33.BÖLÜM: ''CEHENNEM''

8.2K 449 37
                                    

Yirmi beş, yirmi altı, yirmi yedi, yirmi sekiz, yirmi dokuz.

Burnumu çekip, elimde ki son yapboz parçasını yere attım. Yine gribe yakalanmıştım ve ortalıkta burnumu çekerek dolaşıyordum.

''Burada yirmi dokuz parça var.''

Kıvanç sırtını yatağın kenarına yaslayarak, bacaklarını kendine çekti.

''Bir tanesi eksik.'' dedi, sıkılarak.

''Üstüne mi oturdun, kalksana.''

Kıvancı yan tarafa iterek, altına baktım.

''Sen cidden sorunlusun.'' dedi, gözlerini devirip eski yerini alırken.

Gülümseyerek elimde ki parçayı salladım.

''Sensin sorunlu. Üstüne oturmuşsun işte.''

Kıvanç yerden kalkıp, yatağına geçtiğinde ben hala parçaları yerleştiriyordum. Elimi, çenemin altına yerleştirip, elimde ki parçanın yerini aradım bir süre.

''Kaptırdın yine kendini.''

Kıvancın sesiyle bakışlarımı Kıvanca çevirdim.

''Ne var? Gayet eğlenceli.''

''İki saattir bir parçanın yerini bulamıyorsun bile. Öylesine bakıyorsun. Seni tanıyorum.''

Derin nefes alıp, arkama yaslandım. Haklıydı. Genelde zihnimin en yoğun zamanlarında kendime bir uğraş bulup, onunla ilgileniyormuş gibi yapıp, yine düşüncelerimle savaşa girerdim. Her ne kadar saklamaya çalışsam da Kıvanç hal ve hareketlerimin anlamlarını anlayabilecek kadar iyi tanıyordu beni.

''Peki sen, iyi misin?'' dedim, korkakça. Son birkaç gündür zorla konuşturuyordum onu. Bazen yine dalıp gidiyordu ama benim gibi bir şeylerle uğraşması için ikna ediyordum. Hala korkuyordum ama belli etmek istemiyordum. Belki onun iyileştiğini düşünürsem, o da aynısını düşünürdü. Beni korkutan şey ne olursa olsun değişmeyen bakışlarıydı. Gülerken bile gözleri hüznün en koyu rengini barındırıyordu. Konuşurken bir anda cümlesini yarıda kesip, derin nefesler alıyordu. Kıvanç eskiden de sessizdi ama bu defa, sessizliği fırtına öncesini anımsatıyordu.

''İdare ediyorum.'' dedi, düz çıkan sesiyle. Cümlesini tamamlar tamamlamaz bakışlarını dışarıya çevirip, derin bir nefes almıştı ve ben, her seferinde bu hareketinin altında boğulduğumu hissediyordum. Bakışları umutsuz ve korkaktı. Korktuğunu anlayabiliyordum. Tüm bu şeylerin sonunu bilemediği için korkuyordu. Eğer şu an biri gelip, Kıvancı anlayıp, çözmeye çalışsaydı, eminim başaramazdı. Kıvancı anlayabilmek için her hareketini sabırla gözlemlemesi lazımdı. Her bir hareketinde içine sığamayan ve artık dışa vurmaya başladığı duygularını anlatıyordu.

Ben bile tam olarak onu tanıdığımdan emin değildim. Bazen öyle bir an oluyor ki, ne hissettiğini bilemiyordum. Bu aralar çok fazla içine atıyordu. Susuyor ve kendini geriye çekiyordu. Benden bile uzaklaşıyordu.

Yine de belli etmemeye çalışıyordum.

''Sen anlat.'' dediğinde, bakışlarımı ellerime indirdim.

''Anlatılacak bir şey yok.'' dedim ama onun, kendi bulanık düşüncelerimle daha fazla sıkılmasını istemediğim içindi.

Doğum günü partisinden bu yana bir hafta geçmişti. O gece, Arel ve Mineyi duymamış gibi davranmıştım. Bu, sadece onları kandırmak için değildi. Kendime de yalan söylemek istemiştim. Yine de yalan cehennemin kapılarını açıyorsa, o yalana inanmak da o kapıdan gözü kapalı girmem demekti ve gözüm kapalı girsem de yanmaktan kaçamayacağım aşikardı. Sadece o an olanlara inanmak istememiştim.

ÖLÜM YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin