları umursamadan, sağ ayağını sol dizine koyarak arkasına yaslandı. Emir sinirle Arel'e bakarken Eylül hala endişeliydi. Selda'nın yanındaki bir diğer kız da, yerine sinmiş bir şeyler bekliyor gibiydi.

''Ne istiyorsun Arel?'' Konuşan Emirdi.

''Yine mi ters tarafından kalktın sen?'' Arel, kolundaki saatin camında parmağını gezdirirken, Emir'e kirpiklerinin altından bakıyordu.

''Sorun çıkmadan git.''

Arel derin bir nefes alarak, başını dikleştirdi. Bakışları beni bulurken, elimde buruşturup iki saattir eziyet çektirdiğim tostun kağıdını istemsizce sıkmıştım.

''Küçük bir işim vardı.'' dedi, gözlerini üzerimden ayırmadan. ''İlk seferinde tam olarak tanışamadık.'' Ayağa kalkarak elini bana uzattı ve ''Arel.'' dedi. Bakışları yine aynı dikkatle üzerimde geziniyordu. Elimi hafifçe onun elinin içine kaydırdım.

''Eftelya.''

Kantindeki bütün gözler üzerimizdeyken, kendimi oldukça rahatsız hissediyordum. Fakat onunsa umurunda değil gibiydi.

''Memnun oldum, Eftelya.''

Boğuk çıkan sesinin arasından ismimi çok net duymuştum. Hafifçe kafamı salladım.

Arel gözlerini bir süre sonra üzerimden ayırdığında, derin bir nefes aldım. Sandalyeyi seslice geriye itip, tekrar arkadaşlarının yanına döndü. Ona son bir kez baktığımda yüzünde, binlerce anlam barındıran ama kapısına asma kilit vurulmuş bir gülümseme görmüştüm.

Masaya göz attığımda bana sinirle bakan bir Selda, sinirli bir Emir ve olduğu yere sinmiş Eylül gördüm. Selda gözlerini benden ayırmayarak sandalyesini geriye doğru itip kantinden hızla çıktı.

''Eftelya onunla konuşmanı istemiyorum.'' Emir'in gözleri hala Arel'deydi. Ardından bana döndü.

Bana Emir vermesini sineye çekerek, merakımın üste çıkmasına izin verdim.

''Neden?''

''Sadece uyarıyorum. Çok kurcalama.'' dedi ve o da arkasını dönerek kantinden çıktı.

Bir süre arkasından bakakaldım.

''Sen ona bakma Eftelya. Sinirli sadece.''

Eylül'e hafifçe başımı salladım.

''Ben Emir'e baksam iyi olur.''dedikten sonra Eylül de kantinden çıkmıştı. Masada tek başıma oturuyordum.

Bir süre olanları sindirmek için gözlerimi kapalı tuttum. Bu sırada, tırnaklarımı avucumun içine bastırmıştım. Bu sakinleşmek için keşfettiğim bir yöntemdi. Acı, kalp ritmimi düzene sokuyordu. Gözlerimi açtığımda Arel kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Başımın ağrısı stresle beraber tekrar arttığında ayağa kalkıp, onu umursamadan sınıfa çıktım. Bir ders daha bekleyecektim. Eğer baş ağrım geçmezse de, eve gidecektim. Sırama geçip, alnımı sıraya yasladım. Zilin sesi, kulaklarıma dolduğunda, çok geçmeden ikinci Tarih dersi başlamıştı. Dersin yarısına kadar baş ağrımın geçmesini beklemiştim fakat, nafile. Geçmiyordu. Eşyalarımı toplayıp, hocadan izin aldıktan sonra sınıftan çıktım.

Müdürün odasına gitmeden önce tuvalete uğramış kendime gelmem adına birkaç defa yüzümü soğuk suyla yıkamıştım.

Müdürün odasına ulaştığımda, kapıyı çalmadan önce içeriden gelen konuşmalar dikkatimi çekmişti. Kapı dinlemek huyum olmasa da merak etmiştim işte. Bir süre kapının önünde durup içeriyi dinledim.

''Bir yıl okula gelmedin. Koskoca bir yıl. Yaşadıkların kolay değil fakat, o bir yılı kapatıp okula normal devam etmeni sağlamak da kolay değildi. Babanın dostları hatırına yapıyorum bunu. Öğrenilirse işimden bile olabilirim.''

''Babamın dostları, öyle mi? Kim bu dostları, benim neden haberim yok?''

''Olayları fazla kurcalıyorsun.''

''İkimizde bir şeyler döndüğünü biliyoruz, çok kasma.''

Bir anda kapı açılınca yerimde zıpladım. Ardından geriye doğru iki adım attım. Arel beni görünce bir süre yüzüme baktı. Ama bu defa nefretle bakıyordu. Arkasını dönüp koridorda ilerlerken, bir süre arkasından bakakaldım.

Açık olan kapıyı hafifçe tıklatarak kafamı içeriye uzattım.

''Girebilir miyim?''

''Tabii. Gel Eftelya.''

''Başım ağrıyor da, izin kağıdı yazabilir misiniz?''

''Bir anda neden oldu bu?''

Hafifçe omuz silktim.

Kaşlarını çatarak bana baktı.

''Pekala.''

Bahçeye inip izin kağıdını güvenlik görevlisine verdikten sonra durağa doğru yürümeye başladım. Eve gitmeyecektim. Kıvanç'ın yanına gitmek istiyordum. Hastaneye giden otobüs geldiğinde, vakit kaybetmeden binip, arka koltuklardan birine oturmuş, telefonumda ki oyuna dalmıştım.

ÖLÜM YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin