23.BÖLÜM: ''DENİZ FENERİ''

9.6K 495 59
                                    

''Geçmiş, asla geçmeyen bir yara izidir.''

***

Arel'in annesi bana bakıp ''Git!'' diye bağırınca, bir adım geriye gittim.

Arel bana bakıp ''Dışarıda bekle.'' dedi. Hızla montumu vestiyerde ki askıdan alıp, ayakkabılarımı giydim. Dışarıya çıktığım da hala titriyordum ve bunun havanın soğukluğundan kaynaklanmadığı kesindi. Gözümden bir damla yaş akarken, hızla elimin tersiyle silip etrafıma bakındım. Bahçedeki taburelerden birini alıp, oturdum. Neden birden böyle davranmıştı, hiç anlamıyordum.

Kapının açılmasıyla Arel hızla yanıma geldi.

''Özür dilerim.'' dedi, ellerini saçlarının arasından geçirirken.

Gözlerimi kırpıştırarak ''Ben bir şey yapmadım.'' dedim.

''Biliyorum. Seni buraya getirmemeliydim.''

''Neden böyle davrandı?''

''Bilmiyorum, Eftelya. Sinirleri bozuk sadece. Sen iyi misin?'' dediğinde kafamı salladım. Hala titrememi saymazsak iyiydim. Arel fark etmiş olsa gerek kollarını titreyen bedenime sıkıca sardı. Kollarının arasında kaskatı kesilmiş, öylece duruyordum. Yine de titremem hafiften geçmeye başlamıştı. Kafamı çaktırmadan yavaşça göğsüne yaslayıp, gözlerimi kapattım. Kokusu burnuma gelmeye başlamıştı. Gülümseyerek başımı aşağıya doğru eğdim. Bu çok güzel bir şeydi. Arel geriye çekildiğinde yüzümde ki gülümsemeyi yok edip, ellerimi tekrar ceplerime yerleştirdim.

''Seni bir yere götürmek istiyorum.'' dedi, sakin ses tonuyla.

Kafamı sallayıp arabaya bindim. Hava iyice kararmıştı. Sokaklarda kimse kalmamıştı. Tüm şehre bir sessizlik çökmüştü sanki. Çok uzun sürmeyen yolculuktan sonra boş bir park alanına girmiştik. Arabayı boş alana park edip, arabadan indik. Ormanlık bir alana girdik. Arel elini sırtıma yerleştirip, ilerlemem için hafifçe arkamdan ittirdi. Ağaçların arasından kısa bir yol yürüdükten sonra deniz kenarına gelmiştik. Etrafıma baktığım da yakınımızda sadece bir kulübe vardı. Önümüzde deniz gözüküyordu. Biraz uzağımızda ise kocaman bir deniz feneri vardı. Kafamı yukarı kaldırıp, gülümsedim. Daha önce bu kadar yakından deniz feneri görmemiştim. Arel iskelede deniz fenerine doğru ilerlerken arkasından onu takip ettim. Cebinden anahtar çıkartıp, küçük tahta kapıyı açtığında kaşlarım havaya kalkmış onu izliyordum.

''Ne yapıyorsun?''

''Gel.''

Gülümseyerek kapıyı açıp, geçmem için bekledi. Küçük adımlarla içeriye girdim. Arel de arkamdan gelirken duvara asılmış el fenerini alıp ışığını açtı. Tam ortada yukarıya çıkan yüksek bir merdiven vardı. Arel merdiveni gösterip ''Hadi.'' dedi. Merdiven korkuluklarına tutunup, merdivenleri çıkmaya başladım. Neyse ki Arel arkadan el fenerini tutuyordu, yoksa şimdiye merdivenden yuvarlanmıştım. Merdivenlerin sonunda tekrar bir kapı çıktığında arkamı dönüp ''Kapı var.'' dedim.

Arel başını yere eğip ''Açmaya ne dersin?'' dedi. Gözlerimi devirip kapıyı hafifçe ittirdim. Kilitli olduğunu düşünmüştüm. Kapıdan, dışarıya çıktığım da eş zamanlı ağzım benden habersiz açılıp, gözlerim çoktan manzaranın büyüsüne kapılmıştı. Yavaşça ilerleyip, küçük balkonda ilerleyip etrafıma bakındım. Burada küçük bir koltuk bile vardı. Deniz fenerinden çıkan ışık etrafı aydınlatırken, tam tepemizde göz kamaştıran ışıltısıyla ay duruyordu. Yıldızlardan bahsetmiyordum bile. Buradan her şey çok net gözüküyordu. Arel el fenerini kapatıp yanıma geldi.

ÖLÜM YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin