BÖLÜM 12

12.5K 962 34
                                    

Babamdan sonra Aden söze girdi.    

       "Evet, arkadaşlar şimdi, tabletlerinizde görünen şifreyi başlatma bölümüne girerek Enter'e basın ve kasklarınızı takın. Koltuk sizi oyun pozisyonuna getirdiğinde ekranlarınızı kullanarak 'Start'ı tuşlayın ve geri sayımı başlatın, on saniye içinde oyunda olacaksınız."                           

       Aden'in sözünü tamamlamasının ardından, herkes şifrelerini girip kaskını takmaya başladı. Şifre girişi yapılıp Enter'lenen koltuklar, kırk beş derecelik bir açıya ulaşacak şekilde geriye yatıyor, bacak ve ayak kısımları ise kan dolaşımının en rahat olabileceği pozisyona geliyordu. 

       Enter'e basıp geri sayımı tamamlanan oyuncular, yavaş yavaş dev ekrandaki bölüntülerde yerini almaya başlamışlardı.                                                

       İlk olarak Matt göründü. Yeşilliklerle dolu bir ormanın içindeydi. Olanlara inanamaz bir halde şaşkınlıkla etrafına bakıyor ve bedenini inceliyordu. Gördüklerinin gerçek olup olmadığına tamamen ikna olabilmek için yanındaki ağaca uzandı ve bir elma kopardı.                       

Yüzüne yaklaştırarak elmayı inceledi, kokladı ve kocaman bir ısırık alarak iştahla yemeye başladı. Teknolojinin geldiği nokta, Matthew'un nefesini kesmişti. Kısık bir sesle:        

       "Tanrım, bu muhteşem bir şey!" diyebildi.        

       Sonra bir anda elinde bir kılıç belirdi. Silah seçim tuşunu kullanmış olmalıydı. Şanslıydı; çünkü kılıç çok iyi bir silahtı.                                               

       Matt'in görüntülerine kendimi kaptırmış izlerken, hemen hemen herkesin oyuna girmiş olduğunu fark ettim. İlk gözüme çarpanlardan Kelly, kayalık bir bölgedeydi. O da merak içinde etrafını inceliyordu. Seyrek de olsa bir iki ağaç göze çarpıyordu. Anlaşılano da silah bölümünde gezinmeye başlamıştı, önce üzerinde metal bir zırh, arkasından elinde bir balta belirdi. Bu silah da fena sayılmazdı.     

       Ariel ve Mel de arka arkaya ekranda belirmişti. Ariel bir zırh kuşanmıştı ve bir elinde kalkan, diğerinde zincirli ve üzerinde sivri çıkıntıları olan metal bir gülle vardı. "Keşke silahı kılıç olsaydı." diye aklımdan geçirdim. Çünkü hepimiz kılıç kullanma konusunda çok iyiydik ve kılıç bizim elimizde diğerlerine göre çok daha etkili olurdu. Zaten Ariel de halinden hiç mutlu görünmüyordu ve silahının ağırlığından şikâyet eder gibi bir hali vardı. Fakat bunun yanında nefes kesici manzarası olan bir göl kenarında olması, şikayetini hafifletiyor olmalıydı.                          

Mel, uçsuz bucaksız bir çölün ortasında ellerini açmış ve "Burası nasıl bir yer?" bakışlarıyla sinirli bir şekilde etrafını inceliyordu. Onun çölden yardım almadan kendi başına çıkması imkansız gibi görünüyordu. Bu nedenle ilk olarak ona ulaşıp yardım etmeliydik.                                  

       Keira'yı gördüğümde oldukça mutlu olmuştum. Çünkü elinde kılıç ve kalkan vardı. Benim oyuna henüz girmediğimi ve dev ekrandan onu izlediğimi biliyordu.      

       "Carol, ben Mel'i bulmaya gidiyorum, orada buluşuruz." dedi ve hemen yola koyuldu.                                

       Benim gibi Keira da görüntüleri izlediğinde Mel'e öncelikli olarak yardım edilmesi gerektiğini düşünmüştü.

   "Ne zaman başlamayı düşünüyorsun?" dedi Aden bana doğru bakarak.                                                       

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now