25.BÖLÜM: ''EZİYET''

8.8K 464 27
                                    

Şu an tam burada, bu kalabalığın içinde, insanların ve arabaların motor seslerini dinleyerek durmak daha cazipti. İşte tam şu an, şu dakikalarda, tüm bu kalabalığın içinde yalnız olan kızdım. Yalnız ve kayıp. Tüm bu insanların, ruhlarının içinde kendi ruhunu kaybetmiş olandım.

Telefonumu arka cebimden çıkarıp annemi aradım, vakit kaybetmeden.

''Aç, lütfen.''

Kendi kendime mırıldanıp aynı zamanda ileri geri sallanıyordum. Sarhoş muydum? Hayır. Sarhoş gibi hissetmiyordum.

''Anne, aç lütfen.''

İhtiyacım vardı. Anneme, uzun zamandan sonra gerçekten ihtiyacım olduğunu hissediyordum.

Telefon sesli mesaja geçtiğinde kapatıp, babamı aradım. Neden babamı arıyordum?

Açmamıştı.

Saçlarımı avuçlarımın içine alıp, olabildiğince çektim. Hala kaldırımın ortasında oturuyordum.Tek elimden destek alarak, ayağa kalkıp tekrar yürümeye başladım. Bazen birine ihtiyacınız olduğu anda gidecek hiçbir yerinizin olmaması kötü bir şeydi ve ben, tam olarak bunu yaşıyordum. Birine ihtiyacım vardı. İlk defa birine ihtiyacım vardı. Yalnızlıktan şikayet ederdim ama genellikle birileriyle sorunlarımı konuşup, bana yardım etmelerini sevmezdim. Bu güne kadar hep tek başıma idare etmiştim. Peki neden şu an birine ihtiyacım olduğunu hissediyorum? Neden ruhum kendi bedenimin içinde boğuluyormuş gibi hissediyorum? Sanki içimde aşılmaz bir okyanus var ve ruhum bedenimin içinde ki okyanustan kurtulmak istercesine çırpınıyor, nefes almaya çalışıyor, bağırıyor gibi hissediyorum. Dışarıdan bakıldığında yolda yürüyen alelade bir kız olarak görünüp, aslında kendi içimde bir savaş veriyorum. Bu garipti, insanlar garipti ve ben bu yüzden insanlarla konuşmak yerine onları incelemeyi tercih ediyordum. Gözlerinde ki ve yüzlerinde ki ifade, onların size verdiği kısıtlı kelime ve cümlelerden daha çok şey belli ediyordu. Tabii, bugüne kadar bunun böyle olduğunu zannediyordum.

Arel... Duyguları ne kelimelerle, ne bakışlarıyla, ne yüzünde ki ifadeyle, hiçbir zaman anlaşılamayan, Arel Alpuğan. Onun gözlerinde sadece nefreti görmüştüm. İki defa, ikisi de bana bakarken. Nefretini kusarken ona eşlik eden, garip bir şekilde kehribar renginden siyaha dönen gözleri... Çatılan kaşları ve kalınlaşan sesiyle, saf nefreti görmüştüm. Bana karşı, benim için olan nefreti görmüştüm. Her zaman arkada, nefret edilen kişi olarak bırakılmak kötüydü ama bu zamana kadar alıştığımı düşünmüştüm. O an alıştığım her şeyi unutup, nefret edilme duygusunu ilk defa ve doruklarında yaşıyormuş gibi hissetmiştim. Ciğerlerime aldığım nefes bile zor ilerliyordu sanki, yakıyordu. Gözlerimi kırpamıyordum. Öylece, Arel'e bakıyordum.

Sonunun iyi olmayacağını tahmin edebiliyordum ve kendi sonuma koşuyordum.

***

''Hastaneden çıktıktan sonra hayatında ne değişti?''

''Daha iyiyim.'' dedim, yalan söyleyerek.

''Arkadaş edindin mi?''

''Evet, birçok arkadaşım oldu.''

Yine yalan söyledim.

''İnsanlardan uzak durman gerektiğini söylemiştin. Onlara zarar verdiğini ve yanlarına yaklaşmaman gerektiğini.''

''Artık böyle düşünmüyorum.''

Yalan.

''İyiye gidiyorsun, Eftelya.''

ÖLÜM YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin